Translation of "Hayatta" in German

0.013 sec.

Examples of using "Hayatta" in a sentence and their german translations:

- O hâlâ hayatta.
- Hâlâ hayatta.

Er lebt noch.

hayatta kalabiliriz

wir können überleben

Hayatta kaldık.

Wir haben überlebt.

Hayatta kalacağız.

- Wir werden überleben.
- Wir werden's überleben.

Hayatta olmaz.

- Keineswegs.
- Auf keinen Fall.

Hayatta mısın?

- Bist du am Leben?
- Sind Sie am Leben?
- Seid ihr am Leben?

Hâlâ hayatta.

Es lebt noch.

- Sen hayatta kaldın.
- Siz hayatta kaldınız.

- Sie haben überlebt.
- Ihr habt überlebt.
- Du hast überlebt.

Hayatta kalamayanlar optimistlerdi.

Diejenigen, die starben, waren die Optimisten.

Bunu hayatta yapmam.

Um nichts in der Welt werde ich das tun!

Parasız hayatta kalamazsın.

Du kannst ohne Geld nicht überleben.

Tom hâlâ hayatta.

- Tom lebt noch.
- Tom ist noch am Leben.

Tom hayatta mı?

Ist Tom am Leben?

Biz hayatta kalacağız.

- Wir werden überleben.
- Wir werden's überleben.

Birleşirsek hayatta kalabiliriz.

Wenn wir zusammenhalten, können wir überleben.

Ben hayatta kalacağım.

Ich werde überleben.

O, hayatta kalacak.

Er wird überleben.

Onlar hayatta kalacak.

Sie werden überleben.

Herkes hayatta kaldı.

Alle überlebten.

Ben hayatta kaldım.

- Ich habe überlebt.
- Ich überlebte.

Hayatta kalacağını düşünüyorum.

Ich denke, dass du überleben wirst.

Bu adam hayatta.

Dieser Mann ist lebendig.

Hayatta kaçırmam bunu.

Um alles in der Welt, ich würde es nicht verpassen wollen.

Parasız hayatta kalamazsınız.

Ihr könnt nicht überleben ohne Geld.

Bunu hayatta kaçırmam.

Das wollte ich um nichts in der Welt verpassen!

Tom hayatta kalmayacak.

Tom wird nicht überleben.

Kim hayatta kaldı?

- Wer überlebte?
- Wer hat überlebt?

Tom hayatta kaldı.

- Tom überlebte.
- Tom hat überlebt.

Tom hayatta değil.

- Tom ist nicht am Leben.
- Tom ist nicht lebendig.

Onlar hayatta mı?

Sind sie am Leben?

Hâlâ hayatta mısın?

Lebst du noch?

O hâlâ hayatta.

Er ist noch am Leben.

Leyla hayatta kalacak.

Layla wird überleben.

Sami hayatta kaldı.

Sami überlebte.

Vahşi hayatta iyi bir sığınak hayatta kalmanın tek yoludur.

Nur mit einem guten Unterschlupf überlebt man die Elemente.

- Ben nasıl hayatta kalacağımı biliyorum.
- Nasıl hayatta kalınacağını biliyorum.

Ich weiß, wie man überlebt.

hayatta kalmanın tek yolu

dass die einzige Chance zu überleben,

Hayatta kalmak isteyen kişinin

Fisch ist für den Überlebenskünstler

Hayatta kalma arzusu kamçılandığında

Wenn es ums Überleben geht,

Ve kışın hayatta kalır.

und den Winter überleben.

Hayatta birçok gizemler vardır.

Das Leben birgt viele Geheimnisse.

Hayatta herkes başarılı olmaz.

Nicht jeder hat Erfolg im Leben.

O muhtemelen hâlâ hayatta.

Er lebt wahrscheinlich noch.

Neredeyse tüm köpekler hayatta.

Fast alle Hunde sind am Leben.

Hiç kimse hayatta değildi.

Niemand war am Leben.

Hiç kimse hayatta kalmayacak.

- Niemand wird überleben.
- Keiner wird überleben.

Tom gece hayatta olmayabilir.

Möglicherweise wird Tom die Nacht nicht überleben.

Hala hayatta mısın, Sysko?

Lebst du noch, Sysko?

Hayatta olduğu için şanslı.

Sie hat Glück, dass sie noch am Leben ist.

Hayatta her şey görecelidir.

Alles im Leben ist relativ.

