Translation of "çalışma" in Spanish

0.018 sec.

Examples of using "çalışma" in a sentence and their spanish translations:

- Ders çalışma.
- Çalışmayın.
- Çalışma.
- Öğrenmeyin.

No estudies.

[Çalışma Şeklimiz]

[Cómo trabajamos]

Çalışma anlamında

Nos vemos envueltos en un momento a nivel mundial

22 bilimsel çalışma.

22 estudios científicos.

Beni kandırmaya çalışma.

No trates de engañarme.

Makine gibi çalışma!

¡No trabajes como máquina!

Çok fazla çalışma!

¡No trabajes demasiado!

Çok fazla çalışma.

No trabajes tanto.

Onu saklamaya çalışma.

No intentes ocultarlo.

Onlar çalışma arkadaşlarımdır.

Ellos dos son mis colegas.

Bir pilot çalışma başlattık,

Hemos comenzado un estudio piloto,

Çalışma daha çıkmamıştı bile.

Ni siquiera estaba publicado.

Sonra çalışma biçimimi değiştirdim.

Pero después cambié la manera de estudiar.

Çok çalışma yanlısı değilim,

No soy una gran admiradora del trabajo duro,

Çalışma avareliğe tercih edilir.

Es preferible el trabajo a la holgazanería.

Çalışma şartlarını iyileştirmek istiyorlar.

Quieren mejorar sus condiciones laborales.

O hiç çalışma yapmadı.

Él no hizo ningún trabajo.

Şimdi beraber çalışma zamanı.

Ahora es el tiempo de trabajar juntos.

Benim çalışma odam yukarıda.

Mi estudio se encuentra en el segundo piso.

Doktorun çalışma saatleri nedir?

¿A qué hora tiene el doctor la consulta?

Tom'un çalışma alanı hukuktur.

El campo de estudio de Tom son las leyes.

Burası Çalışma Bakanlığı mı?

¿Es este el Ministerio de Trabajo?

Beni manipüle etmeye çalışma.

No intentes manipularme.

Benim çalışma alanım dilbilimdir.

Mi campo de estudio es lingüística.

Tipik çalışma teknikleri öğrendim

como abrir un libro y leer por horas

Onu taklit etmeye çalışma.

- No trates de imitarla.
- No intentes imitarle.

Rocinante bir çalışma atıdır.

Rocín es un caballo de trabajo.

- Tüm suçu bana yüklemeye çalışma.
- Tüm bunun için beni suçlamaya çalışma.

No intentes culparme de todo esto.

Yan yana çalışma imkânı ediniyorlar,

tienen la oportunidad de trabajar junto a jóvenes profesionales,

Stresli çalışma anlarında muhtemelen oradaydı.

Probablemente estaba allí también durante el estudio.

Sıkı çalışma ve sabır ile

Con trabajo duro y perseverancia

Okuldaki başarı çok çalışma gerektirir.

El éxito en la escuela exige mucho estudio.

Şimdi çalışma vakti. İşe başlayalım.

Es hora de trabajar. Empecemos con el trabajo.

Tom'un ders çalışma isteği yok.

Tom no tiene ningún deseo de estudiar.

Yazar çalışma odasında kendini öldürdü.

El escritor se suicidó en su estudio.

Çalışma masasındaki bu kitap kimindir?

¿De quién es este libro en la mesa de trabajo?

Bu onun çalışma şekli mi?

¿Así es cómo funciona?

Şimdi bir kahraman olmaya çalışma.

Ahora no intentes ser héroe.

Daha kısa çalışma saatleri istiyorlar.

Ellos reclaman una reducción de su horario laboral.

Esnek çalışma saatleri, çalışanları üretkenleştirir.

El horario de trabajo flexible aumenta la productividad de los empleados.

Bu çalışma özel yetenek ister.

Ese trabajo exige una habilidad especial.

Tom seçkin bir çalışma yapar.

