Translation of "Yaşamak" in Polish

0.011 sec.

Examples of using "Yaşamak" in a sentence and their polish translations:

Yaşamak istemiyorum.

Nie chcę żyć.

Yaşamak, acı çekmektir.

Żyć znaczy cierpieć.

Fransa'da yaşamak isterdim.

Chciałbym mieszkać we Francji.

Avustralya'da yaşamak istiyorum.

- Chcę mieszkać w Australii.
- Chcę zamieszkać w Australii.

Boston'da yaşamak istiyorum.

Chcę mieszkać w Bostonie.

İzlanda'da yaşamak isterim.

Chciałbym mieszkać na Islandii.

Ben yaşamak istiyorum.

Chcę żyć.

Seninle yaşamak istemiyorum.

Nie chcę z tobą żyć.

İtalya'da yaşamak istiyorum.

Chcę żyć we Włoszech.

Tokyo'da nasıl yaşamak istersin?

Chciałbyś mieszkać w Tokio?

Bir kalede yaşamak isterdim.

Chciałbym mieszkać w zamku.

Ukrayna'da yaşamak ister misin?

Chciałbyś mieszkać na Ukrainie?

Yaşamak için fazla aptalsın.

- Jesteś zbyt głupi, by żyć.
- Jesteś zbyt głupia, by żyć.

New York'ta yaşamak istiyorum.

- Chciałbym mieszkać w Nowym Jorku.
- Chciałabym mieszkać w Nowym Jorku.

Ben Helsinki'de yaşamak istiyorum.

Chcę mieszkać w Helsinkach.

Neden Avustralya'da yaşamak istiyorsun?

Dlaczego chcesz mieszkać w Australii?

O yaşamak için müzik yazıyor.

Zarabia na życie pisaniem muzyki.

Böyle yaşamak hoşuna gidiyor mu?

Lubisz takie życie?

Elinden geldiği sürece yaşamak istiyor.

On chce żyć tak długo jak to tylko możliwe.

Senin evine yakın yaşamak istiyorum.

Chciałbym mieszkać blisko twojego domu.

Tom Boston'da yaşamak istediğini söylüyor.

Tom mówi, że chce mieszkać w Bostonie.

Hiç burada yaşamak ister misin?

Chciałbyś tu kiedyś zamieszkać?

İstasyona çok yakın yaşamak elverişlidir.

Wygodnie jest mieszkać tak blisko dworca.

Yaşamak için yemelisin.Yemek için yaşamamalısın.

Musisz jeść, by żyć, a nie żyć, by jeść.

Yaptığım seçimlerin sonuçlarıyla yaşamak zorundayım.

Muszę żyć z konsekwencjami wyborów, których dokonałem.

Çift için ​​artık birlikte yaşamak zordur.

Tej parze jest trudno wytrzymać, mieszkając razem.

Kyoto'da ya da Nara'da yaşamak istiyorum.

Chcę mieszkać w Kyoto albo w Nara.

Fince öğrenemem çünkü Finlandiya'da yaşamak istemiyorum.

Nie mogę się uczyć fińskiego, ponieważ nie chcę mieszkać w Finlandii.

Daha rahat bir hayat yaşamak istiyordu.

Chciała żyć bardziej relaksująco.

Yaşamak için sadece altı ayı var.

Zostało jej tylko sześć miesięcy życia.

Tom'un yaşadığı aynı semtte yaşamak istiyorum.

Chcę mieszkać w tej samej okolicy gdzie Tom.

Tren istasyonuna çok yakın yaşamak uygundur.

Wygodnie jest mieszkać tak blisko dworca.

Tom gerçekten Boston'da hiç yaşamak istemedi.

Tom nigdy tak naprawdę nie chciał mieszkać w Bostonie.

Sağ kalmak için, yaşamak için mücadele ediyoruz.

By przetrwać, musimy walczyć.

Yaşamak için, sahip olduğumdan fazlasına ihtiyacım yok.

Do życia starcza mi to, co mam.

Sigara olmadan yaşamak; bu benim yeni hedefimdi.

Życie bez papierosów - to był mój nowy cel.

O yaşamak için uzun zamanı olmadığını çok iyi biliyordu.

Doskonale wiedział, że nie zostało mu już dużo życia.

Dünyanın her yerinde yaşama imkânınız olsaydı nerede yaşamak isterdiniz?

Gdybyś mógł mieszkać gdziekolwiek na świecie, to gdzie chciałbyś mieszkać?

Bir çocuk olarak devasa Atlantik Okyanusu'nun gücüyle yaşamak inanılmaz heyecanlıydı.

Dosłownie żyłem otoczony siłą olbrzymiego Oceanu Atlantyckiego, co było ekscytujące dla dziecka.

Büyükbabam hayatının geriye kalan kısmını sakin bir şekilde yaşamak istiyor.

Mój dziadek chce w spokoju przeżyć resztę swych dni.

Bana kalırsa Boston yaşamak için dünyadaki en pahalı yerlerden biri.

Myślę, że Boston jest jednym z najdroższych miejsc do życia na świecie.

Yaşamak için başka bir yer bulmanın çok zor olmayacağından eminim.

- Jestem pewien, że nie będzie trudno znaleźć inne lokum.
- Jestem przekonany, że nietrudno będzie znaleźć inne miejsce do zamieszkania.

Üniversiteden mezun olur olmaz yaşamak için yeni bir yer arıyor olacağım.

Jak tylko skończę studia, rozejrzę się za nowym lokum.

Bu nedenle seyahat etmeyi severim ve pek çok farklı kültürü yaşamak isterim.

To dlatego lubię podróże i chciałbym doświadczać wielu różnych kultur.

Bir hayvanla bu şekilde bir bağ kurup böyle deneyimler yaşamak, tam anlamıyla insanın aklını başından alıyor.

Taka więź i doświadczenia ze zwierzęciem są absolutnie zdumiewające.

Hayatımı stressiz ve endişesiz yaşamak istiyorum. Zengin ya da ünlü olmam gerekmiyor, sadece mutlu olmak istiyorum.

Chcę przeżyć swoje życie bez stresu i zmartwień. Nie potrzebuję być bogaty, ani sławny. Chcę tylko być szczęśliwy.

- Bu ilçe yaşamak için güvenli bir yer değil artık.
- O semt, yaşanılacak güvenli bir yer değil artık.

Ta dzielnica przestała być bezpiecznym miejscem do mieszkania.

- O, lüks bir hayat yaşamaya yetecek kadar para kazanır.
- O, lüks bir hayat yaşamak için yeterli para kazanır.

Zarabia tyle, że może żyć w komforcie.