Translation of "Yüzünü" in Spanish

0.005 sec.

Examples of using "Yüzünü" in a sentence and their spanish translations:

Yüzünü gizleme.

No escondas tu cara.

Onun yüzünü tokatladı.

- Ella le abofeteó.
- Ella le dio una cachetada.

Tom yüzünü ovuşturdu.

Tom se frotó la cara.

Taninna'nın yüzünü unutamam.

No puedo olvidar el rostro de Taninna.

Yüzünü yıkaman gerekir.

Deberías lavarte la cara.

Utançla yüzünü eğdi.

Él agachó la cabeza tímidamente.

Baba yüzünü yıkar.

El padre se lava la cara.

Kadın yüzünü yıkıyor.

La mujer se lava la cara.

Tom yüzünü yıkadı.

Tom se lavó la cara.

Tom'un yüzünü hatırlamıyorum.

No me acuerdo de la cara de Tom.

Tom'un yüzünü görmeliydin.

Deberías haber visto la cara de Tom.

Tom'un yüzünü gördüm.

He visto el rostro de Tom.

- Yüzünü bu tarafa çevir.
- Yüzünü bu yana dön.

Gira tu cabeza en este sentido.

- Onun yüzünü gördün mü?
- Onun yüzünü gördünüz mü?

¿Viste su cara?

Onların yüzünü kara çıkarmıştım,

Me sentí como si los hubiera defraudado

- Yüzünüzü yıkayın.
- Yüzünü yıka.

- Lávate la cara.
- Lavaos la cara.
- Lávese la cara.
- Lávense la cara.

Annemin yüzünü hâlâ görebiliyorum.

Todavía puedo ver la cara de mi madre.

Onun yüzünü gördün mü?

¿Viste su cara?

Yüzünü ve ellerini yıka.

- Lavate la cara y las manos.
- Lávate la cara y las manos.

Onun ifadesiz yüzünü okuyamıyorum.

No puedo leer su cara de poker.

Tom'un yüzünü görmek istemedim.

No quise verle la cara a Tom.

Yüzünü tekrar görmek istemiyorum?

No te quiero ver más la cara.

Avcının yüzünü gördün mü?

¿Viste la cara del que disparó?

Git ve yüzünü temizle!

¡Vete y lávate la cara!

Ben onun yüzünü sevmiyorum.

No me gusta su cara.

Bana gerçek yüzünü göster.

Muéstrame tu verdadero rostro.

Tom havluyla yüzünü kuruladı.

Tom se secó la cara con una toalla.

O çirkin yüzünü sakladı.

Ella ha escondido su cara fea.

Okyanusun en büyüleyici yüzünü sergilemesiyse

Y es durante la fase más oscura de la luna

''Bu teknoloji kızımın yüzünü güldürdü.''

"Esta tecnología dio a mi hija su sonrisa".

Okula gitmeden önce yüzünü yıka.

Lavate la cara antes de ir a la escuela.

Yorgunluk belirtileri için yüzünü inceledi.

Estudié su cara buscando signos de agotamiento.

O, bir mendille yüzünü sildi.

Ella se frotó la cara con un pañuelo.

Gri bir sakal yüzünü kaplıyordu.

Una barba gris cubría su rostro.

Bu, yüzünü iyi görmek için.

Es para ver bien tu rostro.

Tom ellerini ve yüzünü yıkadı.

Tom se lavó las manos y el rostro.

Tom yüzünü ve ellerini yıkadı.

Tom se lavó el rostro y las manos.

Ona da girdi futbolun kirli yüzünü

entró en la cara sucia del fútbol

O, yüzünü bir havlu ile kuruladı.

Se secó la cara con una toalla.

Onun yüzünü loş bir ışıkta gördüm.

Vi su cara bajo una tenue luz.

Ben senin gerçek yüzünü görmek istiyorum.

Quiero ver tu cara verdadera.

- Yüzünü yana çevir.
- Başka yere bak.

- Mirá para otro lado.
- Mira para otro lado.
- Mire para otro lado.
- Miren para otro lado.

Ilık su ve sabunla yüzünü yıka.

- Lávese la cara con agua tibia y jabón.
- Lávate la cara con agua tibia y jabón.

O, onun yüzünü görünce ağlamaya başladı.

Empezó a llorar en cuanto le vio la cara.

Adamın yüzünü hatırlıyorum fakat adını hatırlayamıyorum.

Me acuerdo de la cara del hombre, pero su nombre se me escapa.

Tom Mary'nin yüzünü kara çıkarmak istemiyor.

Tom no quiere decepcionar a Mary.

Onun yüzünü hatırlayabiliyorum ama onun adını hatırlayamıyorum.

Recuerdo su cara pero no recuerdo su nombre.

Kız, göz yaşlarıyla hâlâ ıslak yüzünü kaldırdı.

La niña levantó su cara, aún húmeda por las lágrimas.

Senin yüzünü hatırlıyorum ama senin adını hatırlamıyorum.

- Recuerdo su cara pero no recuerdo su nombre.
- Yo recuerdo tu rostro pero no recuerdo tu nombre.

Benimle tekrar o şekilde konuşursan, yüzünü parçalayacağım.

Como me vuelvas a hablar así, te voy a partir la cara.

Bu gelin yüzünü bir peçe ile örtüyor.

Esta novia se está cubriendo la cara con un velo.

Onun yüzünü hatırlıyorum ama onun adını hatırlamıyorum.

Recuerdo su cara pero no recuerdo su nombre.

Sen kendi güneşinin yüzünü kapatmış bir bulutsun.

Eres una nube que cubre tu propio sol.

O onun göz yaşlarını görmesin diye yüzünü geri çevirdi.

Ella giró la cabeza para que él no viera sus lágrimas.

Adını öğrenmeden ve yüzünü görmeden önceleri de sana âşıktım.

Dos veces y tres veces yo te amé antes de conocer tu rostro o nombre.

- Seni yüzüstü bırakmayacağım.
- Yüzünü kara çıkarmayacağım.
- Seni hayal kırıklığına uğratmayacağım.

No te decepcionaré.

Tom yüzümü kara çıkardı ve ayrıca Mary'nin yüzünü de kara çıkardı

Tom me decepcionó y también a María.

Doğrudan havadan oksijen çekebilmek için kendini dışarı atıyor. Nihayet. Güneş yüzünü gösteriyor.

Se arrastra hacia afuera para absorber oxígeno directamente del aire. Finalmente, el sol regresa.

Birinin yüzünü asla unutmam, ama senin için seve seve bir istisna yaparım.

Nunca olvido una cara, pero en su caso gustosamente haré una excepción.