Translation of "Hayatını" in Italian

0.116 sec.

Examples of using "Hayatını" in a sentence and their italian translations:

Hayatını kurtardım.

- Ti ho salvato la vita.
- Le ho salvato la vita.

Hayatını yaşa!

- Vivi la tua vita!
- Viva la sua vita!

- Hayatını tıp mesleğine adadı.
- Hayatını tıpa adadı.

- Ha dedicato la sua vita alla medicina.
- Lui ha dedicato la sua vita alla medicina.
- Dedicò la sua vita alla medicina.
- Lui dedicò la sua vita alla medicina.

Yavaşça hayatını kaybediyor

Sta lentamente morendo

Hayatını nasıl kazanır?

- Come si guadagna da vivere?
- Lui come si guadagna da vivere?

Bu hayatını kurtarabilir.

Potrebbe salvarti la vita.

O, hayatını kazanıyor.

- Si guadagna da vivere.
- Lui si guadagna da vivere.

Tom'un hayatını kurtardım.

- Ho salvato la vita di Tom.
- Salvai la vita di Tom.

Hayatını kurtarmaya çalışıyorum.

- Sto cercando di salvarti la vita.
- Sto cercando di salvarvi la vita.
- Sto cercando di salvarle la vita.
- Sto provando a salvarti la vita.
- Sto provando a salvarvi la vita.
- Sto provando a salvarle la vita.

O hayatını seviyor.

- Le piace la sua vita.
- A lei piace la sua vita.

Tom'un hayatını kurtarabilirdim.

- Avrei potuto salvare la vita a Tom.
- Io avrei potuto salvare la vita a Tom.
- Avrei potuto salvare la vita di Tom.

Tom hayatını seviyor.

A Tom piace la sua vita.

- Hayatını gerçeğin peşinde geçirdi.
- Hayatını gerçeği aramakla geçirdi.

- Passò la sua vita a ricercare la verità.
- Lei passò la sua vita a ricercare la verità.
- Ha passato la sua vita a ricercare la verità.
- Lei ha passato la sua vita a ricercare la verità.

- Tom şehir hayatını sevmez.
- Tom şehir hayatını sevmiyor.

A Tom non piace la vita di città.

- Hayatını milleti için verdi.
- Millet için hayatını feda etti.

- Ha dato la sua vita per la nazione.
- Lui ha dato la sua vita per la nazione.
- Diede la sua vita per la nazione.
- Lui diede la sua vita per la nazione.

...geri kalanının hayatını kurtarır.

è la salvezza degli altri.

Hayatını yolsuzlukla mücadeleye adadı.

- Ha dedicato la sua vita a combattere la corruzione.
- Lui ha dedicato la sua vita a combattere la corruzione.
- Dedicò la sua vita a combattere la corruzione.
- Lui dedicò la sua vita a combattere la corruzione.

O, okul hayatını seviyor.

Si sta godendo la sua vita da studente.

Babası hayatını bilime adamıştı.

- Suo padre ha dedicato la sua vita alla scienza.
- Suo padre ha dedicato la vita alla scienza.

O, hayatını çalışmasına adamıştır.

- Ha dedicato la sua vita al suo studio.
- Lei ha dedicato la sua vita al suo studio.
- Dedicò la sua vita al suo studio.
- Lui dedicò la sua vita al suo studio.

Tom hayatını değiştirmeyi istedi.

Tom voleva cambiare la sua vita.

Karısı kazada hayatını kaybetti.

- Sua moglie è morta nell'incidente.
- Sua moglie morì nell'incidente.

O yazarak hayatını kazanır.

- Si guadagna da vivere scrivendo.
- Lui si guadagna da vivere scrivendo.

Tom'un hayatını kurtarmaya çalışıyorum.

- Sto provando a salvare la vita di Tom.
- Sto cercando di salvare la vita di Tom.

O, hayatını feda etti.

- Ha sacrificato la sua vita.
- Lei ha sacrificato la sua vita.
- Sacrificò la sua vita.
- Lei sacrificò la sua vita.

Tom sana hayatını borçlu.

