Translation of "Yanı" in Italian

0.015 sec.

Examples of using "Yanı" in a sentence and their italian translations:

Ve aile yanı bakımı desteklemek.

e diventare sostenitori dell'assistenza in famiglia.

Onun özel bir yanı var.

C'è qualcosa di speciale in lei.

İngilizcenin yanı sıra Fransızca konuşabilir.

- Oltre all'inglese, riesce a parlare in francese.
- Oltre all'inglese, lui riesce a parlare in francese.

Tom’un yanı başında oturabilir miyim?

- Posso sedere accanto a Tom?
- Posso sedermi accanto a Tom?
- Mi posso sedere accanto a Tom?

Orada, asistanlarımızı görünmez yapmanın yanı sıra

che non è solo un posto in cui facciamo svanire gli assistenti,

Yönlendirmenin işleri basitleştiren bir yanı var.

e ti fa focalizzare su ciò che davvero conta.

İki dilin ortak çok yanı var.

- Le due lingue hanno molto in comune.
- I due linguaggi hanno molto in comune.

İngilizcenin yanı sıra iki dil bilmekte.

Lui parla due lingue oltre all'inglese.

Eşcinsel olmanın kötü bir yanı yok.

- Non c'è nulla di sbagliato ad essere gay.
- Non c'è niente di sbagliato ad essere gay.

Onun onunla ortak bir yanı yoktu.

- Non ha niente in comune con lui.
- Lei non ha niente in comune con lui.
- Non ha nulla in comune con lui.
- Lei non ha nulla in comune con lui.

Tom İngilizcenin yanı sıra Almanca da konuşabilir.

Tom sa parlare il tedesco bene come l'inglese.

Müziğin yanı sıra o sporları da sever.

- Gli piace anche lo sport oltre alla musica.
- A lui piace anche lo sport oltre alla musica.

Mutfakta robot kullanmanın rahatsız edici yanı nedir?

Qual è lo svantaggio di utilizzare dei robot per il lavoro in cucina?

Öğretmenimiz İngilizcenin yanı sıra Fransızca da konuşur.

- Il nostro insegnante parla il francese bene come l'inglese.
- La nostra insegnante parla il francese bene come l'inglese.
- Il nostro professore parla il francese bene come l'inglese.
- La nostra professoressa parla il francese bene come l'inglese.

Tom'un Mary ile hiçbir ortak yanı yoktur.

- Tom non ha niente in comune con Mary.
- Tom non ha nulla in comune con Mary.

İngilizce ve Fransızcanın yanı sıra, Almanca konuşabilir.

- Sa parlare in tedesco, per non parlare dell'inglese e del francese.
- Lui sa parlare in tedesco, per non parlare dell'inglese e del francese.

Tom ve Mary'nin birçok ortak yanı var.

Tom e Mary hanno molto in comune.

Ama alevlere bakmanın büyüleyici bir yanı da vardır.

ma c'è anche qualcosa di magico quando si guardano le fiamme.

Chobani’nin en önemli yanı benim için şu oldu:

Per me la cosa migliore di Chobani è questa:

Kulak ve kollarındaki yaraların yanı sıra topallayarak yürüyor,

Oltre alle cicatrici su braccia e orecchie, deve usare un bastone,

Bunun zor olan yanı, aşağıdayken yönümüzü belirlemek olacak.

La cosa difficile sarà mantenere la direzione, una volta laggiù.

O bir bisikletin yanı sıra bir motosiklet sürebilir.

- Lei sa guidare una moto, per non parlare di una bicicletta.
- Sa guidare una moto, per non parlare di una bicicletta.

Tom'un Mary ile bir sürü ortak yanı var.

Tom ha molto in comune con Mary.

Tom ve erkek kardeşinin çok az ortak yanı var.

Tom e suo fratello hanno molto poco in comune.

Pencere yanı mı yoksa koridorda mı bir yer istersiniz?

- Vorresti un posto dal finestrino o dal corridoio?
- Vorrebbe un posto dal finestrino o dal corridoio?

Bir cerrah olmanın yanı sıra, o ünlü bir yazardı.

- Oltre ad essere un chirurgo, era anche un famoso scrittore.
- Oltre ad essere un chirurgo, lui era anche un famoso scrittore.

Bu sayede de dengeli bir dönüş ekseni eğikliğinin yanı sıra,

e questo ha permesso alla Terra di avere un'inclinazione assiale stabile

- Onların pek çok ortak yanı var.
- Birçok ortak noktaları var.

- Hanno molto in comune.
- Loro hanno molto in comune.

Sincaplar böcekler ve mantarların yanı sıra tohumlar ve fındıklar da yer.

Gli scoiattoli mangiano semi e noci, così come insetti e funghi.

Ağaçların hep kuzeye bakan yanı yosun tutacak diye bir şey yok.

Il muschio negli alberi non sempre cresce rivolto verso nord.

Fakat işin hileli bir yanı da bu halde bile meditasyon yapabiliyor olmam.

Il trucco è che si può fare così.

Ne kadar derin olduğunu bile göremiyorum. Bu tür tünellerin tehlikeli yanı budur.

Non vedo quanto è profondo. Ecco il pericolo di questi tunnel,

İyi bir doktor olmasının yanı sıra, o çok ünlü bir roman yazarıydı.

Oltre ad essere un dottore, era un romanziere molto famoso.

Muktedirliğin vizyonlarının yanı sıra aşağılık duyguları içeren kafasında bir patlayıcı karışımı vardı.

C'era una miscela esplosiva nella sua testa contenente sentimenti di inferiorità e visioni di onnipotenza.

Bunu yapmanın iyi yanı, yüksekte kalmayı sağlaması. Böylece yön belirlemek daha kolay olur.

Il vantaggio è che da una  posizione elevata è più facile seguire la direzione.

Sir Winston Churchill, büyük bir devlet adamı olmanın yanı sıra, büyük bir yazardı.

Oltre ad essere un grande statista, Sir Winston Churchill era un grande scrittore.

- Tokyo ile birlikte, Osaka bir ticaret merkezidir.
- Tokyo'nun yanı sıra Osaka bir ticaret merkezidir.

Assieme a Tokyo, Osaka è un centro di commercio.

Tom çok yönlüdür ve sol elinin yanı sıra sağ elini de eşit olarak kullanabilir.

Tom è ambidestro e può usare la mano destra ugualmente come la sua sinistra.

Halatla inmek iyi olur, hemen oraya ineriz. Kötü yanı, halatı bağlayacak pek bir şeyin olmaması.

Calarmi mi porterebbe dritto lì. Però non c'è niente di sicuro a cui legarla.

- Bay Nakajima İngilizceye ek olarak Almancayı akıcı biçimde konuşabiliyor.
- Bay Nakajima, İngilizcenin yanı sıra, akıcı Almanca konuşabilir.

Oltre all'inglese, il signor Nakajima riesce a parlare fluentemente il tedesco.

- O güzel olmasının yanı sıra zekiydi.
- O hem zeki hem de güzeldi.
- O zeki olmakla birlikte güzeldi.
- Güzel olduğu kadar zekiydi de.

- Era sia intelligente che bella.
- Lei era sia intelligente che bella.

- Bilişimsel dil bilimi eğitimi yapmak için çeşitli dilleri bilmek gerekli, ancak, insan bilgisayarların kullanımı da bilmelidir.
- Hesaplamalı dilbiliminde birçok dil bilmenin yanı sıra iyi bir bilgisayar kullanım bilgisi gereklidir.

Per poter studiare la linguistica computazionale è necessario conoscere varie lingue, inoltre bisogna essere pratici nell'utilizzo dei computer.