Translation of "عدم" in Turkish

0.016 sec.

Examples of using "عدم" in a sentence and their turkish translations:

وأيضاً عدم السعادة

ve mutsuzluğumuzu da aynı şekilde dış kaynaklardan

نكره عدم المعرفة.

Bilmemekten nefret ediyoruz.

عدم الخبرة أيضاً،

Ayrıca deneyimsizlik,

لضمان عدم التراخي

kötümser olmak daha iyi değil mi,

عدم إنجاب الأطفال.

Çocuk sahibi olmamak.

عليك عدم الخوف.

Öyle korkmana gerek yok.

و لكن عدم شراءها

ama bilet almıyorsan

نحن نكره عدم اليقين،

Belirsizlikten nefret ediyoruz.

‫سأحاول عدم النظر للأسفل.‬

Aşağı bakmamaya çalışın.

من الصعب عدم التقيؤ.

Öğürmemek çok zor olmalı.

عدم المساواة والتلوث والدكتاتورية

eşitsizlik, hava kirliliği, diktatörlük,

عدم المغادرة مرة أخرى

bir daha bırakmamak üzere

أو عدم الثقة بالنفس

veya da özgüven eksikliği

إنه عدم احترام الطبيعة.

Doğaya saygısızlık.

اعتدت على عدم التدخين.

- Ben sigara içmemeye alışkınım.
- Sigara içmemeye alıştım artık.

إنها تُمثل عدم توافق حقيقيّ

Sahip olduğumuz ve

لدرجة عدم رؤية الغوريلا نهائيًا.

gorili tamamen gözden kaçırıyorlar.

لكن أيضا عدم تعرضهم لرياضة

Böylece, başkasının beynine zarar vermenin

ريمون، قرر عدم الجلوس والانتظار

Raymond, oturup beklememeye karar verir.

وزرعت عدم الاستقرار في "أوكرانيا".

Ukrayna'da istikrarsızlık başlattı.

أو عدم إجراء الجراحة نهائيًا.

ya da hiç ameliyat olmamak.

عدم رؤية الشمس في الغرب

güneşi batıda görmemiz değilde

هي عدم الاحترام أو الوقاحة.

Saygısızlık ve nezaketsizliktir.

ندمت على عدم حضوري الخطبة.

Konuşmayı kaçırdığım için üzgünüm.

وعوضاً عن عدم تمني الأفضل لها،

işlerin iyi gitmemesini dilemekten öte

أو أي عدم سعادة في حياتك.

veya hayatınızdaki mutsuzluğu attığınızı.

أو عدم ارتباطهم أو انهيار علاقاتهم،

parasal zorluklar veya işsizlik gibi

أرى شيئا بين عدم الارتياح والازدراء.

Rahatsız olma ve küçümseme arası bir şey.

الحل الثاني هو عدم الوثوق بحدسِنا.

İkinci çözüm, sezgilerimize güvenmemektir.

عدم دعوتي لحضور حفل زفاف صديق،

bir arkadaşın düğününe davet edilmeyince

مع عدم الامتثال وانخفاض الالتزام بالتعليمات.

büyük bir sorunumuz olduğunu biliyoruz.

إذا الإرهابي استطاع تعلم عدم الكره

bir terörist, çocuğu öldürüldüğünde bile

قرر فلامينيوس أخيرا عدم انتظار سرفيليوس

Flaminius sonunda Servilius'u beklemekten vazgeçiyor.

يصف عدم وجود طبيب في القرية

köyde doktor eksikliğini anlatan

هناك عدم انتظام هناك خردة الغش

oradaki düzensizliği oradaki hile hurdayı

الأتراك لديهم ميزة عدم تسجيل الحروب

Türklerin yaptığı savaşları kayıt etmeme gibi bir özelliği var

ألم أطلب منك عدم فعل ذلك؟

Onu yapmamanı istemedim mi?

مثل عدم توفير المساكن وأنظمة الهجرة المنهارة،

konut güvensizliği gibi çökmüş göç sistemi gibi

فستستمر مسألة عدم توظيف أشخاص عديمي الخبرة.

bu, deneyimsiz insanları işe almamak meselesi de sürüp gidecek.

ومع كل عدم اليقين بإمكاننا معرفة شيئين:

Tüm bu belirsizliğe rağmen, iki şeyi bilebiliriz:

ولكن الحق في عدم الاستعباد مدى الحياة

sevdiklerinin ellerinden alınıp satılmamasını

‫ربما يكون إشارة‬ ‫إلى عدم توفر الأكسجين.‬

Muhtemelen fazla oksijen olmadığından.

