Translation of "Başında" in Italian

0.015 sec.

Examples of using "Başında" in a sentence and their italian translations:

Başında başlayalım.

Cominciamo dall'inizio.

Tom'un aklı başında.

- Tom è concreto.
- Tom è realistico.

Aklı başında mısın?

- Sei sano di mente?
- Tu sei sano di mente?
- Sei sana di mente?
- Tu sei sana di mente?
- È sana di mente?
- Lei è sana di mente?
- È sano di mente?
- Lei è sano di mente?
- Siete sani di mente?
- Voi siete sani di mente?
- Siete sane di mente?
- Voi siete sane di mente?

Aklı başında değil.

- È fuori di testa.
- Lui è fuori di testa.

Tom bilgisayarın başında.

Tom è al computer.

Annem iş başında.

La mamma è al lavoro.

Tom tezgâhın başında.

Tom è al bancone.

Tom şimdi iş başında.

- Tom è al lavoro ora.
- Tom è al lavoro adesso.

Direksiyon başında kim bulunuyor?

Chi è al volante?

Köşe başında banka var.

C'è una banca all'angolo.

Tom aklı başında değil.

Tom non è sano di mente.

Tom, aklı başında mı?

Tom è sano di mente?

Sanırım Tom'un aklı başında.

- Penso che Tom sia sano di mente.
- Io penso che Tom sia sano di mente.
- Penso che Tom sia capace di intendere e volere.
- Io penso che Tom sia capace di intendere e volere.

Köşe başında postane vardı.

Una volta c'era un ufficio postale all'angolo.

Tom hâlâ iş başında.

Tom è ancora al lavoro.

- Ağustos başında İngiltere'ye yola çıktı.
- Ağustos ayının başında İngiltere'ye hareket etti.

- È partito per l'Inghilterra a inizio agosto.
- Lui è partito per l'Inghilterra a inizio agosto.

Ama henüz yolun çok başında.

Ma i suoi problemi sono appena iniziati.

Yıllarca Elektrikli Araç Birliği'nin başında

È da anni alla guida della Electric Car Association,

Köşe başında bir meyhane var.

- C'è un pub appena girato l'angolo.
- C'è un pub giusto dietro l'angolo.

Önümüzdeki ayın başında Tokyo'ya gidecek.

- Arriverà a Tokyo all'inizio del mese prossimo.
- Lei arriverà a Tokyo all'inizio del mese prossimo.

Tom aklı başında, değil mi?

Tom è sano di mente, vero?

Haziran ayının başında Toronto'ya geldim.

- Sono arrivato a Toronto all'inizio del mese di giugno.
- Sono arrivata a Toronto all'inizio del mese di giugno.
- Arrivai a Toronto all'inizio del mese di giugno.

Mayıs ayının başında Osaka'ya vardılar.

Sono arrivati a Osaka all'inizio di maggio.

Kışın başında bir geziye çıkıyorum.

- Parto per un viaggio all'inizio dell'inverno.
- Io parto per un viaggio all'inizio dell'inverno.

Tom’un yanı başında oturabilir miyim?

- Posso sedere accanto a Tom?
- Posso sedermi accanto a Tom?
- Mi posso sedere accanto a Tom?

İklime etkileri daha yolun başında görünebilir

Gli impatti climatici sembrerebbero più avanti,

Gençler bize çıraklık, iş başında eğitim

I giovani ci stanno chiedono apprendimento,

Suyun başında başka devler de var.

Qui si trovano anche altri giganti.

Görev başında sigara içmesen iyi olur.

- Avresti fatto meglio a non fumare mentre eri in servizio.
- Avreste fatto meglio a non fumare mentre eravate in servizio.
- Avrebbe fatto meglio a non fumare mentre era in servizio.

Önümüzdeki ayın başında Estonya'ya geziye gideceğiz.

- Viaggeremo verso l'Estonia all'inizio del mese prossimo.
- Noi viaggeremo verso l'Estonia all'inizio del mese prossimo.

İş başında bir şey oldu mu?

È successo qualcosa al lavoro?

Emet on saat yatağımın başında oturdu.