Tom hace un trabajo notable.

Bu iş çok çalışma gerektirir.

Este trabajo involucra un montón de trabajo duro.

Bu kapı çalışma odasına götürür.

Esta puerta conduce al estudio.

Neden bir çalışma grubu oluşturmuyoruz?

¿Por qué no hacemos un grupo de estudio?

Sanırım benim için çalışma zamanıdır.

Creo que es hora de que estudie.

Çalışma yapmak için çok yorgunum.

Estoy demasiado cansado para estudiar.

Çalışma saatleri sırasında sigara içemezsin.

No se puede fumar en horas de trabajo.

Öncelikle işi bir çalışma sorunu değil

Primero, encuadre el trabajo como un problema de aprendizaje,

Pek çok çalışma aynı şeyi gösteriyor.

cuando tantos estudios muestran lo mismo,

Işçiler 8 saate indirilen çalışma saatlerini

los trabajadores reducen las horas de trabajo a 8 horas

Sıkı çalışma, Japonya'yı bugünkü haline getirdi.

El trabajo duro ha hecho a Japón lo que es hoy.

Ben onu sıkı çalışma programıma katacağım.

Le haré un hueco en mi apretado horario.

Roman yazarı çalışma için malzemeleri topladı.

El novelista juntó materiales para su trabajo.

Çalışma sigara içmenin sağlığımızı mahvettiğini netleştirmiştir.

El estudio dejó claro que fumar arruina nuestra salud.

O, çalışma odasında bir şey yazıyor.

Ella está escribiendo algo en su estudio.

Ekonomide hiçbir sistematik çalışma dayanışmayı öngörmez

Ningún estudio sistemático en economía supone la solidaridad.

İki şeyi aynı anda yapmaya çalışma!

No trates de hacer dos cosas al mismo tiempo.

Çalışma zamanı çalış, eğlence zamanı eğlen.

Durante el trabajo se trabaja y cuando se juega se juega.

Işçiler çalışma saatlerinin uzatılmasını şikayet ettiler.

Los trabajadores se quejaron cuando les aumentaron el número de horas de trabajo.

Çalışma bağımlısı bir kişiye işkolik denilir.

Una persona adicta al trabajo es llamada ergomaníaca.

Senin bir çalışma yapmanı ne durduruyor?

¿Qué impide que hagas un estudio?

Bana saçmalamaya çalışma, bana doğruyu söyle.

No me engañes, dime la verdad.

Bu, kürtaj hakkında sosyolojik bir çalışma

Este es un estudio sociológico sobre el aborto.

ırkçılık karşıtı çalışma yapmaya başlamaları için destekliyorum.

a que empiecen la labor antiracista en su propio interior.

Bir grup insan ağır çalışma şartlarına dayanamayarak

un grupo de personas incapaces de soportar condiciones de trabajo pesadas

Tanınmış şair çalışma odasında intihar etmeye kalkıştı.

El famoso poeta cometió un intento de suicidio en su estudio.

Öğretmenimiz çalışma sırasında sözlük kullanmamıza izin verdi.

Nuestro profesor nos permitió usar un diccionario durante la prueba.

Ve bu çalışma Noel'e kadar bitmiş olacak.

y este estudio acabará en Navidad.

Onlar daha iyi çalışma koşulları talep etmedi.

Ellos no demandaban mejores condiciones de trabajo.

O çalışma masası Meg için çok küçük.

- Esa mesa es demasiado pequeña para Meg.
- Ese escritorio es demasiado pequeño para Meg.

Esnek bir çalışma programı, çalışanların verimliliğini artırır.

El horario de trabajo flexible aumenta la productividad de los empleados.

- Çalışmak özgür kılar.
- Çalışma sizi özgür kılacak.

El trabajo libera.

Kadınların %42'sinin yarı zamanlı çalışma tercihiyle açıklanabilir.

a la elección del 42 % de las mujeres de trabajar medio tiempo.

