Translation of "الطائرة" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "الطائرة" in a sentence and their turkish translations:

تحركوا خاطفو الطائرة الى مؤخرة الطائرة .

Korsanlar uçağın arkasına ilerledi.

تحطمت الطائرة.

Uçak kaza yaptı.

- الطائرة المقاتلة أسقطت قنبلة.
- الطائرة المقاتلة ألقت قنبلة.

O savaş uçağı bir bomba attı.

‫المروحية أم الطائرة؟‬

Helikopter mi, uçak mı?

لنلعب كرة الطائرة.

Voleybol oynayalım.

هبطت الطائرة بسلام.

Uçak güvenli bir iniş yaptı.

صعدوا إلى الطائرة عندما كانت الطائرة على وشك التحرك

uçağa bindiler uçak hareket etmek üzereyken

هبطت الطائرة في طوكيو.

Jet Tokyo'da indi.

أخدت مضيفة الطائرة أرقام مقاعدنا.

Neyse sonra kabin memuru geldi, biniş kartlarımıza baktı.

الآن تقوم الطائرة بذلك تلقائيًا

Artık uçak bunu otomatik yapıyor

هل تحب لعب الكرة الطائرة؟

Voleybol oynamaktan hoşlanır mısın?

أسرع و إلا فاتتك الطائرة.

- Acele et yoksa uçağını kaçıracaksın?
- Acele edin yoksa uçağınızı kaçıracaksınız?

وصلت الطائرة في التاسعة بالضبط.

Uçak tam olarak dokuzda vardı.

متى ستصل الطائرة إلى طوكيو؟

Uçak Tokyo'ya saat kaçta varacak?

وكأننا نتكلّم عن الفضائيين والأطباق الطائرة.

uzaylılardan veya uçan daireden bahsediyormuş gibi.

لهذا لا أنام في الطائرة قط.

Bu yüzden uçakta hiç uyumam.

كان خائفا جدا من الطائرة والسفينة

uçak ve gemiden de çok korkuyordu

لقد كان مقتنعا على متن الطائرة

uçağa binmeye ikna olmuştu aslında

عندما تكون الطائرة على وشك التحرك

uçak tam hareket etmek üzereyken

اصابته امراض القلب على متن الطائرة

kalp hastalığı onu uçakta yakaladı

لم ينجُ أحد من تحطم الطائرة.

- Uçak kazasında kurtulan olmadı.
- Hiç kimse uçak kazasını atlatamadı.

‫إنها تدفعني بعيداً جداً عن حطام الطائرة.‬

Beni enkazdan oldukça uzağa sürüklüyor.

ويقول الطيارون إنه لم يرفع أنف الطائرة

ve pilotların özellikle uçağın burnunu kaldırmadığını söylüyor

سبب بقاء الطائرة ثابتًا ، مثل موازاة الطيران

uçağın uçuşsal paralelliği gibi sabit kalmasındaki sebebin

كان هناك 150 راكباً على متن الطائرة.

Uçakta 150 yolcu vardı.

‫بكل أسف دمر تحطم الطائرة ‬ ‫هذا الدواء الثمين.‬

Maalesef kaza, bu değerli ilaçları mahvetmiş.

وكانت تشبه نفس شعور السقوط من هذه الطائرة.

O uçaktan atlıyormuşum gibi hissediyorum.

لم يعد بإستطاعتي الصراخ والصراخ والنزول من الطائرة

daha fazla dayanamayıp çığlık atarak uçaktan indi

لقد تم اختراع الطائرة الورقية قبل ألفَيْ عام.

Uçurtmalar 2000 yıl önce icat edildi.

‫أسفل المظلة، ‬ ‫علينا الآن أن نعثر على حطام الطائرة.‬

Paraşütü açtım, şimdi enkazı bulma vakti.

‫لنرى إن كان هذا المعدن اللامع ‬ ‫هو حطام الطائرة؟‬

enkaz olup olmadığını anlamanın en iyi yolu nedir?

عندما تنظر من الطائرة حول انحناء العالم أو دائريته

uçaktan dışarı baktığınızda dünyanın eğriliğine dair veya yuvarlalığına dair

دع أولئك الذين يركبون الطائرة ينظرون من النافذة بعين

uçağa binenler şöyle göz ucuyla pencereden dışarıya bir baksın

بعض زملائي يحبون الكرة الطائرة و آخرون يحبون التنس.

Bazı sınıf arkadaşlarım voleyboldan, diğerleri ise tenisten hoşlanıyor.

- ستنطلق طائرتي عند الساعة السادسة.
- ستغادر الطائرة الساعة السادسة.

Uçağım 06:00 da kalkar.

زوجتي و ماري كانوا في الجزء الخلفي من الطائرة .

Karım ve Mary uçağın arkasındaydılar.

كم مرة تستطيع أن تلعب الكرة الطائرة مع أصدقائك ؟

Arkadaşlarınızla ne sıklıkla voleybol oynayabilirsiniz?

‫ما كنت لترغب في التواجد ‬ ‫في هذه الطائرة وقت سقوطها.‬

Vay canına, düştüğü sırada bu uçakta olmak istemezdiniz.

‫لا تنس، أنا بحاجة لمعونتك‬ ‫في العثور على حطام الطائرة.‬

Unutmayın, o enkazı bulmak için yardımınıza ihtiyacım var.

في السابق ، رفع الطيارون أنف الطائرة لأعلى أو لأسفل وأنزلوها

Daha önce pilotlar bunu uçağın burnunu yukarı veya aşağı kendileri kaldırıp indiriyorlardı

‫لذا تناول جهاز التحكم في اللعبة ‬ ‫وحدد اختيارك.‬ ‫المروحية أم الطائرة؟‬

Oyun kumandanızı alın ve bir karar verin. Helikopter mi, uçak mı?

- بدت البيوت و السيارات صغيرة من علو الطائرة.
- بدت المنازل و السيارات صغيرة من بين السحاب.

Evler ve arabalar gökyüzünden bakınca küçücük görünüyorlardı.

إذا كانت العوالم المسطحة جيدة أو إذا كان هذا العالم مستديرًا فإن الطائرة ترتفع بما فيه الكفاية

düz dünya'cılar ise ya iyide bu dünya yuvarlak ise uçak yeterince yükseliyor

‫حسناً، ما هي أفضل طريقة لنا ‬ ‫للنزول إلى الوادي‬ ‫لنرى إن كان هذا المعدن اللامع ‬ ‫هو حطام الطائرة؟‬

Pekâlâ, kanyondan inip aşağıda parlayan metalin enkaz olup olmadığını anlamanın en iyi yolu nedir?

‫وإن أردت أن نعود إلى حيث بدأنا‬ ‫ وأن نتخذ طريقاً مختلفاً‬ ‫للعثور على حطام الطائرة، اختر "إعادة الحلقة".‬

Başladığımız yere dönüp farklı bir yol izlemek ve enkazı o şekilde bulmak istiyorsanız "Bölümü Tekrar Oynat"ı seçin.

‫نعرف أن الطائرة تحطمت ‬ ‫في مكان ما في محيط ١٢٩ كم مربع‬ ‫من الصحراء القاحلة ‬ ‫المعروفة بـ"وادي الجحيم".‬

Uçağın, Hells Canyon adındaki bu acımasız çölde, dört bin kilometrelik alanda bir yere düştüğünü biliyoruz.