Translation of "Odasını" in Japanese

0.009 sec.

Examples of using "Odasını" in a sentence and their japanese translations:

Odasını temizliyordu.

彼は自分の部屋の掃除をしていた。

O, odasını düzenledi.

彼女は自分の部屋を片づけていた。

O, odasını toparladı.

- 彼は部屋をきちんと整理した。
- 彼は部屋を片付けた。
- 彼は部屋の片付けをした。

Odasını henüz temizlemedi.

彼女はまだ部屋を掃除していません。

O, odasını temiz tutar.

彼女は彼の部屋を清潔にしている。

Odasını güllerle dekore etti.

彼女は自分の部屋をバラで飾った。

Bana odasını kullanabileceğimi söyledi.

彼女は私に、自分の部屋を使ってもいいと言った。

O, asla odasını temizlemedi.

彼は一度も部屋を掃除したことがありません。

Odasını çiçeklerle süslemeyi seviyorum.

私は部屋を花で飾るのが好きだ。

Ben ona odasını gösterdim.

- 私は彼を部屋に案内した。
- 私は彼を部屋に通した。

O, odasını beyaza boyuyor.

彼女は部屋を白く塗った。

Tom bana odasını gösterdi.

トムね、トムの部屋を見せてくれたんだ。

O, bana odasını gösterdi.

- 彼女は僕に部屋を見せてくれた。
- 彼女は私に部屋を見せてくれた。

O aceleyle odasını temizledi.

彼女は急いで部屋を掃除した。

Tom'un odasını temizlemesini istedim.

トムに彼の部屋を掃除するか聞いた。

O, hizmetçiye odasını süpürttü.

彼は家政婦に部屋を掃除させた。

O, ona odasını temizletti.

彼女は彼に彼の部屋の掃除をさせた。

Kışın yemek odasını sıcak tuttu.

彼女は冬に食堂を暖かくしておいた。

Odasını her zaman temiz tutar.

- 彼女はいつも部屋をきれいにしておく。
- 彼女はいつも自分の部屋をきれいにしておく。
- 彼女はいつも自分の部屋をきれいしておく。

O, pazar günü odasını temizledi.

彼は日曜日に部屋を掃除した。

O, odasını temizlemekten nefret ediyor.

彼は部屋の掃除が嫌いだ。

O, odasını temizlemek zorunda kaldı.

彼は部屋の掃除をしなければならなかった。

- Kız kardeşim odasını hep temiz tutar.
- Kız kardeşim her zaman odasını temiz tutar.

- 私の妹はいつも自分の部屋を清潔にしておく。
- 私の姉はいつも自分の部屋をきれいにしている。
- 姉はいつも自分の部屋をきれいにしている。

Odasını her zaman iyi durumda tutar.

彼女はいつも部屋をきれいに整頓している。

Erkek kardeşim odasını karmaşa içinde bırakır.

- 弟は部屋をちらかしっぱなしにしている。
- 弟の部屋は散らかしっぱなしにしてある。

Helen odasını her zaman temiz tutar.

ヘレンはいつも部屋をきれいにしている。

Ann odasını her zaman temiz tutar.

アンはいつも自分の部屋を綺麗にしておく。

Kız kardeşimle bir yatak odasını paylaşıyorum.

私は寝室を姉と共同で使っている。

O, her zaman odasını temiz tutar.

彼はいつも部屋を清潔にしておく。

Misafirleri gelmeden önce, o odasını temizledi.

彼女は客が来ないうちに、部屋を掃除した。

Kız kardeşine onun odasını boyamasına yardım ettirdi.

彼は姉に部屋にペンキを塗るのを手伝ってもらった。

Ben bir yabancıyla otel odasını paylaşmak istemiyorum.

私はホテルの部屋を見知らぬ人といっしょに使用したくない。

Haftada bir kez anne oğlunun odasını denetler.

週に一度、その母親は息子の部屋を点検する。

Bu iki çocuk aynı yatakhane odasını paylaşır.

あの二人の少年は寮の同じ部屋を共有している。

Odasını her zaman temiz ve düzenli tutar.

彼女は部屋をいつもきれいにしている。

Bir yabancı ile otel odasını paylaşmak zorunda kaldı.

- 彼はホテルを知らない人といっしょに使わなければいけない。
- 彼はホテルの部屋を知らない人と一緒に使わねばならなかった。

Bu çalışma odasını misafirleri kabul etmek için de kullanırım.

この書斎は客間兼用だ。