Translation of "Araç" in Spanish

0.009 sec.

Examples of using "Araç" in a sentence and their spanish translations:

Tamam, bir araç daha.

OK, una herramienta más para la visión a futuro.

Bir diğer uçan araç.

Bueno, otro recipiente volador.

Araç hareket halindeyken inme.

Se prohíbe apearse en marcha.

En sevdiğin araç hangisidir?

¿Cuál es tu gadget favorito?

Sahiden dil bir araç olsaydı oldukça zayıf bir araç olurdu.

Si fuera solo una herramienta, sería una muy pobre,

Püf noktalar, araç gereçler, ustalık --

todos los trucos, las herramientas, el conocimiento,

Açıkçası, oldukça özelleştirilmiş bir araç.

Claramente, es una herramienta muy especializada.

Yıllarca Elektrikli Araç Birliği'nin başında

Ella dirige desde hace años la asociación de vehículos eléctricos

O ithal bir araç sürer.

Ella maneja un auto importado.

Tom çok yavaş araç kullanıyor.

Tom está conduciendo demasiado lento.

Bu ikinci el araç satılıktır.

Este coche usado se vende.

Çünkü sanat çok güçlü bir araç.

Porque el arte es una herramienta poderosa.

Polis alkollü araç kullanmaktan onu tutukladı.

- El policía lo arrestó por conducir bebido.
- El policía lo detuvo por conducir ebrio.

Beyin etkinliklerini ölçmek için araç ve labarotuvarlara

laboratorios, dispositivos para medir la actividad cerebral

Ve araç filosunun tamamını karbondan arındırmak istiyorlar.

y están buscando descarbonizar toda su flota de vehículos.

Ekranın alt kısmındaki araç çubuğunu görebiliyor musun?

¿Puedes ver la barra de herramientas en el fondo de la pantalla?

Bu ikinci el araç yeni kadar iyi.

Este auto usado es tan bueno como uno nuevo.

Temelinin eğitim olduğunu öğretmesiyle güçlü bir araç olabiliyor.

para mostrar el rol esencial de la comunidad en la educación.

Yapay zekâ insanlarla analitik bir araç olarak çalışacak,

Las IAs trabajarán con la humanidad como herramientas de análisis

Ve Osla'da Elektrikli Araç sahiplerinin tecrübelerini çevrelerindekilere anlatma

Y en Oslo, podemos ver cómo propietarios entusiastas de vehículos eléctricos

Neredeyse tüm araç şirketleri üretim durdurdu, kepenk kapattı.

Casi todas las compañías automotrices detuvieron la producción y cerraron las persianas.

Okulun arkasındaki araç park yeri hemen hemen boş.

El estacionamiento detrás del colegio está casi vacío.

Aynı anda telefonda konuşmak ve araç kullanmak tehlikelidir.

Es peligroso telefonear y conducir a la vez.

Bugüne kadar icat edilmiş en önemli araç nedir?

¿Cuál es la herramienta más importante jamás inventada?

Ekonomik, politik ve sosyal sistemleri desteklemek için bir araç.

que dan ventajas a unas personas y desventajas a otras.

- Telefonunu ödünç alabilir miyim?
- Araç telefonunu ödünç alabilir miyim?

- ¿Te puedo pedir prestado tu teléfono?
- ¿Puedo pedirte prestado tu teléfono?

- Sarhoş araba sürdüğü için tutuklandı.
- Alkollü araç kullanmaktan tutuklanmıştı.

Fue arrestado por conducir ebrio.

Seyahat ederken küçük bir araç kiti çok kullanışlı olabilir.

Un pequeño juego de herramientas puede ser muy útil cuando vas de viaje.

- Onda manuel vitesli araç var.
- Onun arabası manuel vites.

Su coche tiene cambio manual.

Finansal kaynağı düşük olan okullar kalitesiz araç gereçle eğitim veriyor,

Las escuelas con menos recursos tienen equipos de menor calidad,

Sihir numaraları bu durumu incelemek için oldukça etkili bir araç

Los trucos de magia nos dan una gran herramienta para investigar esto

O parka giderek parkı kendisi için bir araç haline getirdi.

Ir al parque se convierte en un vehículo para él.

Araç, bisiklet veya otobüs olsun tüm ulaşımı elektrikli hale getirme gibi

ahora se embarque en un audaz viaje de electrificación de todo el transporte,

Geçen yıl bir kaza atlattı ama yine de dikkatsizce araç kullanıyor.

Sobrevivió a un accidente el año pasado, pero todavía conduce imprudentemente.

Ve askeri birliklerin hareketi influenza yayılımını sürdürmek için mükemmel bir araç haline geldi.

y ese movimiento tan grande de personas fue el vehículo perfecto para impulsar la transmisión del virus.

Alkollü araç sürme suçunu kabul ettikten sonra geçen yıl beş gün hapishanede yattı.

El año pasado Tom pasó cinco días en la cárcel, después de haber sido declarado culpable de conducir borracho.