Translation of "öğrendi" in Spanish

0.021 sec.

Examples of using "öğrendi" in a sentence and their spanish translations:

Onlar öğrendi.

Ellos lo descubrieron.

Sabırlı olmayı öğrendi.

- Él ha aprendido a ser paciente.
- Aprendió a ser paciente.

O yüzmeyi öğrendi.

Él aprendió a nadar.

Tom sırrımızı öğrendi.

Tom descubrió nuestro secreto.

O, yüzmeyi öğrendi.

Él aprendió a nadar.

Tom, Fransızca öğrendi.

Tom aprendió francés.

O, hızla Fransızca öğrendi.

Él apropió rápidamente el francés.

Tom onu nereden öğrendi?

- ¿En dónde aprendió Tom eso?
- ¿Dónde aprendió Tom eso?

O bir gazeteden öğrendi.

- Lo aprendió de un periódico.
- Aprendió eso de un periódico.

O gençken Fransızca öğrendi.

Aprendió francés cuando era joven.

O, İtalyancayı nerede öğrendi?

¿Dónde ha aprendido italiano?

O nerede İtalyanca öğrendi?

¿Dónde ha aprendido italiano?

Jim Japonya'yı sevmeyi öğrendi.

A Jim ha sabido gustarle Japón.

O bunu nasıl öğrendi?

¿Cómo descubrió eso?

Tom gerçeği Mary'den öğrendi.

Tom descubrió la verdad por María.

Nihayetinde Tom, olanları öğrendi.

- Al final, Tom averiguó lo que había pasado.
- Finalmente, Tom supo lo que había sucedido.

Kendi kendine Fransızca öğrendi.

Aprendió francés solo.

çalışmayı ve uzayda yürümeyi öğrendi .

trabajar y caminar en el espacio.

Fakat algoritma bunu da öğrendi.

Pero el algoritmo también aprendió esto.

Kısa sürede İngilizce konuşmayı öğrendi.

Pronto aprendió a hablar inglés.

O inanılmaz hızla İngilizce öğrendi.

Ella aprendió inglés increíblemente rápido.

O da Japonca öğrendi mi?

¿Él también aprendió japonés?

Susan köpeğin nereden geldiğini öğrendi.

Susan descubrió de dónde venía el perro.

Tom geçen yaz yüzmeyi öğrendi.

Tom aprendió a nadar el verano pasado.

Tom Mary'den çok şey öğrendi.

Tom aprendió mucho de Mary.

Tom telefonunun dinleniyor olduğunu öğrendi.

Tom descubrió que le habían pinchado el teléfono.

Pablo beş yaşındayken okumayı öğrendi.

Pablo aprendió a leer a los cinco años.

Roger Miller gitar ve keman çalmayı öğrendi. Çok daha sonra, davul çalmayı öğrendi.

Roger Miller aprendió a tocar la guitarra y el violín. Mucho más tarde, aprendió a tocar la batería.

Ondan biraz hayata uyum sağlamayı öğrendi

aprendió a adaptarse un poco a la vida

Fakat Google'ın algoritması bunu da öğrendi.

Pero el algoritmo de Google también aprendió esto.

O büyükannesinden sepet dokuma zanaatını öğrendi.

Ella aprendió el arte de la cestería de su abuela.

Ben kibrit olmadan ateş yakmayı öğrendi.

Ben aprendió a hacer fuego sin usar fósforos.

O, bisiklete binmeyi geçen yıl öğrendi.

Ella aprendió a montar en bicicleta el año pasado.

Yaşlanınca pinti parayla cömert olmayı öğrendi.

Tarde en la vida el avaro aprendió a ser generoso con el dinero.

Tom on yaşındayken bisiklete binmeyi öğrendi.

Tom aprendió a montar en bicicleta cuando tenía diez años.

Ken, birçok Japon şarkılarını ezbere öğrendi.

Ken se ha aprendido de memoria muchas canciones japonesas.

Tom üç yaşındayken nasıl yüzüleceğini öğrendi.

Tom aprendió a nadar cuando tenía tres años.

Tom oyunun temel kurallarını kolaylıkla öğrendi.

Tom aprendió fácilmente las reglas básicas del juego.

Babam elli yaşındayken nihayet araba sürmeyi öğrendi.

