Translation of "Yaparak" in Spanish

0.010 sec.

Examples of using "Yaparak" in a sentence and their spanish translations:

Çünkü böyle yaparak

Porque al hacerlo

Sevdiğini yaparak öldü.

Él murió haciendo lo que amaba.

İnsan yaparak öğrenir.

Haciendo se aprende.

Bu numarayla çalışmalar yaparak

En un estudio sobre este truco,

Ben bunu yaparak büyüdüm.

Crecí haciendo esto.

Muhammed Ali'den alıntı yaparak bitireyim,

a mi héroe rebelde, Muhammad Ali,

Elimden gelenin en iyisini yaparak

es que yo lo haga lo mejor que pueda

Basit şeyleri yaparak detaylardan kurtulabiliriz.

puede ayudar a olvidarnos de esos molestos detalles.

Ve kendi içeriklerini yaparak büyüdüler.

para luego pasar a crear producciones originales propias.

Oraya sek sek yaparak giderdik

fuimos allí rebotando

O, geçimini öğretmenlik yaparak kazanır.

- Él se gana la vida enseñando.
- Él se gana la vida en la enseñanza.

Öyle yaparak hiçbir şey kazanmıyorsun.

No ganas nada con hacerlo.

Zamanının çoğunu ne yaparak geçiriyorsun?

¿Qué pasas haciendo la mayor parte del tiempo?

Onu yaparak zamanını boşa harcama.

No pierdas el tiempo haciendo eso.

Tüm günü onu yaparak geçirdim.

Me pasé todo el día haciéndolo.

Makak topluluklarında arkadaşlıklar bakım yaparak kurulur.

En la sociedad de los macacos, las amistades se forman mediante el aseo.

O, seramik eser yaparak zengin oldu.

Ella se enriqueció haciendo piezas de cerámica.

Öğleden sonrayı bir resim yaparak geçirdim.

Pasé la tarde pintando un cuadro.

Hemşireler zamanlarının çoğunu ne yaparak harcarlar?

¿Qué se pasan haciendo la mayor parte de su tiempo las enfermeras?

Vaktinin çoğunu bilgisayarda ne yaparak geçiriyorsun?

¿Qué te pasas haciendo la mayoría del tiempo en el computador?

Tom oyunu çoban matı yaparak kazandı.

Tom ganó la partida haciendo el mate del pastor.

Hepinizle iki kısa deney yaparak başlamak istiyorum.

Me gustaría comenzar con la ejecución de dos experimentos con todos Uds.

Şansı yakalamak için bir yelken yaparak başlayın.

Comienzas a construir una vela para capturar la suerte.

O, boş zamanını oyuncak bebekler yaparak harcar.

Ella pasa su tiempo libre fabricando muñecas.

Ev işleri yaparak daha az zaman harcayabilmeyi isterim.

Me encantaría ser capaz de pasar menos tiempo haciendo las tareas del hogar.

O, internette sörf yaparak çok fazla zaman harcar.

Ella pasa demasiado tiempo navegando por la red.

Gerçekten tüm hafta sonunu bunu yaparak geçirmek zorunda mıyız?

¿De verdad queremos pasarnos todo el fin de semana haciendo esto?

Yalnızca basit bir şaka yaparak beynimiz bağlantı kurmaya başlar

Tan solo con un sencillo chiste, el cerebro empieza a hacer conexiones,

Yazmaya başlamadan önce araştırma yaparak ne kadar zaman harcadın.

¿Cuánto tiempo pasaste investigando antes de empezar a escribir?

Önemli olan şeyleri yaparak daha fazla zaman harcamak istiyorum.

Quiero pasar más tiempo haciendo cosas que importen.

Ev ödevimi yaparak zaman geçirmektense, odamı temizlemeyi tercih ederim.

Preferiría limpiar mi habitación a hacer los deberes.

Hoşlandığın bir şeyi yaparak zamanını geçirmeyi tercih etmez misin?

¿No preferirías pasar el tiempo haciendo algo que te gusta?

Sadece bir şeyi yaradan için yaparak istemek başka bir şey

solo queriendo hacer algo por el creador

Beni mutlu eden şeyleri yaparak daha çok zaman harcamak istiyorum.

Quiero pasar más tiempo haciendo cosas que me hagan feliz.

Yaşamak için bir haftan daha olsaydı, zamanını ne yaparak geçirirdin?

- Si tuvieras sólo una semana más de vida, ¿a qué la dedicarías?
- Si solo tuvieras una semana más de vida, ¿qué pasarías haciendo?

Vlad, hiç zaman kaybetmeden paralı ordusunu düzenli ordu yaparak gücünü pekiştirir

Sin desperdiciar tiempo, Vlad contrata a su propio ejército mercenario uniformado y se moviliza para consolidar su

Kadınların ev işi yaparak harcadığı zaman şimdi eskisinden çok daha azdır.

El tiempo que las mujeres pasan haciendo las tareas domésticas ahora es mucho menor de lo que solía ser.

Sen sık sık bir şey yaparak umduğundan daha fazla zaman harcamalısın.

A menudo necesitas más tiempo de lo previsto para hacer algo.

Romalılar Ticinus nehri üzerine bir köprü yaparak karşıya geçtiler ve kamp kurdular.

Los romanos construyen un puente de pontones sobre el río Ticinus y establecieron un campamento en el banco oeste.

Güne George Soros'la toplantı yaparak başladı. Toplantıda kenevir ve ilgili piyasa düzenlemeleri

Comenzando con una reunión con George Soros donde el tema marihuana y las regulaciones del mercado

Şikâyet ederek daha az üretken bir şey yaparak daha fazla zaman harcamalısın.

Deberías pasar menos tiempo quejándote y más haciendo algo productivo.

Tom, Mary ve John Cumartesi gününü yetenek gösterisi için uygulama yaparak geçirdi.

Tom, Mary y John pasaron el sábado practicando para el concurso de talentos.

Siz her zaman çocuklarınızın hayatta başarılı olmaları için yardım edecek şeyleri yaparak zaman harcamalısınız.

Siempre deberías ocupar tiempo en hacer cosas que les ayuden a tus hijos a salir adelante en la vida.