Tom vi deve la vita.

Tom hayatını riske atıyor.

Tom sta rischiando la vita.

Tom, Mary'nin hayatını mahvediyor.

Tom sta distruggendo la vita di Mary.

Tom oğlumun hayatını kurtardı.

- Tom ha salvato la vita di mio figlio.
- Tom salvò la vita di mio figlio.

Sami kır hayatını sevdi.

Sami amava la vita di campagna.

Sami, Leyla'nın hayatını mahvetti.

- Sami ha distrutto la vita di Layla.
- Sami distrusse la vita di Layla.

Hayatını İngilizce dersi vererek kazanıyor.

- Si guadagna da vivere insegnando l'inglese.
- Lui si guadagna da vivere insegnando l'inglese.

Tom Mary'nin hayatını kurtarmaya çalıştı.

- Tom ha provato a salvare la vita a Mary.
- Tom provò a salvare la vita a Mary.

Ayakkabılar hayatını değiştirecek. Sinderella'ya sor.

- Le scarpe cambieranno la tua vita. Chiedi a Cenerentola.
- Le scarpe cambieranno la sua vita. Chieda a Cenerentola.
- Le scarpe cambieranno la vostra vita. Chiedete a Cenerentola.

Tom tüm hayatını burada yaşadı.

Tom ha vissuto qui per tutta la vita.

Ben gerçekten şehir hayatını severim.

- Mi piace davvero la vita di città.
- A me piace davvero la vita di città.

Zaten hayatını iki kez kurtardım.

- Ti ho già salvato la vita due volte.
- Le ho già salvato la vita due volte.

Tom'un Mary'nin hayatını kurtardığını biliyorum.

- So che Tom ha salvato la vita di Mary.
- Lo so che Tom ha salvato la vita di Mary.

Tom'un hayatını iki kez kurtardın.

- Hai salvato la vita di Tom due volte.
- Tu hai salvato la vita di Tom due volte.
- Ha salvato la vita di Tom due volte.
- Lei ha salvato la vita di Tom due volte.
- Avete salvato la vita di Tom due volte.
- Voi avete salvato la vita di Tom due volte.
- Hai salvato la vita a Tom due volte.
- Tu hai salvato la vita a Tom due volte.
- Ha salvato la vita a Tom due volte.
- Lei ha salvato la vita a Tom due volte.
- Avete salvato la vita a Tom due volte.
- Voi avete salvato la vita a Tom due volte.

Tom ülkesi için hayatını verdi.

Tom ha dato la vita per il suo paese.

O, bir kazada hayatını kaybetti.

- Ha perso la vita in un incidente.
- Lui ha perso la vita in un incidente.

Benim için hayatını riske atma.

- Non rischiare la tua vita per me.
- Non rischi la sua vita per me.

Tom geçen hafta hayatını kaybetti.

Tom è deceduto la settimana scorsa.

Tom pazartesi günü hayatını kaybetti.

Tom è deceduto lunedì.

Hayatını bir trafik kazasında kaybetti.

- Ha perso la vita in un incidente stradale.
- Perse la vita in un incidente stradale.

O şok nedeniyle hayatını kaybetti.

- È morta per lo shock.
- Morì per lo shock.

Fadıl, Leyla'nın hayatını tehlikeye attı.

- Fadil ha messo in pericolo la vita di Layla.
- Fadil mise in pericolo la vita di Layla.

Hayatını sürüngen araştırmalarında öncülük ederek geçirdi

Dopo una vita da pioniere in cerca di rettili,

Çocuğunu korumak için hayatını riske attı.

- Rischiò la vita per proteggere il suo bambino.
- Rischiò la vita per proteggere la sua bambina.

Bir milyon kişi savaşta hayatını kaybetti.

Un milione di persone ha perso la vita durante la guerra.

Tom 2013'te Boston'da hayatını kaybetti.

- Tom è morto a Boston nel 2013.
- Tom morì a Boston nel 2013.

Tom, bir trafik kazasında hayatını kaybetti.

- Tom è rimasto ucciso in un incidente stradale.
- Tom rimase ucciso in un incidente stradale.

