Translation of "Yüzüne" in Spanish

0.004 sec.

Examples of using "Yüzüne" in a sentence and their spanish translations:

Gün yüzüne çıkar

surgir

Onun yüzüne bakamadım.

Fui incapaz de mirarle a la cara.

Talih yüzüne güldü.

La fortuna le sonrió.

Doğrudan yüzüne söylemiş.

Se lo dijo cara a cara.

Yüzüne gözüne bulaştırma.

- No embrolle usted las cosas.
- No desarregle usted las cosas.

Onun yüzüne baktım.

La miré fijamente a la cara.

Adamın yüzüne bile bakamadım.

que no podía mirarle a los ojos.

şimdi yüzüne bile bakmıyoruz

ahora ni siquiera te miramos a la cara

Ruh gök yüzüne yükselirken

mientras el alma se eleva hacia el cielo

O, onun yüzüne bakamadı.

No podía mirarle a la cara.

Onun yüzüne tokat attım.

Le di un tortazo.

Onu yüzüne gözüne bulaştırdın.

La he liado parda.

Onun yüzüne yumruk attı.

Ella le dio un puñetazo en la cara.

Yüzüne yumruk atmak istiyorum.

Quiero darte un puñetazo en la cara.

Tom yüzüne su serpti.

Tom salpicó su cara con agua.

Onun yüzüne düşkün değilim.

No me gusta su cara.

O, onun yüzüne baktı.

Ella lo miró a la cara.

Tom onun yüzüne su sıçrattı.

Tom se salpicó agua en su cara.

Tom Mary'nin yüzüne yumruk attı.

Tom le pegó un puñetazo en la cara a Mary.

Tom onun yüzüne yumruk attı.

Tom le pegó en la cara.

Tom telefonu Mary'nin yüzüne kapattı.

Tom le colgó a Mary.

Onun yüzüne bir tokat attı.

- Le dio un tortazo.
- Le dio una bofetada.
- Le dio un cachete.
- Le dio una torta.

Tom kapıyı Mary'nin yüzüne çarptı.

- Tom cerró la puerta violentamente en la cara de Mary.
- Tom le dio a Mary con la puerta en las narices.

Daha sonra bu gün yüzüne çıktı

Más tarde, apareció en este día.

O, babasının yüzüne bir şey diyemez.

Él no es capaz de abrir la boca delante de su padre.

Uzaktan bakıldığında o adamın yüzüne benziyordu.

Mirando desde lejos, se veía como cara de hombre.

Yaklaşık 20 dakika içinde, yüzüne makyaj yaptı.

En unos 20 minutos, ella se maquilló el rostro.

Tom kendini kaybetti ve Konrad'ın yüzüne vurdu.

Tom perdió la calma y le pegó a Konrad en el rostro.

Yüzüne bakınca benden bir şeyler gizlediğini anladım.

- Cuando le miré a la cara me percaté de que me estaba escondiendo algo.
- Cuando le miré a la cara me di cuenta de que me estaba escondiendo algo.

Sadece yüzüne bakarak iyi haberlerin olduğunu biliyoruz.

Sólo con mirarte a la cara ya sé que traes buenas noticias.

Tom onun partide eğlendiğini Mary'nin yüzüne gülümsemeyle söyleyebildi.

Tom podía adivinar por la sonrisa en la cara de Mary que ella se lo había pasado bien en la fiesta.

Adam onun yüzüne yumruk attığında o, özür dilemek üzereydi.

Él iba a disculparse cuando el hombre le pegó un puñetazo en la cara.

Onun yüzüne bir bakış, bana çalışmaya isteksiz olduğunu söyledi.

Con un vistazo a su cara supe que era reacio a trabajar.

O, telefonda beni o kadar kızdırdı ki telefonu yüzüne kapattım.

Me hizo enfadar tanto en el teléfono que le colgué.

Onun yüzüne tokat atmak yerine, ona tükürdü ve aşağılayarak uzaklaştı.

En lugar de abofetearle, le escupió en la cara y se marchó desdeñosamente.

Gece yarısından önce geri dön yoksa kapılar yüzüne kapanmış olacak.

Vuelve antes de la medianoche o te vas a quedar encerrado afuera.

Plastik cerrah yüz germeyi eline yüzüne bulaştırdı ve milyonlarcası için dava açıldı.

El cirujano plástico estropeó el estiramiento facial y fue demandado por millones.

Tom, Mary'yi ona özür dilemek için aradı fakat o onun yüzüne kapadı.

Tom llamó a Mary para disculparse, pero le colgó.

Hepimizin birer deli olduğunu anmısadığımızda, hayatın tüm gizemi kaybolup, bütün çıplaklığıyla gün yüzüne çıkar.

Cuando recordamos que todos somos locos, los misterios desaparecen y la vida está explicada.

- Tom yüzüstü yere kapaklandı.
- Tom yüzünün üzerine düştü.
- Tom yüzüstü yere yapıştı.
- Tom yüzükoyun yere kapaklandı.
- Tom yeri öptü.
- Tom eline yüzüne bulaştırdı.

- Tom cayó de bruces.
- Tom cayó de narices.
- Tom cayó de cara.