Translation of "Araya" in German

0.005 sec.

Examples of using "Araya" in a sentence and their german translations:

Belki bir araya koymaya.

sie wieder zusammenzusetzen.

Değerinde bir araya geldi .

Franken anhäufte .

Gözleri bir araya geldi.

Ihre Blicke trafen sich.

Sen sadece araya giriyorsun.

Du kommst nur in die Quere.

Nasıl ikisini bir araya getirirsiniz?

Wie gehören diese beiden Dinge zusammen?

Kırkıncı günde bir araya gelerek

Komm am vierzigsten Tag zusammen

Bir araya gelmiş partiküller topluluğu,

die in diesem Muster arrangiert sind,

Bizi bir araya getiren bu.

Das brachte uns zusammen.

Kader bizi bir araya getirdi.

Das Schicksal hat uns zusammengeführt.

Umarım yakında bir araya geliriz.

Ich hoffe, wir kommen bald zusammen.

Farklı jenerasyonlar bir araya gelir ki

wo mehrere Generationen anwesend sind

Geceleri, su onları bir araya getirir.

Nachts führt sie das Wasser zusammen.

Bir şekilde, insanları bir araya getirdi,

Auf eine Art hat es die Welt total zusammengebracht.

10 tane yazılımcı bir araya gelip

10 Softwareentwickler kommen zusammen

İki yakasını bir araya getirmeye çalışıyordu.

Er versuchte über die Runden zu kommen.

Ayda bir kere bir araya geliriz.

Wir kommen einmal im Monat zusammen.

Evrakların hepsini bir araya toplar mısın?

Kannst du sämtliche Dokumente zusammensuchen?

Penguenler ısınmak için bir araya toplanırlar.

Pinguine stehen oft eng beisammen, um sich warm zu halten.

araya giren UFO nükleer bir yakıtla çalışıyordu

Das dazwischenliegende UFO wurde mit Kernbrennstoff betrieben

Bir grup oluşturmak için bir araya geldik.

Wir formten uns zu einer Gruppe zusammen.

Çift ayrıldı, tekrar bir araya gelmemek üzere.

Das Paar trennte sich, um sich niemals wiederzusehen.

Tom iki ucu bir araya getirmeyi denedi.

Tom versuchte über die Runden zu kommen.

Dan, Linda ile dışarıda bir araya geldi.

Dan traf draußen Linda.

Biz bir daha asla bir araya gelmeyeceğiz.

Wir werden uns nie mehr wiedersehen.

Tüm paydaşları birlikte çalışmak üzere bir araya getirmek.

dass alle Interessenvertreter zusammenarbeiten.

özel bir fotoğraflama tekniği ile bir araya getirilen

In Kombination mit einer besonderen Fotografietechnick

Onlardan ikisi dövüşürken her zaman araya girmek istemiyorum.

Ich möchte nicht immer dazwischenfunken, wenn sich die zwei streiten.

Tom, İncil çalışma grubunda Mary'yle bir araya geldi.

Tom hat Maria bei einem Bibelkreis kennengelernt.

Düzinelerce türden yüzlerce kurbağa çiftleşmek için bir araya gelir.

Dutzende Froscharten kommen hier zu Hunderten zusammen, um sich zu paaren.

Mümkün olduğunca çok sayıda işçiyi bir araya getirmek önemlidir.

- Es ist wichtig möglichst viele Arbeiter zu vereinen.
- Es ist wichtig so viele Arbeiter wie möglich zu vereinen.

O, kırık bir vazonun parçalarını bir araya getirmeye çalıştı.

Er versuchte die Fragmente einer zerbrochenen Vase zusammenzusetzen.

Acaba sadece kuyruklu yıldızların bir araya getirdiği bir şey mi?

ist es nur etwas, was Kometen zusammenbringen?

Bir değil iki uzay aracı bir araya gelerek Ay'a gidecekti.

Nicht ein, sondern zwei Raumschiffe würden zusammen zum Mond reisen.

Aman canım ne olacak 3-5 insan bir araya gelmiş yapmıştır

Oh je, was passieren wird. 3-5 Leute sind zusammengekommen

- Ne zaman toplanabiliriz?
- Ne zaman buluşabiliriz?
- Ne zaman bir araya gelebiliriz?

- Wann können wir uns treffen?
- Wann können wir zusammenkommen?

Her gün, insanlar TEDx etkinlikleriyle dünyanın her tarafında bir araya geliyor,

täglich kommen Menschen weltweit bei TEDx-Events zusammen,

Çok Fransızca kelime biliyorum ama cümle içinde bir araya getirmekte zorlanıyorum.

- Ich kenne viele französische Wörter, aber es ist schwierig für mich, diese zu Sätzen zu verbinden.
- Ich kenne viele französische Wörter, aber es fällt mir schwer, mit ihnen Sätze zu bilden.

- O, iki yakasını bir araya getirmeye çalışıyordu.
- O, kıt kanaat geçinmeye çalışıyordu.

Sie versuchte, über die Runden zu kommen.

- Geçinirken zor zamanlar geçirdim.
- Zar zor iki yakamı bir araya getirmeye çalışıyordum.

Ich hatte es schwer, über die Runden zu kommen.

- Bir ara bir içki için buluşmalıyız.
- Bir ara içki için bir araya gelmeliyiz.

Wir müssen gelegentlich mal zusammen einen trinken gehen.

- Tom araya kaynak yaptı.
- Tom sıra kaptı.
- Tom sıraya kaynak yaptı.
- Tom sırayı bozdu.

Tom drängelte sich vor.

- Michael geçim yapmak için zor bir süreç geçirdi.
- Michael iki yakasını bir araya getirmekte zorlanıyordu.

Michael kam nur schwer über die Runden.

Yaklaşık 800 milyon yıl önce, tüm kıtalar bir araya itildiler. Biz bu kıtaya Rodinia diyoruz.

Vor etwa 800 Millionen Jahren waren alle Kontinente eins. Diesen Superkontinent nennen wir Rodinia.

Kıtalar yaklaşık 250 milyon yıl önce Pangea adında bir süper kıtayı oluşturmak için bir araya geldiler.

Vor etwa 250 Millionen Jahren vereinigten sich die Kontinente zu einem Superkontinent namens Pangea.

Bu, Hamursuz bayramını gözlemlemek ve Paskalyayı kutlamak için insanların aileleri ve arkadaşlarıyla bir araya geldiği, yılın bir zamanıdır.

Dies ist eine Zeit im Jahr, wenn Menschen mit Familie und Freunden zusammenkommen, um Passah zu begehen und Ostern zu feiern.

"Baban şimdiye kadar yeniden evlendi mi yoksa kız arkadaşı mı var?" "Hayır, tüm yarışmacıları başarılı bir şekilde püskürttüm! Annemle babamın bir araya gelmesini istiyorum!"

„Hat dein Vater denn inzwischen wieder geheiratet, oder hat er eine Freundin?“ – „Nein! Ich habe alle Anwärterinnen erfolgreich weggeekelt! Ich will, dass Papa wieder mit Mama zusammenkommt!“

- Mary emekli maaşı ile geçimini sağlayamıyor. Bu yüzden bir restoranda yarım gün bir temizlikçi kadın olarak çalışıyor.
- Mary emekli maaşı ile iki yakasını bir araya getiremiyor. Bir restoranda yarım gün temizlikçi bir kadın olarak çalışmasının nedeni bu.

Maria kommt mit ihrer Rente nicht über die Runden. Deshalb arbeitet sie halbtags als Putzfrau in einem Restaurant.