Examples of using "نعيش" in a sentence and their turkish translations:
İlaç kullanma ülkesinde yaşıyoruz.
Bir toplumda yaşıyoruz.
Nükleer çağda yaşıyoruz.
sokakta yaşamak isterdik sokakta oyun oynamak isterdik
az kişilik gruplar halinde yaşıyoruz
daha kalabalık kitleler halinde yaşıyoruz
deprem olan bir bölgede yaşıyoruz
Biz atom çağında yaşıyoruz.
Çok kuvvetli seçenekler dünyasında yaşıyoruz.
Eğer kıyı kesimlerinde yaşıyorsak
ve hâlâ fiziksel dünyada yaşıyoruz.
Yaşamak için yeriz, yemek için yaşamayız.
Yaşadığımız sürece çalışmak zorundayız.
Artık taş devrinde yaşamıyoruz.
Sürekli online olduğumuz bir toplumda yaşıyoruz
Ancak içinde yaşadığımızı dünya bu
Kapitalist bir toplumda yaşadığımızı
Üç yatak odalı bir evde yaşıyoruz.
Benim maaşım bizim müsrifçe yaşamamıza izin vermez.
ve burada sıkıştığımız çok küçük bir kısmı var.
Basit yaşamalıyız, böylece diğerleri de basit yaşayabilir.
Ve hakikat ötesi bir dünyada yaşadığımızı kabul etmemiz
"Ailemle bir barınakta yaşıyoruz ve öğretmenimin bunu bilmesini istiyorum."
Öyle bir dünyada yaşamak istiyoruz ki, kaybedilen hiçbir şey olmasın.
Cinselliğe kafayı takmış gibi görünen bir kültürde yaşıyoruz.
o zaman biz bu depremle yaşamayı öğrenmeliyiz
yakında Yaşadığımız İstanbul depreminden sonra baz istasyonları kitlendi
Şu anda normal zamanlarda olmadığımızı herkese hatırlatmak.
Vancouver'da yaşıyoruz, zaten her gün yağmurlu gibi.
Eğer biz şimdilerde yaşıyorsak geçmiş ve gelecek kavramından söz edemeyiz
O zaman biz şimdilerde yaşıyorsak olayları değiştirmek mümkün mü?
Bugün elektrik olmadan iyi bir yaşam süremeyiz.
Ama aynı zamanda dayanışıyoruz çünkü bir toplum inşa etmek zorundayız. Çünkü Robinson Crusoe değiliz.
orada yaşamıyoruz ama tatile gittiğimizde de bununla karşılaşabiliriz
Kültür, günlük hayatta bizi harekete geçiren değerlerle ilgilidir. Daha iyi bir toplum inşa etmenin gereklerinden biri bu.
her yaşadığımız depremden bundan ders almalıyız deyip almıyoruz malesef