Translation of "Kendisiyle" in Spanish

0.012 sec.

Examples of using "Kendisiyle" in a sentence and their spanish translations:

Prensin kendisiyle buluştum.

Me encontré con el mismísimo príncipe.

Aktrisin kendisiyle konuştum.

Yo hablé con la mismísima actriz.

Müdürün kendisiyle görüştüm.

Conocí al director en persona.

kendisiyle daha yeni evlenmiştik,

con la que me acababa de casar.

Ben başkanın kendisiyle buluştum.

Me encontré con el presidente en persona.

Tom kendisiyle gitmemi istiyor.

Tom quiere que yo vaya con él.

Tom kendisiyle gurur duymalı.

Tom debe estar orgulloso de sí mismo.

Tom Mary'nin kendisiyle evlenmesini isteyecek.

Tom le va a pedir a Mary que se case con él.

Tom aslında Mary'yi kendisiyle dans ettirdi.

Tom realmente consiguió que María bailara con él.

Onun kendisiyle evlenmesini istedi fakat o reddetti.

Él le pidió que se casara con él pero ella se ha negado.

Yemek pişirme yeteneğiyle ilgili kendisiyle gurur duyar.

Ella se enorgullece de su don para la cocina.

O, kendisiyle evlenmesi için onu ikna etti.

Ella le persuadió de que se casara con ella.

Ki, bir gözlemci onları İmparatorluk Muhafızlarının kendisiyle karşılaştırdı.

que un observador las comparó con la propia Guardia Imperial.

Tom'un Mary'yi kendisiyle Boston'a gitmeye ikna edebileceğine eminim.

Estoy seguro de que Tom podrá persuadir a Mary de ir a Boston con él.

Tom'un Mary'nin kendisiyle birlikte Boston'a gitmesini isteyeceğini düşündüm.

Pensé que Tom le pediría a María ir con él a Boston.

Tom'un eski eşlerinin neredeyse hepsi kendisiyle hâlâ konuşuyor.

Casi todas las ex-mujeres de Tom todavía se hablan con él.

Etti ve kocanın numarasının kendisiyle iletişim kurmasını istedi ve yeni bir sözleşme imzalamak için benzer

cónyuges y pidió el número del marido para comunicarse con él y se presentó como una iniciativa de reconciliación para concluir

- Tom onunla kiliseye gitmem için benimle konuştu.
- Tom beni onunla kiliseye gitmeye ikna etti.
- Tom beni kendisiyle kiliseye gitmeye ikna etti.
- Tom beni kiliseye onunla gitmeye ikna etti.

Tom me convenció de ir a la iglesia con él.