Translation of "Makinesi" in German

0.006 sec.

Examples of using "Makinesi" in a sentence and their german translations:

Bir empati makinesi.

Eine Empathie-Maschine.

Çamaşır makinesi bozuk.

- Die Waschmaschine ist außer Betrieb.
- Die Waschmaschine ist kaputt.

Bulaşık makinesi bozuk.

Die Spülmaschine ist kaputt.

Kahve makinesi nerede?

Wo ist die Kaffeemaschine?

Bulaşık makinesi alıyorum.

Ich kaufe eine Spülmaschine.

- Tebrikler. Waffle makinesi kazandın!
- Tebrikler. Waffle makinesi kazandınız!

Herzlichen Glückwunsch! Sie haben ein Waffeleisen gewonnen!

- Masanın üstündeki hesap makinesi benim.
- Masadaki hesap makinesi benim.

Der Taschenrechner auf dem Tisch ist meiner.

makinesi zaten yok

Baggerlader existiert noch nicht

Çamaşır makinesi biraz bozuk.

Die Waschmaschine funktioniert nicht richtig.

Sami'nin bulaşık makinesi çalışmıyordu.

Samis Spülmaschine funktionierte nicht.

Hesap makinesi kullanmak yasaktır.

Taschenrechner sind nicht erlaubt.

- Çamaşır makinesi harika bir icattır.
- Çamaşır makinesi muhteşem bir icat.

- Die Waschmaschine ist eine wundervolle Erfindung.
- Die Waschmaschine ist eine wunderbare Erfindung.

- Hesap makinesi muhteşem bir icat.
- Hesap makinesi harika bir icat.

Der Taschenrechner ist eine tolle Erfindung.

Bu fotoğraf makinesi en küçüğü.

Diese Kamera ist die kleinste.

Tom'un bir espresso makinesi var.

Tom hat eine Espressomaschine.

Tom'un ekmek yapma makinesi var.

Tom hat eine Brotmaschine.

Tom'un bir zaman makinesi var.

Tom hat eine Zeitmaschine.

Yanına bir fotoğraf makinesi almayı unutma.

- Vergiss nicht, einen Fotoapparat mitzunehmen.
- Vergiss nicht, eine Kamera mitzunehmen!

Yeni bir fotoğraf makinesi almak istiyorum.

Ich möchte eine neue Kamera kaufen.

Önceki gün bir fotoğraf makinesi kaybetmiştim.

Tags zuvor hatte ich einen Fotoapparat verloren.

Bir buhar makinesi ısıyı enerjiye dönüştürür.

Eine Dampfmaschine setzt Hitze in Energie um.

Çamaşır makinesi tuhaf bir ses çıkartıyor.

- Die Waschmaschine macht merkwürdige Geräusche.
- Die Waschmaschine hört sich komisch an.

Hesap makinesi kullanarak sayıları toplamak kolaydır.

Es ist einfach, Zahlen mit einem Taschenrechner zu addieren.

Uzun zamandır istediğim fotoğraf makinesi budur.

Das ist genau die Kamera, die ich mir schon lange gewünscht habe.

Teyzem bana bir fotoğraf makinesi verdi.

- Meine Tante gab mir eine Kamera.
- Meine Tante schenkte mir eine Kamera.
- Meine Tante hat mir eine Kamera geschenkt.

Evde bir çamaşır makinesi var mı?

- Gibt es eine Waschmaschine im Haus?
- Gibt es im Haus eine Waschmaschine?
- Gibt es im Hause eine Waschmaschine?

Bir saç kurutma makinesi getirdin mi?

- Hast du einen Fön mitgenommen?
- Haben Sie einen Fön mitgenommen?
- Habt ihr einen Fön mitgenommen?

Ellerimde bulaşık makinesi deterjanı döküntüsü var.

Ich habe an den Händen durch Geschirrspülmittel einen Hautausschlag bekommen.

Yarasanın kanatlarından esinlenerek çizilmiş bir uçuş makinesi

Eine Flugmaschine, die von den Flügeln der Fledermaus inspiriert ist

Kızım için yeni bir fotoğraf makinesi alacağım.

Ich werde eine Kamera für meine Tochter kaufen.

Bunu hesap makinesi olmadan hesapladığın doğru mu?

- Stimmt es, dass du das ohne einen Taschenrechner ausgerechnet hast?
- Stimmt es, dass Sie das ohne einen Taschenrechner ausgerechnet haben?

Saçımı kurutmak için saç kurutma makinesi kullanırım.

Ich trockne mir mit einem Fön das Haar.

Tom kendi ekmeğini ekmek makinesi ile pişirir.

Tom backt sich sein eigenes Brot mit einem Brotbackautomaten.

Ben, yeni bir dikiş makinesi satın aldım.