Emet è stata seduta accanto al mio letto per dieci ore.

Büyük harf bir cümlenin başında kullanılır.

- Una lettera maiuscola è usata all'inizio di una frase.
- Si usa una lettera maiuscola all'inizio di una frase.

Bir cümlenin başında büyük harf kullanılır.

- All'inizio di una frase viene usata una lettera maiuscola.
- All'inizio di una frase viene utilizzata una lettera maiuscola.

Tom ekim ayı başında istifa etti.

Tom ha dato le dimissioni a inizio ottobre.

Jim'in başında beyaz bir şapkası var.

Jim ha un cappello bianco in testa.

İşte benim listemin başında olan bir yer.

Questo è il posto in vetta alla mia classifica.

Bilgisayarın başında öylece oturmayın, bir karar vermelisiniz.

Non startene impalato davanti al computer, devi decidere.

Bilgisayarınızın başında öylece oturmayın, karar verme zamanı.

Non perdere tempo davanti al computer, è ora di decidere.

Bilgisayarın başında öylece oturmayın. Bir karar vermelisiniz.

Non startene impalato davanti al computer. Devi decidere.

- O aklı başında biri.
- Onun kafası çalışıyor.

- Ha una buona testa sulle spalle.
- Lui ha una buona testa sulle spalle.

Tom bilgisayarın başında çok fazla zaman geçiriyor.

Tom passa troppo tempo davanti al computer.

Tom ve Mary şu anda iş başında.

- Tom e Mary sono al lavoro ora.
- Tom e Mary sono al lavoro adesso.

Çocuklar ekran başında çok fazla zaman geçirmemeli.

I bambini non devono passare troppo tempo davanti agli schermi.

1900'lerin başında, Hitler tarafından tahsis edilmeden önce

Nei primi anni del '900, prima che se ne appropriasse Hitler,

...şehir ışıkları sayesinde 24 saat iş başında olabiliyorlar.

le luci della città consentono loro di operare anche di notte.

O şimdi iş başında ama yedide eve gelecek.

- È al lavoro adesso, però tornerà a casa alle sette.
- È al lavoro ora, però tornerà a casa alle sette.

Aklı başında hiç kimse gece şu ormanda yürümez.

- Nessuno sano di mente passeggerebbe in quei boschi la sera.
- Nessuno sano di mente passeggerebbe in quei boschi la notte.

Dağ başında sekiz günlük doğa yürüyüşü ve kanodan sonra

dopo otto giorni di trekking e canoa nella natura,

Tom böyle bir şey yapmayacak kadar aklı başında biri.

Tom è sufficientemente saggio per non fare una cosa del genere.

- Köşe başında postane vardı.
- Bir zamanlar köşede bir postane vardı.

Una volta c'era un ufficio postale all'angolo.

Uçağım düşmezse ve organ mafyası tarafından kaçırılmazsam hafta başında sana yazacağım.

Se il mio aereo non cade, e se non vengo rapito dai ladri di organi, ti scriverò due righe all'inizio della settimana.

Çocuğun başında büyük bir yumru var. O kadar çok ağlamasına şaşmamalı.

Il ragazzo ha un enorme bernoccolo sulla testa. Non c'è da stupirsi che abbia pianto così tanto!

Hristiyanlık Ermenistan'a birinci yüzyılın başında geldi ve 301 yılında resmi din oldu.

Il Cristianesimo giunse in Armenia, all'inizio del primo secolo e divenne una religione ufficiale nell'anno 301.

- Tom siyah bir şapka giyiyordu.
- Tom'un başında siyah bir şapka vardı.
- Tom siyah bir şapka takıyordu.

Tom stava indossando un cappello nero.

1950'li yıllarda şehir Buenos Aires'in milangolarında yaygın olan tangoyu dans etme stilini tanımlamak için 'Milonguero stili tango' terimi 1990'ların başında uyduruldu.

Il termine 'tango stile milonguero' fu coniato nei primi anni '90 per descrivere il modo di ballare il tango che era prevalente nelle milonghe del centro di Buenos Aires negli anni '50.