Translation of "ülkenin" in German

0.006 sec.

Examples of using "ülkenin" in a sentence and their german translations:

Hiçbir ülkenin başka bir ülkenin içişlerine müdahale etmemesi gerekir.

Kein Land sollte sich in die inneren Angelegenheiten eines anderen Landes einmischen.

Ülkenin yardımına ihtiyacı var.

- Das Land braucht eure Hilfe.
- Das Land braucht Ihre Hilfe.
- Das Land braucht deine Hilfe.

Ülkenin ekonomisi çökmek üzeredir.

Die Wirtschaft des Landes steht vor dem Zusammenbruch.

O ülkenin ekonomisi büyüyor.

Die Wirtschaft des Landes wächst.

Grev ülkenin ekonomisini etkiledi.

Der Streik beeinträchtigte die nationale Wirtschaft.

- Bu ülkenin nüfusu giderek azalıyor.
- Bu ülkenin nüfusu giderek azalmaktadır.

Die Bevölkerung dieses Landes nimmt allmählich ab.

Ülkenin her hapishanesini biliyoruz. Neden?

Wir kennen alle Gefängnisse im Land. Wieso?

Gül, bu ülkenin milli çiçeğidir.

Die Rose ist die Nationalblume dieses Landes.

Her ülkenin kendi tarihi var.

Jedes Land hat seine eigene Geschichte.

İki ülkenin diplomatik ilişkileri bulunmuyor.

Die beiden Länder haben keine diplomatischen Beziehungen.

O ülkenin güzelliği tarifin ötesindedir.

Die Schönheit dieses Landes ist unbeschreiblich.

Ülkenin o bölgesinde fırtınalar vardı.

In jener Region des Landes gab es Stürme.

Bu ülkenin hükümeti halkına zulmediyor.

Die Regierung dieses Landes unterdrückt das Volk.

O, bu ülkenin iç işidir.

Das ist eine innere Angelegenheit dieses Landes.

Bu ülkenin geleneklerine aşina değilim.

Ich bin mit den Sitten dieses Landes nicht vertraut.

Ülkenin temel sosyal sorunu yoksulluk.

Das wichtigste soziale Problem des Landes ist Armut.

Onlar ülkenin tüm kaynaklarını tükettiler.

Sie verbrauchten alle Bodenschätze des Landes.

Ülkenin tarihi yerlerini ziyaret ettik.

Wir besuchten die historischen Stätten des Landes.

O bütün ülkenin en güzeliydi.

Sie war die Schönste im ganzen Land.

Her ülkenin bir başkenti vardır.

Jedes Land hat eine Hauptstadt.

Onlar ülkenin her yanında topluluk kurucuları.

Sie bilden im ganzen Land Gemeinschaften.

O ülkenin hükümeti insanlarına baskı yapmaktadır.

Die Regierung dieses Landes unterdrückt seine Bevölkerung.

Ülkenin başkenti ekvator üzerinde yer almaktadır.

Die Hauptstadt des Landes liegt auf dem Äquator.

Ülkenin bu kısmında nadiren kar yağar.

In diesem Teil des Landes schneit es selten.

Bankanın ülkenin her yerinde şubeleri var.

Die Bank hat Filialen in allen Teilen des Landes.

Bu ülkenin yolları dünyanın en tehlikelisidir.

Die Straßen in diesem Land sind die gefährlichsten der Welt.

Bahar mevsiminden beri o, ülkenin cumhurbaşkanı.

Seit dem Frühling ist sie die Präsidentin des Landes.

O ülkenin geri kalmışlığı iyi bilinir.

Die Rückständigkeit jenes Landes ist wohlbekannt.

Ülkenin şu anki durumu iyi değil.

Die aktuelle Situation des Landes ist nicht gut.

Bu göl ülkenin en derinleri arasındadır.

Dieser See ist einer der tiefsten des Landes.

Biz ülkenin her yerinde seyahat ettik.

- Wir bereisten das ganze Land.
- Wir reisten durch das ganze Land.

Tom dünyadaki her ülkenin başkentini bilir.

Tom kennt die Hauptstadt jedes Landes auf der Welt.

Bunun için, bu iki güçlü dev ülkenin

Deshalb müssen diese beiden gigantischen Staaten

Ülkenin dış ticareti tamamen bu limana bağlıdır.

Der Außenhandel des Landes ist völlig von diesem Hafen abhängig.

Birçok ülkenin sigara içilmesini yasaklayan yasaları var.