Gördüğünüz gibi onun mükemmeliyetçiliği ve katı çalışma etiği

Verán, el perfeccionismo de John, su imparable ética de trabajo,

Her ay, 10 milyon genç çalışma yaşına geliyor.

Mes a mes, diez millones de jóvenes alcanzan la edad laboral.

Hepimizin birlikte yapması gereken bir çalışma değil de

como un proyecto secundario en el que las personas de las diversidades trabajan,

- O muhtemelen çalışamaz.
- Çalışma ihtimali yok.
- Çalışması imkânsız.

Es imposible que funcione.

Çin'deki bir akademik çalışma ülkedeki 318 salgını araştırdı.

Un estudio en China analizó 318 brotes diferentes de Covid-19 a través del país.

Yayınlanmamış bir çalışma, teslim edilmemiş bir hediye gibidir.

Una obra jamás publicada es como un regalo jamás entregado.

Bir çalışma izni olmadan burada bir iş bulamazsın.

No puedes encontrar trabajo aquí sin un permiso de trabajo.

Ve uzun çalışma saatleriyle dolu, zor ve neredeyse mazoşistçe.

plagados de desequilibrio, política, estrés, horarios irregulares.

Bu çalışma istatistiksel yöntemler kullanarak tespit edilmiş ve edilmemiş

Un estudio que observa ambos, fraude detectado y no detectado,

Ve bu iki dahinin ortak yaptığı çalışma malesef yok

Y desafortunadamente, la colaboración de estos dos genios no existe.

60 yıldan uzun süren uluslararası çalışma bize gösterdi ki;

Más de 60 años de investigación internacional nos han demostrado

Yeni bir ticaret bölgesi için planlar henüz çalışma aşamasında.

Los planes para una nueva zona de libre comercio todavía están en el borrador.

- Komik bir şey yapmaya çalışma.
- Komik bir şey deneme.

No intentes nada extraño.

Çalışma vardiyaları aile hayatı için son derece yıkıcı olabilir.

Los turnos de trabajo pueden ser sumamente perjudiciales para la vida familiar.

Şehirde sıcaklık artışı ile ilgili birkaç çalışma zaten yayınlandı.

Ya se han publicado varios estudios referentes al incremento de la temperatura en la ciudad.

Tom ve Mary daha iyi çalışma koşulları talep etti.

Tom y Mary exigieron mejores condiciones de trabajo.

Acınacak bir maaş ve uzun çalışma saatlerinden dolayı işini bıraktı.

Ella dejó su trabajo por el mísero salario y la larga jornada.

Değiştiremediğin şeyler hakkında şikâyet ederek çok fazla zaman harcamaya çalışma.

Intenta no pasar tanto tiempo quejándote de cosas que no puedes cambiar.

- Masanın üzerinde bir çiçek görüyorum.
- Çalışma masasının üzerinde bir çiçek görüyorum.

Veo una flor sobre el escritorio.

Soğuk nedeniyle yalnızca bir çalışma günümü kaçırdım ve masam kağıtlarla dolu.

Solo estuve ausente un día en el trabajo por un resfriado y ya hay pilas de papel en mi escritorio.

Kendi web sayfamda bir çalışma yaptım, ve yaklaşık 400 kişi katıldı.

así que llevé a cabo un estudio en mi web, y casi 400 personas contestaron.

Çoğu sporlarda en sıkı çalışma yapan takım genellikle eve ekmek parasını getirir.

En la mayoría de los deportes, el equipo que más duro entrena, normalmente es el que se hace con el triunfo.

Bu çalışma akran denetiminden geçmemiş olsa da bildiğimiz diğer her şeyle tutarlı:

Este estudio no ha sido revisados ​​por pares, pero es consistente con todo lo que sabemos:

Evin bir yemek odası, bir yatak odası ve bir çalışma odası var.

La casa tiene comedor, alcoba y gabinete.