Por fin mi papá aprendió manejar a la edad de cincuenta años.

Tom HIV pozitif olduğunu sadece bugün öğrendi.

Tom hoy acaba de enterarse que es HIV positivo.

O beş yaşındayken o şiiri ezbere öğrendi.

Aprendió esa poesía de memoria a la edad de cinco años.

Öğrenciler öğretmenin onlara verdiği tüm bilgiyi öğrendi.

Los alumnos absorbieron todo el conocimiento que el profesor les dio.

Tom iki yıl önce nasıl yüzeceğini öğrendi.

Tom aprendió a nadar hace dos años.

O bu kadar iyi pişirmeyi nerede öğrendi?

¿Dónde aprendió a cocinar tan bien?

Bay Suzuki Fransa'ya gitmeden önce Fransızca öğrendi.

Antes de irse a Francia, el Sr. Suzuki estudió francés.

Tom Mary'nin yazar kasadan para çaldığını öğrendi.

Tom descubrió que María estaba robando de la caja registradora.

Sami, Leyla'nın kaçırılması hakkındaki her şeyi öğrendi.

Sami se enteró por completo del rapto de Layla.

Suchet, kariyerinin en değerli dersini İtalya'da öğrendi: Askerlerin

Fue en Italia donde Suchet aprendió la lección más valiosa de su carrera: para que las tropas

Bugün o, salt gerçeği nasıl ortaya çıkaracağını öğrendi.

Ella aprendió hoy a encontrar la auténtica verdad.

O, araştırmasının ilk yılında ALS hastası olduğunu öğrendi.

El primer año de su investigación se enteró de que tenía esclerosis lateral amiotrófica.

Tom Mary'den bir ya da iki şey öğrendi.

Tom podría aprender una o dos cosas de María.

Kız kardeşim bisiklet sürmeyi benden daha önce öğrendi.

Mi hermana aprendió a montar en bicicleta antes que yo.

- Evlendikten kısa bir süre sonra, Tom Mary'nin cinayetten arandığını öğrendi.
- Evlendikten sonra çok geçmeden Tom, Mary'nin cinayetten arandığını öğrendi.

- No fue hasta mucho tiempo después de que se casaran cuando Tom descubrió que Mary estaba buscada por asesinato.
- No fue hasta mucho después de casarse que Tom descubrió que Mary era buscada por asesinato.

Ama onun yerine şehir sakinlerinin %90'ın kaçtığını öğrendi

En cambio, descubrió que el 90% de los habitantes de Moscú habían huido.

O, diğerlerini ve onların örneğini takip ederek golf öğrendi.

Él aprendió a jugar al golf observando a otros y siguiendo su ejemplo.

Oliver, yeni kız arkadaşının yasadışı bir göçmen olduğunu öğrendi.

Óliver descubrió que su nueva novia era una inmigrante ilegal.

Tom üvey ebeveynlerinin kendisine verdiği sevgiyi kabul etmeyi öğrendi.

Tom aprendió a aceptar el amor que le daban sus padrastros.

Şu an ufak bir deniz biyoloğu gibi. Çok şey öğrendi.

Ahora es como un pequeño biólogo marino. Sabe mucho.

Tom birçok insanın sonradan görme insanları küçümsediğini Bay Ogawa'dan öğrendi.

Tom aprendió del señor Ogawa que muchas personas sienten desprecio por los nuevos ricos.

- Tom acaba nerede Fransızca öğrendi?
- Tom'un nerede Fransızca öğrendiğini merak ediyorum.

Me pregunto dónde habrá aprendido francés Tom.

Soult, önce genelkurmay başkanı olarak görev yapan Lefebvre'den (gelecekteki Mareşal) çok şey öğrendi

Soult aprendió mucho de Lefebvre (un futuro compañero mariscal), sirviendo primero como su jefe

Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.

A los seis años de edad él ya había aprendido a usar la máquina de escribir y le dijo al profesor que no necesitaba aprender a escribir a mano.

Tom'un sürekli tartışması onun sınıf arkadaşlarından bazılarını kızdırmaktadır. Fakat, sınıfın çoğu onu görmezden gelmeyi henüz öğrendi.

Las constantes discusiones de Tom irritan a algunos de sus compañeros. Sin embargo la mayoría de la clase ya aprendió a ignorarlo.