Translation of "Konuşmaktan" in Spanish

0.004 sec.

Examples of using "Konuşmaktan" in a sentence and their spanish translations:

Biz konuşmaktan hoşlanıyoruz.

- Nos gusta hablar.
- Nos gusta conversar.

Birbirimizle konuşmaktan hoşlandık.

Nos gustó hablarnos.

Onunla konuşmaktan korkarım.

Tengo miedo de hablar con ella.

Fransızca konuşmaktan hoşlanmıyorum.

No me gusta hablar francés.

Konuşmaktan dolayı çok mutluyum.

para hablarles de mi entusiasmo por este arte.

Herkesin önünde konuşmaktan hoşlanmam.

No me gusta hablar en público.

Bazı şeyleri konuşmaktan hoşlanmam.

No me gusta hablar sobre ciertas cosas.

Onunla konuşmaktan keyf aldım.

Disfruté hablar con él.

Ben asla konuşmaktan yorulmam.

Nunca me canso de hablar.

Seninle konuşmaktan keyif alıyorum.

Aprecio hablar contigo.

Onun hakkında konuşmaktan bıktım.

- Estoy harta de hablar de eso.
- Estoy harto de hablar de eso.

Futbol hakkında konuşmaktan hoşlanmıyorum.

No me gusta hablar de fútbol.

Seninle konuşmaktan zevk aldım.

Me gustó mucho hablar con usted.

Ben onunla konuşmaktan bıktım.

Estoy harto de hablar con ella.

Halk içinde konuşmaktan korkmayın.

- No tengas miedo de hablar en público.
- No temas hablar en público.

Mary yabancılarla online konuşmaktan hoşlanır.

A Mary le gusta hablar en línea con extraños.

Politika konuşmaktan sakınmayı tercih ederim.

Preferiría evitar hablar de política.

Ben onunla konuşmaktan zevk aldım.

Disfruto hablando con él.

Partide onunla konuşmaktan zevk aldım.

Disfruté hablar con él en la fiesta

Kız arkadaşımla konuşmaktan zevk aldım.

Disfruté conversar con mi novia.

Konuşmaktan başka bir şey bilmiyor.

No sabe hacer nada más que hablar.

Bu konuda sizinle konuşmaktan usandım.

Estoy cansado de hablarte acerca de esto.

Ve birbirleriyle konuşmaktan çekinmediklerine emin olmadıkça

y no se aseguran de que no temen hablar entre ellos,

Onların niçin konuşmaktan vazgeçtiklerini biliyor musun?

¿Sabes por qué dejaron de hablar?

Onun sert görünümü onu konuşmaktan vazgeçirdi.

La mirada severa de ella lo hizo callarse.

O topluluk önünde konuşmaktan nefret eder.

Odia hablar en público.

Tom Mary'yi John'la konuşmaktan vazgeçirmeye çalıştı.

Tom trató de detener a Mary de que hablara con John.

O konuyu, bebeklerin nasıl yapıldığını çocuklarıyla konuşmaktan

Los padres odian tener ese tipo de conversaciones con sus niños

Ben odaya girer girmez onlar konuşmaktan vazgeçtiler.

Dejaron de hablar tan pronto como entré en la habitación.

Konuşmaktan hiç sıkılmayacağın bir konu var mı?

¿Hay algún tema del que no te canses de hablar?

Tom İngilizce konuşmayı Fransızca konuşmaktan çok daha kolay buluyor.

Tom encuentra mucho más fácil hablar inglés que francés.

Marco'nun konuşmaktan daha çok yalan söylediğini zaten sana söylemiştim.

Ya te lo había dicho yo, que Marco miente más que habla.

Genel olarak konuşursak, biz Japonlar yabancı dilleri konuşmaktan çok çekiniyoruz.

- En general, los japoneses somos un poco demasiado tímidos para hablar idiomas extranjeros.
- Por lo general, nosotros los japoneses somos demasiado tímidos cuando hablamos idiomas extranjeros.

Filmden sonra biriyle o konuda konuşmaktan hoşlandığım için sinemaya yalnız gitmem.

Yo no voy solo al cine, porque después de la película me gusta hablar de ella con alguien.

- Bir kez görmek, hakkında on kez işitmekten iyidir.
- Bir kere görmek, bir şey hakkında on kere konuşmaktan daha iyidir.

Es mejor ver una vez que oír hablar diez veces acerca de algo.