Translation of "Kadının" in Spanish

0.012 sec.

Examples of using "Kadının" in a sentence and their spanish translations:

Kadının silahı dilidir.

El arma de la mujer es su lengua.

Bu bir Amazon kadının

No fue como si una amazonas

Kadının gülümsediğini size söyleyebilir.

Puede decir que la mujer está sonriendo.

Kadının savaşta yer alması

mujer participando en la guerra

Yaşlı bir kadının sesi.

- Es la voz de una vieja.
- Es la voz de una anciana.

Bir kadının yeri evdedir.

El lugar de la mujer es en la casa.

Türkiye'de kadının kıymeti yok.

En Turquía la mujer no tiene valor.

Erkeğin zaafı kadının gücüdür.

Las debilidades de los hombres son la fuerza de las mujeres.

- Antrea güzel bir kadının adıdır.
- Antrea güzel bir kadının ismidir.

Antea es un bonito nombre de mujer.

- O kadının sürücü ehliyeti yok.
- O kadının sürücü belgesi yok.

Ella no tiene carnet de conducir.

Bir grup kadının koştuğunu söylüyorum.

de un grupo de mujeres que están corriendo;

Kadının malı varsa erkeğe aittir

Si la mujer tiene la propiedad pertenece al hombre

Yine kadının yeri bizde aynıydı

el lugar de la mujer era igual con nosotros otra vez

Trump hemen kadının sözünü kesip

Trump inmediatamente cortó la palabra de la mujer

O kadının iki çantası var.

Esa mujer tiene dos bolsas.

Bu kadının zihinsel sorunları var.

Esta mujer tiene problemas mentales.

Bir kadının sezgisini asla küçümseme.

Jamás subestimes la intuición de una mujer.

Zavallı yaşlı kadının parası çalındı.

A la pobre mujer mayor le robaron el dinero.

- İran, Amerikalı kadının serbest bırakılmasını engelliyor.
- İran Amerikalı kadının serbest bırakılmasına karşı çıkıyor.

Irán se resiste a la liberación de la mujer americana.

Bir kadının da bunu anlaması olanaksızdır.

una mujer nunca entenderá todo lo que esto conlleva

Birçok kadının gücünü ve eylemini kaydeder.

muchas mujeres fuertes y de acción.

Binlerce kat fazla yüreği vardır kadının

la mujer tiene miles de veces más corazón

Yaşlı kadının yardım edecek kimsesi yok.

La anciana no tiene a nadie que le ayude.

Tom "Bu bir kadının işi" dedi.

"Eso es trabajo para una mujer", dijo Tom.

Bir kadının en duyarlı organı klitoristir.

El clítoris es el órgano más sensible de la mujer.

Yabancı kadının bir İtalyan ismi yok.

- El extranjero no tiene un nombre italiano.
- La mujer extranjera no tiene un nombre italiano.

Bir kadının arzusunu nasıl harekete geçirirsin?

¿Cómo provocar el deseo de una mujer?

Kitap, hapishanedeki bir kadının hayatı hakkındadır.

El libro se trata de la vida de una mujer en la cárcel.

Gıcık gülüşlü bir kadının resmedildiği bu tablo

Esta foto representa a una mujer con una sonrisa perezosa

Yaşlı bir kadının caddeyi geçmesine yardım ettim.

Ayudé a una anciana a cruzar la calle.

Allende bir kadının adı ve bir soyadı.

Allende es nombre de mujer y también un apellido.

Bu kadının kim olduğunu bilen var mı?

¿Hay alguien que sepa quién es esta mujer?

Ve özellikle de bir pozitif potansiyeli: Kadının seçimini.

También ignoran una posible ventaja: la elección de las mujeres.

Ben çoğu kız ve kadının yapmayı öğrendiğini yaptım.