سنعود مجددًا إلى حُفر عدم الأمان والخجل

güvensizlik ve utanma duyguları yeniden ortaya çıkar

‫لمساعدة أنفسهم ‬ ‫على عدم الشعور بالعطش الشديد.‬

eskiden kullandıkları bir yöntem.

الاحتراف عبارة عن عدم الحاجة إلى التدريب.

Uzmanlık, herhangi bir koça ihtiyacının olmaması demektir.

على الرغم من عدم وجود دليل كامل

Tam bir kanıt olmasada

إذا أرادت المرأة يحق لها عدم اصطحابهم

Eğer ki kadın isterse bunları almama hakkına sahip

دعني أخبرك سبب عدم رغبتي فعل ذلك.

Sana onu yapmak istemememin nedeni söyleyeyim.

قررت عدم الذهاب إلى متحفي المفضل مع عائلتي

En sevdiğim müzeye ailemle gitmemeye karar verdim.

بينما كنت أقرب إلى عدم تحسن حالتي أبدًا،

İyileşmem pek mümkün olmadığından

سيحينُ الوقت عندما يتوجبُ عليكم عدم التشبث بأفكاركم

Eğer büyük resmi görmek istiyorsanız

فهناك فرص أعلى من عدم حصولك على المكافأة

o zaman ikramiye alma ihtimali düşer,

إذا كانت مصابة ، يرجى عدم إصابة شخص آخر.

Bulaştıysa size lütfen bir başkasına bulaştırmayın

تأكد من عدم وجود أجزاء سرية أو أشياء مخبئة،

gizli bölmesi ya da parçası olmadığından emin olun,

لأن أحد أسباب عدم تحولي جنسيًا في عمر أصغر

Çünkü daha öncesinde cinsiyet değiştirmememin nedenlerinden biri

‫هذا المنجم المهجور‬ ‫حال عدم استقراره دون العمل فيه،‬

Bu terkedilmiş maden, içindeki tünelin çökmesine

أو عدم قدرتي على العودة لمنزلي في الولايات المتحدة

çoğunluğun Müslüman olduğu bir ülkeden geldiğim için

عدم التمكن من دراسة كل الخيارات على سبيل المثال،

tüm seçeneklerinizi dikkate almayı

‫مع عدم وجود مكان للهرب،‬ ‫انطلق الفهد الرشيق مجدداً.‬

Kaçamayan çevik istilacı tekrar atağa geçiyor.

رفض دفع الجزية السنوية وتعهد بالعصيان و عدم الخضوع

vergi anlaşmasını reddedip, haraç ödemeyi keser ve özerklik ilan eder

التأثير الوحيد للفيروس هو عدم الموت عن طريق الغرق

Virüsün tek etkisi boğularak ölmek de değil üstelik

لسنا صغارًا جدا إلى درجة عدم فهم ماهية الحب.

Aşkın ne olduğunu anlamayacak kadar genç değiliz.

ان الرجال هم سبب عدم حب النساء لبعضنّ البعض

Kadınların birbirlerini sevmemelerinin nedeni erkeklerdir.

حسناً، هل يمكنني رؤية من تم رفضهم بسبب عدم الخبرة؟

Peki deneyimsizlik sebebiyle ret cevabı alanları görebilir miyim?

‫ما الطريقة المثلى للتأكد‬ ‫من عدم لفت انتباه فهود الغابة؟‬

Orman jaguarlarının dikkatini dağıtmanın en iyi yolu sizce nedir?

لنتأكد من عدم تسببها بمرض سرطان الجلد على المدى البعيد.

hem de uzun vadeli testler yapmamız gerek.

عندما تدرك أن هناك موضوع عدم قدرة على الكتابة والقراءة.

ile "Okuyup yazabilirsin, değil mi?"

هل ذلك هو السبب في عدم فعل شيء حيال الأمر؟

Bu konuda hiçbir şey yapılmayışının sebebi bu olabilir mi?

وبدأت في عدم التدريب على أساس أنها عطلت الانضباط العسكري

ve askeri disiplini bozduğunu gerekçesiyle eğitimlere alınmamaya başlandı

لحكومة الوفاق وانسحب منها بسبب ما وصفه عدم وفاء المجلس

için olduğu gibi , bir süredir de ondan çekildi.