Hayatta amacım başbakan olmaktır.

Mein Lebensziel ist, Premierminister zu werden.

Matematik günlük hayatta önemlidir.

Mathematik ist wichtig im Alltag.

Herkes hâlâ hayatta mı?

Leben alle noch?

- Herkes hayatta.
- Herkes yaşıyor.

Alle sind am Leben.

Tanrıya şükür hayatta kaldım.

Gott sei Dank, dass ich noch lebe!

Hâlâ hayatta olmam şaşırtıcı.

Es ist ein Wunder, dass ich noch am Leben bin.

Tom hayatta çözemez bunu.

Tom wird das niemals herausfinden.

Fakat o hâlâ hayatta.

Aber er lebt noch?

Hayatta olduğum için minnettarım.

- Ich bin froh, am Leben zu sein.
- Ich bin dankbar, dass ich noch lebe.

Tek başıma hayatta kalabilirim.

Ich kann allein überleben.

Hayatta kalan var mı?

Gibt es Überlebende?

Onların hiçbiri hayatta değil.

Von ihnen ist keiner mehr am Leben.

Hiç hayatta kalan yoktu.

- Es gab keine Überlebenden.
- Es gibt keine Überlebenden.

Tom artık hayatta değil.

- Tom lebt nicht mehr.
- Tom ist nicht mehr am Leben.

Tom hâlâ hayatta mı?

Lebt Tom noch?

Su olmadan hayatta kalamayız.

Wir können ohne Wasser nicht leben.

- Onun yaşlı kedisi hâlâ hayatta.
- Onun eski kedisi hâlâ hayatta.

- Ihre alte Katze ist noch am Leben.
- Ihre alte Katze lebt noch immer.

Bir türün hayatta kalma çabaları

einfach um den Kampf ums Überleben handelt.

Ormanda hayatta kalmak kolay değil.

Es ist nicht einfach, im Dschungel zu überleben.

Leşler hayatta kalmakta işe yarar.

Ein Kadaver ist etwas Gutes.

Ancak birkaç hücre hayatta kalır.

Aber einige der Zellen überleben.

Durumu umutsuzdu ama hayatta kaldı.

Seine Umstände waren düster, aber er überlebte.

Hayatta kaybetmeyi öğrenmiş kişiler içindir.

Er ist für Menschen, die gelernt haben, mit Verlusten umzugehen.

Yani yerleşik hayatta henüz değiliz

Wir sind also noch nicht im festen Leben

Ve avlanarak hayatta kalmaya çalışıyoruz

und wir versuchen durch Jagd zu überleben

Neredeyse hiçbir Norveçli hayatta kalamadı.

Praktisch keiner der Norweger überlebte.

Hayatta her şey hoş değidir.

Nicht alles im Leben ist angenehm.

Biz Tanrı'nın yardımıyla hayatta kalacağız!

Mit Gottes Hilfe werden wir überleben!

O, uçak kazasında hayatta kaldı.

Er hat den Flugzeugabsturz überlebt.

Elvis'in hâlâ hayatta olduğuna inanıyorum.

- Ich glaube, dass Elvis noch lebt.
- Ich glaube, Elvis lebt noch.
- Ich glaube, Elvis ist noch am Leben.

Onun hayatta olduğunu duyduğumda rahatladım.

Ich war erleichtert zu hören, dass er am Leben war.

Onun hâlâ hayatta olduğunu duyuyorum.

Er soll noch am Leben sein.

Adaptasyon hayatta kalmak için anahtardır.

- Anpassung ist der Schlüssel für das Überleben.
- Anpassung ist der Schlüssel zum Überleben.
- Anpassung ist das Geheimnis des Überlebens.

Hayatta en önemli şey nedir?

- Was ist das Wichtigste im Leben?
- Was ist im Leben am wichtigsten?

Hayatta kalan tek kişi o.

Er ist der Einzige, der überlebt hat.

Hayatta daha önemli şeyler var.

- Es gibt wichtigere Dinge im Leben.
- Es gibt Wichtigeres im Leben.

Kazada hayatta kalan tek kişiydi.

Sie hat als Einzige den Absturz überlebt.

Tom hayatta olduğu için şanslı.

Tom hat Glück, noch am Leben zu sein.

Tom hayatta olduğu için mutlu.

- Tom ist froh, am Leben zu sein.
- Tom ist froh, dass er noch lebt.