Translation of "Ortadan" in French

0.010 sec.

Examples of using "Ortadan" in a sentence and their french translations:

- İkiye böldük.
- Ortadan böldük.
- Ortadan ikiye ayırdık.

- Nous l'avons cassé en deux.
- Nous l'avons cassée en deux.

Bugün ortadan kaybolsak

Si nous disparaissions aujourd'hui,

Kağıdı ortadan katla.

Pliez la feuille par le milieu.

Ortadan kaybolmak istedim.

Je voulais disparaître.

Cüzdanını ortadan kaldır.

Range ton portefeuille.

Ortadan kaybolmak zorundasın.

- Tu dois disparaître.
- Vous devez disparaître.

Sami ortadan kayboldu.

- Sami a disparu.
- Sami disparut.

Hüzün ortadan kalkacak.

La tristesse disparaîtra.

Savaşı nasıl ortadan kaldıracağız ?

Comment pouvons-nous abolir la guerre ?

Biz şiddeti ortadan kaldırmalıyız.

Nous devons nous débarrasser de la violence.

Tom ortadan kaybolmuş görünüyor.

Tom semble avoir disparu.

Bu gelenek ortadan kaldırılmalıdır.

On devrait abandonner cette coutume.

Bu tabloyu ortadan kaldır.

Emportez cette table.

Bütün kusurları ortadan kaldırdılar.

Ils ont éliminé toutes les imperfections.

Ve kadınlar bunu ortadan kaldıranlardı.

et ce sont les femmes qui l'ont résolue.

Yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırmak istiyorum.

Je veux remettre les pendules à l'heure.

Onu ortadan kesip açmanız gerekir.

Je vais devoir le couper

Ben sadece ortadan kaybolmak istiyorum.

Je veux simplement disparaître.

Tom iz bırakmadan ortadan kayboldu.

- Tom disparut sans laisser de traces.
- Tom a disparu sans laisser de traces.

Tom geçen ay ortadan kayboldu.

Tom a disparu le mois dernier.

Tüm şüpheleri ortadan kaldırmaya çalıştım.

J'ai essayé de lever tous les doutes.

Bir anda ortadan yok oldu.

- Il a disparu en un instant.
- Il disparut en un instant.

Kuş gribi ortadan kaldırıldı mı?

- Est-ce que la grippe aviaire est éradiquée ?
- La grippe aviaire est-elle éradiquée ?

Kabalık, insanları ve performanslarını ortadan kaldırır.

L'incivilité affaiblit les gens et leur performance.

Tom üç gün önce ortadan kayboldu.

Tom a disparu il y a trois jours.

Kağıt haritalarına olan ihtiyacı ortadan kaldırdı.

sur les mers et dans les airs.

Bu sorun sanki sihirle ortadan kayboldu.

- Le problème a disparu comme par magie.
- Le problème disparut comme par magie.

Tom bir iz bırakmadan ortadan kayboldu.

- Tom disparut sans laisser de traces.
- Tom a disparu sans laisser de traces.

ortadan kaldırma konusunda daha ön plana çıkıyordu.

se plaindre de ce terme Grande taille qui les met dans une case.

çeşitlilik, onları ortadan kaldıracak bir kuvvet olacaktı.

que la diversité soit une force qui les éliminerait tous.

Günün birinde oğlan, iz bırakmadan ortadan kayboldu.

- Un jour, le garçon disparut sans laisser de trace.
- Un jour, le garçon a disparu sans laisser de trace.

Hatta bu sözler bir gün ortadan kaybolacaktır.

Même ces mots disparaîtront un jour.

Uyuşturucu trafiğini, kök ve dalları ortadan kaldırmalıyız.

Nous devons éradiquer le trafic de la drogue, des racines jusqu'aux branches.

Uzayın faydalarını sınırlayan engelleri ortadan kaldırmak için çalışıyoruz.

Nous voulons abattre ces barrières qui limitent les bénéfices de l'espace.

Olan zürafaların ana besin kaynağını ortadan kaldıran iklim

climatiques qui ont éliminé la principale source de nourriture des girafes, que sont les

Irk ayrımını ortadan kaldırmaya yönelik çabalarımıza devam edeceğiz.

Nous poursuivrons nos efforts pour éliminer la discrimination raciale.

Moğol orduları yolları üzerindeki her şeyi ortadan kaldırdı.

Les hordes mongoles ravageaient tout sur leur passage.

Bu sebeple, "asla, imkânsız" sözlerini ortadan kaldırmaya karar verdim.

J’ai donc décidé de ne plus utiliser l'expression : « Je n'y arriverai pas. »

Başka bir ülkeden kısa süre önce ortadan kaybolmaya aday

qui sont formés à partir d'îles de l'océan Pacifique, sont les deux

Sonra ortadan ikiye ayrılmıştı. O dönemde Güney Kore'nin ekonomik

une guerre qui a causé près de 2 millions de morts. A ce moment là on pouvait alors dire que la Corée

Onlar özgürlüklerini korumak istemiyorlar. Onlar onları ortadan kaldırmak istiyorlar.

Ils ne veulent pas protéger vos droits. Ils veulent les laisser de côté.

- Eğer tanrı gerkçekten var olsaydı, onu ortadan kaldırmak gerekli olabilirdi.
- Eğer Tanrı gerçekten var olmuş olsaydı onu ortadan kaldırmak gerekirdi.

Si Dieu existait réellement, il faudrait le faire disparaître.

Kederli tüccarlar kendi adaletleri kendileri ararlar, Eflak Voyvodasını ortadan kaldırıp

Les commerçants mécontents cherchèrentà se faire justice en décidant d'éliminer le voïvode de Valachie et en le remplaçant par

Oksijen olmasaydı bütün hayvanlar uzun zaman önce ortadan kalkmış olurdu.

Sans oxygène, tous les animaux auraient disparu depuis longtemps.

Birçok ülke nükleer silahları ortadan kaldırmak için bir antlaşma imzaladı.

Beaucoup de pays ont signé un traité pour éliminer les armes nucléaires.

Eğer Tanrı gerçekten var olmuş olsaydı onu ortadan kaldırmak gerekirdi.

Si Dieu existait réellement, il faudrait le faire disparaître.

Fakat tesadüf değil ise mısırlılar'a birşey oldu ve teknoloji ortadan kayboldu

mais si ce n'est pas une coïncidence, quelque chose est arrivé aux Egyptiens et la technologie a disparu

Bir doğal afet veya salgın hastalık bütün popülasyonu büyük bir hızla ortadan kaldırabilir.

Un désastre naturel ou une épidémie pourrait décimer rapidement toute une population.

Oranında ve bunların ortadan kaybolmasını önlemek için insani çözümler hala sera gazı emisyonlarını

pour cent, et les solutions humaines pour éviter leur disparition sont toujours axées sur la réduction des

Esmer tenli tıknaz bir adam Mary'nin el çantasını kaptı ve kalabalığa doğru ortadan kayboldu.

Un homme trapu au teint basané a pris le sac à main de Mary et a disparu dans la foule.