Viele Länder haben Gesetze, die das Rauchen verbieten.

Bu ülkenin yeni bir başkana ihtiyacı var.

Dieses Land braucht einen neuen Präsidenten.

Kahve, bu ülkenin en önemli ürünlerinden biridir.

- Eines der wichtigsten Erzeugnisse dieses Landes ist Kaffee.
- Kaffee zählt zu den wichtigsten Erzeugnissen dieses Landes.

Bu çiçekler ülkenin bu bölümü için nadirdir.

Diese Blumen sind in diesem Teil des Landes selten.

Bu ülkenin en önemli ürünlerinden biri kahvedir.

Eines der wichtigsten Erzeugnisse dieses Landes ist Kaffee.

Onlar başka bir ülkenin iç işlerine karışmamalılar.

Sie sollten sich nicht in die Innenpolitik anderer Länder einmischen.

Mülteciler ülkenin dört bir yanından içeri girdiler.

Aus dem ganzen Land strömten Flüchtlinge ein.

O ülkenin ekonomik durumu günden güne değişiyor.

Die Wirtschaftslage des Landes verändert sich von Tag zu Tag.

Askeri sırları ülkenin düşmanlarına satmak vatan hainliğidir.

Militärische Geheimnisse an Feinde zu verkaufen ist Verrat.

Bu seçim, bu ülkenin geleceği için önemlidir.

Diese Wahl ist wichtig für die Zukunft dieses Landes.

Ve 1972'de ülkenin ilk yılan parkını açtı.

und eröffnete 1972 den ersten Schlangenpark des Landes.

Bu, Avusturya boyutundaki bir ülkenin Gayrisafi Milli Hasılası.

Es entspricht dem BIP eines Landes wie Österreich.

Ben o ülkenin tehlikeli olduğunu sanmıyorum. Sen oraya korkmadan gidebilirsin.

Ich denke nicht, dass das Land gefährlich ist. Du kannst es ohne Angst bereisen.

Bu, bu ülkenin karşı karşıya kaldığı en ciddi problemlerden biridir.

Es ist eines der Hauptprobleme des Landes.

İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti.

Die Handelsbilanz des Landes verbesserte sich letztes Jahr, da bei konstantem Import der Export zulegte.

- O ülke ılıman bir iklime sahiptir.
- O ülkenin ılıman bir iklimi vardır.

Dieses Land hat ein mildes Klima.

Türkiye başbakanı kendisini ülkenin istikrarını bozmayı hedefleyen uluslararası komplonun kurbanı olarak tanıtıyor.

Der türkische Regierungschef stellt sich als Opfer einer internationalen Verschwörung dar, die darauf abzielt, das Land zu destabilisieren.

- Her ülke hak ettiği şekilde yönetilir.
- Her ülkenin hak ettiği yönetimi vardır.

Jedes Land hat die Regierung, die es verdient.

çok ilginç bir durum yok mu? 53 ülkenin imzası ile tarafsızlık anlaşması yapılıyor

Gibt es nicht eine sehr interessante Situation? Neutralitätsabkommen mit Unterschriften von 53 Ländern unterzeichnet

Tom'un mütevazı bir geçmişi vardı ama o ülkenin en zengin adamlarından biri haline geldi.

Tom war von bescheidener Herkunft, wurde jedoch einer der reichsten Männer des Landes.

Sadece Çince dilini değil ama aynı zamanda ülkenin kendisi hakkında da bir şeyler öğrendim.

Ich habe nicht nur die chinesische Sprache gelernt, sondern auch etwas über das Land selbst.

Çevreci, tehlikeli bir görevde, ülkenin benekli sinsi avcılarının peşinde, ancak yaptığı işin bir bedeli var.

Der Umweltschützer ist auf der gefährlichen Mission, die gefleckten Jäger im Land zu verfolgen, doch das hat seinen Preis.

Bir pasaport sizi bir ülkenin bir vatandaşı olarak tanımlar ve yabancı ülkelere seyahat etmene imkan verir.

Ein Reisepass weist dich als Bürger eines Landes aus und erlaubt dir, in fremde Länder zu reisen.

- Ülke tarihinde yaşanmış en büyük trajedilerden birinde kurbanların sayısı her geçen gün artıyor.
- Ülkenin gelmiş geçmiş en geniş çaplı hadiselerinden olan bu trajedide kurban sayısı gün geçtikça artmakta.

Es wächst die Zahl der Opfer einer der größten Tragödien in der Geschichte des Landes.