Translation of "السم" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "السم" in a sentence and their turkish translations:

‫أريد السم من كيس السم بإحدى العقارب.‬

Bir akrebin zehir kesesinin içindeki zehri istiyorum.

‫أريد السم الذي في كيس السم الخاص بعقرب.‬

Bir akrebin zehir kesesinin içindeki zehri istiyorum.

‫حسناً، لاستخراج السم.‬

Tamam, zehri almak için

‫أترى كيس السم  على ظهره؟‬

Arkasındaki zehir kesesini gördünüz mü?

‫ثم تسقط السم بها كالأفعى، ‬

Kabuğu delip aynı bir yılan gibi içeri zehir bırakıyor

‫ترجمة اسمه الحرفية هي "نفخة السم"،‬

Adının kelimesi kelimesine çevirisi, "zehir nefes".

‫ويسيل السم عبر أنيابها‬ ‫في الإناء الزجاجي.‬

ve böylece zehir, yılanın dişlerinden bu cam kavanoza akar.

‫ويسيل السم عبر أنيابها في الإناء الزجاجي.‬

ve böylece zehir, yılanın dişlerinden bu cam kavanoza akar.

‫ويسيل السم عبر أنيابها في الإناء الزجاجي.‬

ve böylece zehir, yılanın dişlerinden bu cam kavanoza akar.

‫يُسبب السم مشاكل في التنفس ومن ثم شلل،‬

Zehir nefes almayı zorlaştırıyor, sonra da felç başlıyor.

‫انظر إلى هذا.‬ ‫أترى كيس السم الذي بظهره؟‬

Şuna bakın. Arkasındaki zehir kesesini gördünüz mü?

‫ويسيل السم عبر أنيابها في الإناء الزجاجي.‬ ‫حسناً.‬

ve böylece zehir, yılanın dişlerinden bu cam kavanoza akar. Tamam.

‫ويسيل السم عبر أنيابها في الإناء الزجاجي.‬ ‫حسناً.‬

ve böylece zehir, yılanın dişlerinden bu cam kavanoza akar. Tamam.

‫عقارب "بارك" بها من السم ما يكفي لقتلك.‬

Arizona akreplerinde sizi öldürmeye yetecek kadar zehir bulunur.

‫إلى سرعة التصرف،‬ ‫كيف أن السم قوي على أجسامنا،‬

zehrin gücü ve hızlı harekete geçmesi,

‫هناك جزء واحد خطير في الأفعى ‬ ‫وهو السم والأنياب.‬

Bir yılanın tehlikeli tek kısmı vardır, o da zehri ve dişleri.

‫كلما تسارعت دقات قلبك،‬ ‫سرى السم في جسدك أسرع.‬

Kalbiniz ne kadar hızlı atarsa zehir vücudunuzda o kadar hızlı dolaşır.

إن قطرة واحدة من السم كافية لقتل ١٦۰ شخصًا.

Bir damla zehir 160 insanı öldürmeye yeter.

‫فإن هذه الرجيلات ستمسك جلدك‬ ‫وتحقنك بهذا السم القوي جداً.‬

pediseller derinize yapışıp çok güçlü bir zehir bırakır.

‫بعض الضفادع السامة‬ ‫تحمل ما يكفي من السم لقتل إنسان.‬

Bazı zehirli sarı kurbağalar bir insanı öldürecek kadar zehir barındırır.

‫لكن بقي بعض السم تحت جلده،‬ ‫وتفاعل وظل يلسع مراراً وتكراراً.‬

ama zehrin birazı derisinin altında kaldı, aynı acıyı defalarca yaşadı.

‫على الأقل نجحنا في جمع بعض السم المطلوب‬ ‫لصنع الترياق للمستشفى.‬

En azından hastanedeki panzehir için ihtiyacımız olan zehrin bir kısmını elde etmeyi başardık.

‫هناك جزء واحد خطير في الأفعى ‬ ‫وهو السم والأنياب.‬ ‫حسناً، هيا بنا.‬

Bir yılanın tehlikeli tek kısmı vardır, o da zehri ve dişleri. Tamam, hadi gidelim.

‫تعرف أن كيس السم هذا هو مكمن قوته.‬ ‫ليس بحاجة لمخالب كبيرة.‬

bu zehir kesesinin çok etkili olduğu kesindir. Büyük pençelere ihtiyacı yok.

‫أتعرف ماذا يمكننا أن نفعله؟ ‬ ‫يمكننا الاستمرار‬ ‫في المهمة ونحاول أن نعثر على السم الحي،‬

Ama şunu yapabiliriz, bu göreve devam edip zehri canlı olarak bulmaya çalışmak için

‫أتعرفون ماذا يمكننا أن نفعله؟ ‬ ‫يمكننا الاستمرار‬ ‫في المهمة ونحاول أن نعثر على السم الحي،‬

Ama şunu yapabiliriz, bu göreve devam edip zehri canlı olarak bulmaya çalışmak için

‫إن لسعتك عقرب، لديك حوالي 60 دقيقة‬ ‫قبل أن يبدأ هذا السم في سد تنفسك.‬

Eğer sokulduysanız zehir solunum yollarınızı tıkamadan önce 60 dakikanız var demektir.