Hice lo que muchas niñas y mujeres aprenden a hacer:

Bir kadının istedikten sonra yapamayacağı şey yoktur zaten

No hay nada que una mujer no pueda hacer después de querer

Bir tebessüm bir kadının vücudunda en güzel kıvrımdır.

La sonrisa es la curva más bella del cuerpo de una mujer.

Bir kadının tek başına seyahat etmesi günümüzde normaldir.

Hoy en día no es raro que una mujer viaje sola.

Hemşire olduğunu düşündüğüm kadının aslında doktor olduğunu öğrendim.

Me di cuenta que la mujer que pensaba era enfermera en realidad era médico.

Bir kadının saçı uzun, diliyse daha da uzundur.

El cabello de una mujer es largo; su lengua es aún más.

Tom birlikte zaman geçirdiği kadının kocası tarafından öldürüldü.

Tom fue asesinado por el esposo de la mujer con la que había estado saliendo.

Bir kadının kendinden şüphe etme eğilimini çok iyi anlıyorum.

Entiendo la tendencia de la mujeres a dudar de sí mismas.

İster inan ister inanma, bu kadının üç çocuğu var.

Lo creas o no, esta mujer tiene tres hijos.

Biri bana dünyadaki en güzel kadının Boston'da yaşadığını söyledi.

Alguien me dijo que las mujeres más hermosas del mundo viven en Boston.

Tom daha sonra parkta karşılaştığı kadının Mary olduğunu anladı.

Tom descubrió después que la mujer con la que se encontró en el parque era Mary.

Ancak bir kadının en tepede yer aldığından asla emin olmadım.

aunque nunca quise que hubiese una mujer en el puesto más alto.

Shougongsha kadının bekaretini test etmek için eski bir Çin tekniğidir.

Shougongsha es una antigua técnica china para determinar la virginidad de una mujer.

Bir kadının öğle yemeğini yediği için bir adamı bıçakladığını duydum.

Oí que una mujer apuñaló a un hombre por comerse su almuerzo.

Küçük siyah bir elbise olmadan bir kadının dolabı tam değildir.

El armario de una mujer no está completo sin un pequeño vestido negro.

- O kadının iyisinden anlamaz.
- Onun kadınlar konusunda zevki pek kötüdür.

Él tiene mal gusto para mujeres.

Kadının 40, 50 ya da 60 yaşında olması bir şeyi değiştirmedi.

No importaba si las mujeres tenían 40, 50 o 60 años.

Ve buna sahip olan bir kadının da muhtemelen çift cinsiyetli olduğunu.

y que todas las mujeres que lo tuvieran probablemente fueran hermafroditas.

Tom ve onun arkadaşları on bir erkek ve kadının boğazlarını kesti.

Tom y sus compinches degollaron a once hombres y mujeres.

Kadının soracak iki önemli sorusu var: Ne giyiyorum ve ne yemek yapıyorum?

La mujer tiene dos preguntas vitales: ¿Qué me pongo? y ¿qué cocino?

Bir kadının kaderi, sevdiği adamın ihaneti ile sevmediği adamın sadakati arasında çizilir.

El destino de una mujer se encuentra entre la infidelidad del hombre al que ama y la lealtad del hombre al que no ama.

O bir kadının başına, bir aslanın gövdesine, bir kuşun kanatlarına ve bir yılanın kuyruğuna sahipti.

Tenía la cabeza de una mujer, el cuerpo de un león, las alas de una ave, y la cola de una serpiente.

Sonuçta, "kadınsılık" bir kadının doğuştan sahip olduğu bir şey, göstermek için bir çaba sarf etmesine gerek yok ve öyle de bir özellik ki bilinçli olarak saklanmaya çalışılsa bile boşa çıkardı.

Al fin y al cabo, la "feminidad" es algo con lo que la mujer está investida naturalmente, no hace falta ningún esfuerzo para enseñarlo, y es de una calidad tal que incluso si uno fuera a hacer intentos conscientes de ocultarlo no conduciría a nada.