Translation of "Konuşmayı" in Polish

0.013 sec.

Examples of using "Konuşmayı" in a sentence and their polish translations:

Konuşmayı kesin.

Skończ gadać.

Konuşmayı bıraktım.

Przestałem mówić.

O konuşmayı kesti.

Przestała mówić.

İnsanlar konuşmayı sever.

Ludzie lubią gadać.

Konuşmayı keser misin?

Czy przestaniesz rozmawiać?

Galce konuşmayı seviyorum.

Lubię mówić po walijsku.

O, konuşmayı sürdürdü.

Ona nie przestawała mówić.

Fransızca konuşmayı öğrenmelisin.

Musisz nauczyć się mówić po francusku.

Lütfen konuşmayı keser misin?

- Czy mógłbyś, proszę, przestać rozmawiać?
- Czy moglibyście, proszę, przestać rozmawiać?

Bizimle Fransızca konuşmayı denedi.

Próbował rozmawiać z nami po francusku.

Fransızca konuşmayı nerede öğrendin?

Gdzie nauczyłeś się mówić po francusku?

Bu konuşmayı kaydediyor musun?

Nagrywasz tę rozmowę?

Seninle konuşmayı bitirmiş değilim.

Nie skończyłem do ciebie mówić.

Onlara İngilizce konuşmayı öğretmiyorlar.

Nie uczą ich mówić po angielsku.

Yarın onunla konuşmayı unutma.

- Koniecznie porozmawiaj z nim jutro.
- Nie zapomnij jutro z nim pogadać.

Kendisi onunla konuşmayı reddetti.

On sam nie chciał z nią rozmawiać.

- Hoca içeriye girince konuşmayı kesin.
- Öğretmen içeri girince konuşmayı kesin.

Przestań rozmawiać gdy nauczyciel wchodzi.

Tom bütün gece konuşmayı sürdürdü.

Tom gadał całą noc.

Fransızca konuşmayı tercih eder misin?

Wolałbyś mówić po francusku?

Tom sanat hakkında konuşmayı seviyor.

Tom uwielbia rozmawiać o sztuce.

Tom Fransızca konuşmayı tercih eder.

Tom woli mówić po francusku.

Tom hakkında kötü konuşmayı bırak.

Przestań obgadywać Toma.

Bunun hakkında konuşmayı tercih etmiyorum.

Wolę o tym nie mówić.

Video görüşmesindense sesli konuşmayı tercih edin.

Wybieraj raczej połączenia głosowe niż wideorozmowy.

Seninle baş başa konuşmayı tercih ederim.

- Wolałbym porozmawiać z tobą na osobności.
- Wolałabym porozmawiać z tobą na osobności.

Artık onun hakkında konuşmayı tercih etmiyorum.

Wolałbym już o tym nie mówić.

"Kimer dilini akıcı olarak konuşmayı öğrendim" dedim.

co znaczy, że nauczyłam się płynnie mówić w języku khmerskim.

- Tom konuşmaya devam etti.
- Tom konuşmayı sürdürdü.

- Tom kontynuował.
- Tom mówił dalej.

Ken konuşmayı durdurdu ve yemek yemeğe başladı.

Ken przestał mówić i zaczął jeść.

Şimdi bunun hakkında konuşmayı gerçekten tercih etmiyorum.

Naprawdę wolałbym teraz o tym nie rozmawiać.

Yerli bir konuşmacı gibi konuşmayı öğrenmek istiyorum.

Chciałbym się nauczyć mówić bardziej jak rodzimy użytkownik.

Fransızca konuşmayı öğrenmeyi ne kadar çok istediğimi bilmiyorsun.

Chyba nie wiesz jak strasznie chce się nauczyć francuskiego.

Havaiili konuşmayı öğrenmek istiyorum, böylece kız arkadaşımı etkileyebilirim.

Chciałbym się nauczyć hawajskiego, by zrobić wrażenie na mojej dziewczynie.

- Dolaylı konuşmayı kes.
- Bin dereden su getirme.
- Lafı dolandırma.

Przestań owijać w bawełnę.

Sadece "evet" ve "hayır" diyen biriyle bir konuşmayı sürdürmek zor.

Trudno jest utrzymać rozmowę z kimś, kto mówi tylko „Tak” i „Nie”.

Tom'un Fransızca konuşmayı gerçekten bilmediğine dair içimde bir his var.

Mam wrażenie, że Tom niespecjalnie umie mówić po francusku.

Bir yerli gibi yabancı bir dili konuşmayı gerçekten öğrenebilir miyiz?

Czy naprawdę jesteśmy w stanie nauczyć się języka jak rodzimy użytkownik?

- Tom sevgi hakkında konuşmaktan hoşlanır.
- Tom aşk hakkında konuşmayı sever.

Tom lubi mówić o miłości.

- O, kötü bir ruh hali içerisinde olması dolayısıyla seninle konuşmayı reddedebilir.
- O seninle konuşmayı reddedebilir çünkü o çok kötü bir ruh hali içinde.

Na pewno nie będzie chciała z tobą gadać, bo jest podłym humorze.

Satış yapmayı, dışa dönük olmayı ve insanlarla konuşmayı içeren bir şey.

Kimś, kto jest ekstrawertykiem, sprzedawcą i rozmawia z ludźmi.

- Tom'un Fransızca konuşmayı bildiğine dair hiçbir fikrim yoktu.
- Tom'un Fransızca bildiğine dair hiçbir fikrim yoktu.

- Nie miałem pojęcia, że Tom umie mówić po francusku.
- Nie miałem pojęcia, że Tom zna francuski.