Ich habe eine neue Nähmaschine gekauft.

Hoca sınavda hesap makinesi kullanmaya izin veriyor.

Der Lehrer gestattet, bei der Prüfung einen Taschenrechner zu benutzen.

O bir tost makinesi, bir kahve makinesi, bir yumurta pişirici ve bir el mikseri satın aldı.

Sie kaufte einen Toaster, eine Kaffeemaschine, einen Eierkocher und ein Handrührgerät.

140 kiloluk bir ölüm makinesi. Beni fark etmedi.

Eine etwa 125 Kilo schwere Killermaschine. Er hat mich nicht entdeckt.

Ben yeni bir fotoğraf makinesi satın almayı düşünüyordum

Ich dachte darüber nach, mir eine neue Kamera zu kaufen.

Bir elektrikli tıraş makinesi kullan, o daha rahattır.

Benutze einen elektrischen Rasierer, weil dieser bequemer ist.

Bir gün bir pamuk şekeri makinesi satın alacağım.

Eines Tages werde ich eine Zuckerwattemaschine kaufen.

Bizim yeni bir çamaşır makinesi satın almamız gerekir.

Wir müssen eine neue Waschmaschine kaufen.

Maria kendine yeni bir çamaşır makinesi almak istiyor.

Maria will sich eine neue Waschmaschine kaufen.

Tom geçen ay yeni bir fotoğraf makinesi aldı.

Tom kaufte letzten Monat eine neue Kamera.

En son ne zaman bir faks makinesi kullandın?

- Wann hast du zuletzt ein Faxgerät benutzt?
- Wann habt ihr zuletzt ein Faxgerät benutzt?
- Wann haben Sie zuletzt ein Faxgerät benutzt?

Çamaşır makinesi tüm zamanların en büyük icatlarından biriydi.

Die Waschmaschine war eine der großartigsten Erfindungen aller Zeiten.

Fakat siz bir zaman makinesi yapsaydınız bunu söyler misiniz?

Aber würden Sie das sagen, wenn Sie eine Zeitmaschine bauen würden?

Sevdiği kadın öldüğü için bir zaman makinesi icat ediyor

Eine Zeitmaschine erfinden, weil die Frau, die sie liebt, tot ist

Mary'nin çamaşır makinesi, garantinin bitmesinden bir hafta sonra bozuldu.

Marias Waschmaschine ging eine Woche, nachdem die Garantie abgelaufen war, kaputt.

O her sabah elektrikli tıraş makinesi ile tıraş olur.

Er rasiert sich jeden Morgen mit einem elektrischen Rasierer.

Aslında şu anda zaman makinesi diye bir şey yok diyebiliriz

Eigentlich können wir sagen, dass es momentan keine Zeitmaschine gibt.

Animesiz dünya Internet erişimi olmayan bir çamaşır makinesi gibi olurdu.

Eine Welt ohne Anime wäre wie eine Waschmaschine ohne Internetzugang.

- Bu dün satın aldığım kamera.
- Dün aldığım fotoğraf makinesi bu.

- Das hier ist der Fotoapparat, den ich gestern kaufte.
- Das hier ist die Kamera, die ich gestern kaufte.

Yeni bir fotoğraf makinesi alacağım ama bu sefer dijital olanından.

Ich werde mir eine neue Kamera kaufen, dieses Mal eine digitale.

- Yanına bir fotoğraf makinesi almayı unutma.
- Yanına kamera getirmeyi unutma.

- Vergiss nicht, einen Fotoapparat mitzunehmen.
- Vergessen Sie nicht, eine Kamera mitzunehmen.
- Vergesst nicht, eine Kamera mitzunehmen.
- Vergiss nicht, eine Kamera mitzunehmen!

Eğer bir zaman makinesi yoksa, birinin annesinden daha yaşlı olması imkansızdır.

Es ist unmöglich, dass jemand älter als seine Mutter ist, es sei denn, er hat eine Zeitmaschine.

Bu iş için size, köşeli bir bileyi makinesi kullanmanızı tavsiye ederim.

Für diese Arbeit empfehle ich Ihnen, eine Winkelschleifmaschine zu benutzen.

Tom yeni bir fotoğraf makinesi aldı bu yüzden eski olanını sattı.

Weil er sich eine neue Kamera gekauft hatte, verkaufte Tom seine alte.

Tom'un eskiden uyuduğu odada bir dikiş makinesi ve bir ütü masası var.

In dem Zimmer, in dem Tom früher schlief, stehen eine Nahmaschine und ein Bügelbrett.

Tom Mary'ye yeni bir dikiş makinesi aldı ve ona dikiş dikmeyi öğretti.

Tom kaufte Maria eine neue Nähmaschine, und sie brachte ihm das Nähen bei.