اعتبر الفساد الحكومي والنخبة الفنزويلية مسؤولين عن عدم المساواة الاقتصادية

Ekonomik eşitsizliğin sebebini hükümet yolsuzluğuna ve elit kesime bağlıyordu.

انهم عالقون تحت احتلال متزايد مع عدم وجود مستقبل كشعب.

sürekli büyüyen bir uğraşın altında sıkışıp kalıyorlar Bir insan olarak geleceği olmayan.

إذا، أنا أدرس طلاب الجامعة عن عدم المساواة والعرق في التعليم،

Üniversite'de eşitsizlik ve ırk hakkında eğitim veriyorum

هذه المرة يبحث الرجل عن سبب عدم تمكني من تغيير الماضي

Adam bu sefer geçmişi neden değiştiremedim diye arayışlara giriyor

مات وعليه تولي الحكم الان ورغم عدم بلوغه للسن المطلوب للترشح

öldüğünü ve gerekli yaşa gelmemiş olmasına rağmen şimdi göreve geçmesi gerektiğini

هو عدم القدرة أو الصعوبات التي يجدونها في التعامل مع المشاعر المزعجة

insanların tatsız duygularla baş etmedeki çaresizlikleridir.

هي أنني بالرغم من عدم إمتلاكي أبدًا حساب على وسائل التواصل الاجتماعي،

hiç sosyal medya hesabım olmamasına rağmen,

وكان ذلك في عام 2001، في حال عدم تمكنك من ملاحظة تجاعيدي.

kırışıklarımdan anlaşılmıyorsa 2011 yılıydı.

مع عدم وجود أي علامة على الدعم من الفيلق الأول للمارشال برنادوت ،

Mareşal Bernadotte'nin Birinci Kolordusu'ndan hiçbir destek belirtisi olmayan

بعد أن قرر عدم المسيرة إلى روما، عاد حنبعل عبر جبال الأبنين.

Hannibal, Roma'ya yürümekten vazgeçmesinin ardından, Apenin Dağları'nın öbür tarafına geçti.

لاحظ الكهنة والرهبان الذين كانوا جزءًا من الحملة عدم انضباط قوات الفرنجة،

Bu seferin parçası olan rahipler ve keşişler

غالباً، نحن نهدف إلى الكمال، ولكن ينتهي بنا المطاف إلى عدم فعل شيء

Çoğu zaman mükemmelliği hedefleriz ancak hiçbir zaman bir şey yapmayız

مما لا شك فيه، عدم الخبرة هو ميزة لكي تصبح من ذوي الخبرة

Kuşkusuz deneyimsiz olmak deneyimli olmaya göre bir avantaj.

المعنى المجازي للوقح هو الذي لا يخجل , عدم الحياء , لا يستحي , عديم الناموس

Yüzsüzün mecaz anlamı; utanmaz, sıkılmaz, çekinmez, arsız demektir.

على الرغم من أننا نؤمن ببعض القضايا من خلال محاولة عدم التهاون بأننا جيدون،

bazı konularda iyi olduğumuza kibirli olmamaya çalışarak inanmış olsak da,

في ذلك الوقت، كان هذا المكان نقطة اجتماع، نظراً إلى عدم وجود هواتف نقّالة.

O sırada burası merkezî bir noktaydı çünkü cep telefonu diye bir şey yoktu.

إذا كنت تريد مشاهدة هذه الأنواع من مقاطع الفيديو ، فيرجى عدم دعمنا من خلال الاشتراك

eğer bu tarz videoları görmek istiyorsanız lütfen abone olarak bize destek olmayı unutmayın

- لقد أقسمنا على عدم الاتصال ببعضنا البعض مرة أخرى.
- أقسمنا أننا لن نلتقي مرة أخرى.

- Bir daha irtibata geçmemek üzere ant içmiştik.
- Bir daha görüşmeyeceğimize yemin etmiştik.

لا يقوم Surfshark بتسجيل بياناتك أو عمليات البحث الخاصة بك ، ويتأكد من عدم قيام أي شخص آخر بذلك.

Surfshark, verilerinizi veya aramalarınızı kaydetmez ve kimsenin de işlem yapmamasını sağlar .

‫سيكون الهبوط بالحبل جيداً، ‬ ‫لأنه سيوصلنا مباشرة إلى هناك.‬ ‫العيب هو عدم وجود شيء جيد ‬ ‫يمكن أن نربطه به.‬

Halatla inmek iyi olur, hemen oraya ineriz. Kötü yanı, halatı bağlayacak pek bir şeyin olmaması.