Examples of using "طعام" in a sentence and their turkish translations:
Yiyecek arıyorum.
Hiç yiyeceğimiz yok.
Öğle yemeğini ben ödeyeceğim.
Ben çabucak öğle yemeği yedim.
Öğle yemeğini nerede yiyeceksin?
Fadıl, Leyla'nın yemeğine zehir koydu.
(SG) Alexa, organik yiyecekler al.
Çalışmayan insanlar beslenmeyecek.
Biz mutfakta kahvaltı yaparız.
Evde yemek var mı?
Taze balık, hayatta kalmak için harikadır.
Kahvaltıyı henüz bitirdik.
Niçin birlikte öğle yemeği yemiyoruz?
Yiyecek anlamına geliyor. Bu da enerji demek.
Büyükanne, ailesine yiyecek almak için markete gitti.
- Şimdi öğlen yemeği zamanı.
- Öğle yemeği zamanı.
Bir manastırın yemek salonun duvarına resmedilmiş son akşam yemeği tablosu
7: 30'da Kahvaltı ettim.
Öğle yemeği yerken, telefon çaldı.
"Bu yemek değil!" dercesine size baktığı anlar.
Aynı zamanda, sayısız deniz canlısının ana yemek kaynağıdır. En ufak balıktan...
O, o kadar kızgındı ki akşam yemeği yemeyi unuttu.
Burada su da var. Çok yiyecek yok ama sana bunu getirdim.
Gün içerisinde, mercanların içinde yaşayan algler güneş enerjisini yiyeceğe dönüştürür.
Ben öğle yemeği yerken telefon çaldı.
akşam yemeğinde, cazda, kokteyllerde veya sohbetlerde değildir.
Sonbaharda stokladığı yiyecekler de tükenmiş durumda. Soğuk gecede yiyecek araması gerek.