Tom, Boston'da kaldığı sırada hayatını kaybetti.

Tom morì mentre era a Boston.

Büyükannem kendisinin bütün hayatını bana anlattı.

- Mia nonna mi ha raccontato tutta la sua vita.
- Mia nonna mi raccontò tutta la sua vita.

Çocuğunu kurtarmak için hayatını riske attı.

Ha rischiato la sua vita per salvare il suo bambino.

Sağlık sistemine sahip olamamanın sıradan insanların hayatını

come la mancanza di accesso a cure mediche sicure ed economiche

O, hayatını fakir insanlara yardım etmeye adadı.

- Ha dedicato la sua vita ad aiutare i poveri.
- Lui ha dedicato la sua vita ad aiutare i poveri.
- Dedicò la sua vita ad aiutare i poveri.
- Lui dedicò la sua vita ad aiutare i poveri.

Sadece bir acil operasyon hastanın hayatını kurtarabilir.

- Solo un intervento immediato può salvare la vita del paziente.
- Soltanto un intervento immediato può salvare la vita del paziente.
- Solamente un intervento immediato può salvare la vita del paziente.

Bu kıtlık süresince birçok köylü hayatını kaybetti.

Durante questa siccità morirono molti contadini.

Tom bütün hayatını köpek balıklarını araştırmaya adadı.

- Tom ha dedicato tutta la sua vita allo studio degli squali.
- Tom dedicò tutta la sua vita allo studio degli squali.

Hayatını kurtarmak için en ufak vücut teması yeterli.

Il semplice contatto basta a salvare la sua vita.

- Hayatını kazanmak için çok çalışır.
- Ekmeğini taştan çıkarıyor.

Lavora sodo per guadagnar da vivere.

Büyükbabam seksen yaşında bir hastalık nedeniyle hayatını kaybetti.

Mio nonno è morto di malattia all'età di ottant'anni.

- Ülkesi için hayatını verdi.
- Ülkesi için canını verdi.

Ha dato la vita per il suo paese.

- Tom kanser nedeniyle hayatını kaybetti.
- Tom kanserden öldü.

- Tom è morto di cancro.
- Tom morì di cancro.
- Tom è morto di tumore.
- Tom morì di tumore.

Tom Mary'yi kurtarmak için kendi hayatını feda etti.

Tom ha donato la vita per salvare Mary.

- Sami, Leyla'nın hayatını mahvetti.
- Sami, Leyla'nın yaşamını mahvetti.

- Sami ha rovinato la vita di Layla.
- Sami rovinò la vita di Layla.

- On üç kişi hayatını kaybetti.
- On üç kişi öldü.

- Tredici persone sono morte.
- Sono morte tredici persone.

En az 60 kişi hayatını kaybetti ve binlerce yaralı vardı.

Rimasero uccise più di 60 persone e i feriti furono migliaia.

İki tren İtalya'da kafa kafaya çarpıştı, 22 yolcu hayatını kaybetti.

Due treni si sono schiantati in Italia, uccidendo 22 passeggeri.

Andrew Johnson hayatını kurtarmak için evini terk etmek zorunda kaldı.

- Andrew Johnson ha dovuto fuggire da casa sua per salvare la vita.
- Andrew Johnson dovette fuggire da casa sua per salvare la vita.

- O olay Tom'un hayatını değiştirdi.
- O kaza Tom'un yaşamını değiştirdi.

- Quell'incidente ha cambiato la vita di Tom.
- Quell'incidente cambiò la vita di Tom.

- İkinci Dünya Savaşı'nda birçok asker hayatını kaybetti.
- II. Dünya Savaşı'nda birçok asker öldürüldü.

- Furono uccisi molti soldati nella Seconda Guerra Mondiale.
- Vennero uccisi molti soldati nella Seconda Guerra Mondiale.

Onların hayatını da. Bu çetin kış gecelerinden sağ çıkmanın tek yolu sıkı sıkıya sarılmak.

E anche la loro. L'unico modo per sopravvivere a queste rigide notti invernali è restare uniti.