Translation of "الغداء" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "الغداء" in a sentence and their turkish translations:

- إنه وقت الغداء.
- حان وقت طعام الغداء.

- Şimdi öğlen yemeği zamanı.
- Öğle yemeği zamanı.

هل تناولت الغداء ؟

Öğle yemeği yemiş miydin?

بل لأكل وجبة الغداء.

öğle yemeği alabilmek içindi.

شاهدنا التلفاز بعد الغداء.

- Biz öğle yemeğinden sonra televizyon izledik.
- Öğle yemeğinden sonra televizyon izledik.

ماذا ستأكلون على الغداء؟

Herkes öğle yemeği için ne yiyor?

أكلت طعام الغداء بسرعة.

Ben çabucak öğle yemeği yedim.

أين ستأكل طعام الغداء؟

Öğle yemeğini nerede yiyeceksin?

سوف اذهب للتسوق بعد الغداء.

Öğle yemeğinden sonra alışverişe gideceğim.

نستطيع ان نرتاح بعد الغداء.

Öğle yemeğinden sonra dinlenebiliriz.

لا يهم. إنه وقت الغداء.

Neyse sorun değil. Öğle vakti.

الناس لن يتناولوا الغداء مع المشردين."

"İnsanlar evsizlerin olduğu yerde öğle yemeklerini yemeyecekler."

وقابل الطلاب، وبعدها تناولنا الغداء معًا.

öğrencilerimle tanıştı ve daha sonra birlikte öğle yemeği yedik.

أتناول الغداء عند الظهيرة مع أصدقائي.

Öğleyin arkadaşlarımla birlikte öğle yemeği yerim.

لمَ لا نأكل طعام الغداء معاً؟

Niçin birlikte öğle yemeği yemiyoruz?

وماذا قد تناولت لطعام الغداء اليوم؟

Bugün öğlen ne yediniz?

فكرة جيدة أن نلعب الشوقي بعد الغداء.

Akşam yemeğinden sonra şogi oynamak bizim için iyi bir düşünce.

رنّ جرس الهاتف و أنا آكل طعام الغداء.

Öğle yemeği yerken, telefon çaldı.

في اليوم التالي، تناولت العائلة الغداء في مطعم

Sonraki gün bir restoranda yemek yediler.

إستطلاع يُظهر أن العديد من رجال الأعمال يتخطون الغداء.

Bir araştırma birçok iş adamının öğle yemeğini atladığını göstermektedir.

إني جائع لذا سأذهب لآكل شيئا يصبّرني حتى الغداء.

Ben açım; bu yüzden beni akşam yemeğine kadar idare edecek bir aperitif hazırlayacağım.

- رنّ الجرس عندما كنت أتغدّى.
- رنّ جرس الهاتف و أنا آكل طعام الغداء.

Ben öğle yemeği yerken telefon çaldı.