Translation of "Babasının" in Portuguese

0.006 sec.

Examples of using "Babasının" in a sentence and their portuguese translations:

Babasının avukatıyım.

Sou advogado do pai dele.

O, babasının işini devraldı.

Ele assumiu os negócios de seu pai.

Babasının tavsiyesini görmezden geldi.

Ele ignorou o conselho do pai.

Tom babasının kucağına oturdu.

Tom sentou-se no colo de seu pai.

Tom babasının izinden gitti.

Tom seguiu os passos do pai.

Tom babasının mağazasını devraldı.

Tom assumiu a loja do pai dele.

Babasının yerine o gitti.

Ele foi no lugar do pai.

Tom'un babasının adı John.

O nome do pai de Tom é John.

Tom'un babasının adı John'dur.

O nome do pai de Tom era João.

Tom'un babasının adı Jean.

O nome do pai de Tom era João.

Babasının rızası dışında evlendi.

Ela casou contra a vontade do pai.

- Paul babasının yerine partiye gitti.
- Paul babasının evindeki partiye gitti.

Paul foi para a festa no lugar do seu pai.

Babasının şimdi hapishanede olduğunu duydum.

Ouvi dizer que o pai dele está no hospital agora.

O ölen babasının intikamını aldı.

Ele vingou o pai morto.

O, babasının projesinin sorumluluğunu üstlendi.

Ele assumiu a responsabilidade pelo projeto do pai.

Tom anne-babasının evinden taşınacak.

Tom se mudará da casa de seus pais.

Tom babasının disleksik olduğundan şüphelendi.

Tom suspeitava que seu pai fosse disléxico.

Tom babasının kredi kartını çaldı.

- Tom roubou o cartão de crédito de seu pai.
- Tom roubou o cartão de crédito do pai dele.

O, babasının geri geldiğine inanmıyor.

Ele não acredita que o pai esteja voltando.

Tom'un babasının adını biliyor musunuz?

Você sabe o nome do pai de Tom?

Tom babasının izinden gitmek istemedi.

Tom não queria seguir os passos do pai.

- Tom, babasının ayak izlerini takip etmek istiyor.
- Tom babasının izinden gitmek istiyor.

Tom quer seguir os passos do pai.

- Bill, babasının çok sigara içtiği gerçeğini sevmez.
- Bill babasının çok sigara içmesinden hoşlanmaz.

Bill não gosta do fato de seu pai fumar tanto.

Çocuk, babasının öldüğünü kavrayabilecek durumda değildi.

A criança foi incapaz de entender a morte do pai.

Babasının yediği kadar çok et yedi.

Ela comeu tanta carne quanto o seu pai.

Babasının ölümü ile ilgili şoku atlattı.

Ele se recuperou do choque da morte de seu pai.

Bana babasının bir öğretmen olduğunu söyledi.

Ele me disse que o seu pai é professor.

Onun babasının nasıl öldüğünü biliyor musun?

Você sabe como o pai dele morreu?

O, ona onun babasının öldüğünü söyledi.

Ela lhe disse que o seu pai tinha morrido.

Tom anne ve babasının arabasını kullanıyor.

Tom dirige o carro dos pais.

Bana babasının bir doktor olduğunu söyledi.

Ele me disse que seu pai era médico.

Onun babasının yurt dışında olduğunu duyuyorum.

Ouço dizer que o pai dele está no exterior.

O, babasının fakir olmasından utanç duyuyordu.

Ele tem vergonha da pobreza do seu pai.

Tom hık demiş babasının burnundan düşmüş.

- Tom é a cara do pai dele.
- Tom é o pai dele cuspido e escarrado.

O bana Tom'un babasının adını sordu.

Ele me perguntou o nome do pai de Tom.

O bana Mary'nin babasının adını sordu.

Ele me perguntou o nome do pai de Maria.

- O, babasının ölümünden sonra firmanın sorumluluğunu üstüne aldı.
- Babasının ölümünden sonra firmanın sorumluluğunu o aldı.

Ele tomou o controle da empresa após a morte de seu pai.

Daha sonrasında babasının emlak firmasında çalışmaya başlıyor

então ele começa a trabalhar na empresa imobiliária de seu pai

O, bana babasının bir öğretmen olduğunu söyledi.

Ele me disse que seu pai era professor.

O, şirketin başkanı olarak babasının yerine geçti.

Ele sucedeu seu pai como presidente da companhia.

Babasının kaybı onun için çok acı oldu.

A perda do pai foi muito dolorosa para ela.

O sadece babasının mezarından önce sürekli ağladı.

Ela simplesmente chorou um mar de lágrimas sobre o túmulo de seu pai.

O, babasının gözlerine ve annesinin burnuna sahip.

Ele tem os olhos do pai e o nariz da mãe.

Tom anne ve babasının onayına ihtiyaç duyuyordu.

O Tom precisava da aprovação de seus pais.

O, anne ve babasının bilgisi olmadan evlendi.

Ela casou-se sem que seus pais soubessem.

Politikacı öldüğünde, herkes oğulun babasının izinden gideceğini umuyordu.

Quando o político morreu, todos esperavam que o filho seguisse os passos de seu pai.

O, babasının sahip olduğu kadar çok kitaba sahip.

Ele tem tantos livros quanto seu pai.

O yakında anne ve babasının evini terk edecek.

Em breve ele deixará a casa dos pais dele.

- Tom'un babasının adı John'dur.
- Tom'un babasına John denilmektedir.

O pai de Tom se chama John.

Babasının ani ölümü nedeniyle, eğitim için yurtdışına gitmekten vazgeçti.

Ele desistiu de ir para o exterior estudar por causa da morte repentina do pai.

- Tıpkı babasına benziyor.
- Elma ağacın dibine düşer.
- Babasının oğlu.

- Tal pai, tal filho.
- Filho de peixe peixinho é.

- Elma ağacın dibine düşer.
- Armut dibine düşer.
- Babasının oğlu.

Tal pai tal filho.

Babasının katilinin İtalya'da olduğunu duyan Tom, oraya gitmekten korkuyordu.

Ao ouvir que o assassino de seu pai estava na Itália, Tom teve medo de ir para lá.

Babasının ve amcasının emriyle üç adam, üç kuzen tarafından öldürülmüştü.

por três homens, três primos, por ordem do pai e do tio dela.

Babasının ani ölümü nedeniyle, ülke dışında yaşama planlarını terk etti.

Por causa do falecimento repentino de seu pai, ele desistiu dos planos de estudar no exterior.

O on üç yaşındayken babasının Tom'a verdiği bilgisayar hala çalışıyor.

O computador que o pai de Tom deu a ele quando ele tinha treze anos ainda está funcionando.

- Tom'un oğlu onun babasının olduğu kadar tembeldir.
- Tom'un oğlu, babası kadar tembel.

O filho do Tom é tão preguiçoso quanto o pai dele era.

Bir yabancı kıza babasının evde mi ya da ofisinde mi olup olmadığını sordu.

Um estranho perguntou à menina se seu pai estava em casa ou no escritório.

O onun babasının garajı temizlemesi için yardım etmesini istedi ama o yardım edemeyecek kadar meşgul olduğunu söyledi.

Ela lhe pediu que ajudasse seu pai a limpar a garagem, mas ele disse estar muito ocupado para ajudar.