Translation of "Saatini" in Spanish

0.006 sec.

Examples of using "Saatini" in a sentence and their spanish translations:

Saatini kaybetti.

- Él perdió su reloj.
- Perdió su reloj.

Saatini almadım.

No cogí tu reloj.

Bence saatini kaybettin.

Creía que habías perdido tu reloj.

Tom saatini bulamıyor.

Tom no es capaz de encontrar su reloj.

Yeni saatini kaybetti.

Ella perdió su nuevo reloj.

O onun saatini çaldı

Le robó el reloj.

Birisi saatini çalmış olmalı.

Alguien ha de haber robado tu reloj.

O yeni saatini kaybetti.

Perdió su nuevo reloj.

Bana saatini kaybettiğini söyledi.

Me dijo que había perdido el reloj.

Bu, saatini bulan delikanlı.

Este es el muchacho que encontró tu reloj.

- Amcam bana bu kol saatini verdi.
- Dayım bana bu kol saatini verdi.
- Eniştem bana bu kol saatini verdi.

Mi tío me regaló este reloj.

Saatini çaldığını baban biliyor mu?

¿Papá sabe que has roto su reloj?

Tom beni saatini çalmakla suçladı.

Tom me acusó de robar su reloj.

Bana yeni cep saatini göster.

¡Muéstrame tu nuevo reloj de bolsillo!

Tom çalar saatini ayarlamayı unuttu.

A Tom se le olvidó ajustar su reloj despertador.

Saatini kırdığımda Adam bana çok öfkelendi.

Adam se enfadó conmigo cuando le rompí el reloj.

İşi bitirmek onun iki saatini alır.

Le tomará dos horas terminar el trabajo.

O, saatini kendi başına tamir etti.

Él solo arregló su reloj.

Otobüse yetişmek onların üç saatini aldı.

Han tardado tres horas en coger el autobús.

Bir çocuğu onun saatini çalarken yakaladı.

- Él atrapó a un joven tratando de robar su reloj.
- Él capturó a un muchacho robando su reloj.
- Él capturó a un chico robando su reloj.
- Él atrapó a un muchacho robando su reloj.
- Él atrapó a un chico robando su reloj.

O saatini rehin bırakmak zorunda kaldı.

Tuvo que empeñar su reloj.

Daha öncelerde her şehir kendi saatini kullanıyordu

En el pasado, cada ciudad usaba su propio reloj

İstasyona yaya olarak gitmek bir saatini alır.

Se tarda una hora en ir a la estación andando.

Chris, Beth'in değerli kol saatini bulamadığını duyduğunda üzüntüsünü gizleyemedi.

Chris no pudo ocultar su tristeza cuando oyó que Beth no había sido capaz de encontrar su valioso reloj.

Tom saatin kaç olduğunu görmek için saatini kontrol etti.

Tom revisó su reloj para ver qué hora era.

Tom parti için hazırlanmasının Mary'nin kaç saatini aldığını merak etti.

Tom se preguntaba cuántas horas le había tomado a María prepararse para la fiesta.