Translation of "Hayatımın" in French

0.005 sec.

Examples of using "Hayatımın" in a sentence and their french translations:

Hayatımın işini şekillendirdi.

qui a façonné l'œuvre de ma vie.

O hayatımın aşkıdır.

- C'est l'amour de ma vie.
- Il est l'amour de ma vie.
- Elle est l'amour de ma vie.

Tom hayatımın aşkıydı.

Tom était l'amour de ma vie.

- Hayatımın en berbat günüydü.
- Bu, hayatımın en kötü günüydü.

Ce fut le plus mauvais jour de ma vie.

O benim hayatımın aşkıdır.

- C'est l'amour de ma vie.
- Il est l'amour de ma vie.

Sen hayatımın bir parçasısın.

Tu fais partie de ma vie.

Hayatımın çoğunu Boston'da geçirdim.

J'ai passé la plupart de ma vie à Boston.

Ben hayatımın aşkını buldum.

J'ai trouvé l'amour de ma vie.

Sen benim hayatımın aşkısın.

Tu es l'amour de ma vie.

Hayatımın en güzel günleriydi muhtemelen

ce fut probablement les meilleurs jours de ma vie

Onlar hayatımın en hüzünlü saatleriydi.

C'était les heures les plus tristes de ma vie.

Hayatımın en gurur verici anıydı.

Ce fut le moment de plus grande fierté de ma vie.

Hayatımın en inanılmaz deneyimlerinden biriydi.

Ce fut l'une des expériences les plus incroyables de ma vie.

Hayatımın çok ilginç olduğunu sanmıyorum.

Je ne crois pas que ma vie est très intéressante.

Gerçekten sen benim hayatımın çiçeğisin.

Vraiment, tu es la fleur de mon existence.

Hayatımın çoğunu Boston'da burada geçirdim.

J'ai passé la plus grande partie de ma vie ici, à Boston.

Hayatımın en iyi tecrübelerinden biriydi.

Ce fut l'un des meilleurs moments de ma vie.

Onlar hayatımın en iyi yıllarıydı.

- C'étaient les meilleures années de ma vie.
- Celles-ci furent les meilleures années de ma vie.

Hayatımın geri kalanında ne yapacağım?

Que vais-je faire du reste de ma vie ?

Hayatımın kalanını seninle geçirmek istiyorum.

J'aimerais passer le reste de ma vie avec toi.

Ben zaten hayatımın aşkına sahibim.

J'ai déjà l'amour de ma vie.

- Hayatımın en güzel günlerini yaşıyorum.
- Hayatımın en güzel zamanlarını yaşıyorum.
- Hayatımı yaşıyorum.

Je m'amuse comme un fou.

Ve bu hayatımın en önemli parçası.

Et c'est la chose la plus importante pour moi.

Hayatımın diğer alanlarını kontrolüm dışında görüyordum.

j'avais tant perdu le contrôle sur les autres aspects de ma vie.

Hayatımın böylesine önemli bir kısmını paylaşmamak

je n'ai pu m'empêcher d'éprouver du remords

Hayatımın en kötü günlerinden birini geçirdim.

Je viens d'avoir une des pires journées de ma vie.

Bu, hayatımın en kötü deneyimlerinden biriydi.

Ce fut l'une des pires expériences de ma vie.

Hayatımın çoğunda beni rahatsız eden adamlara benzeyen,

Des hommes comme ceux qui m'ont harcelée la plus grande partie de ma vie,

Ama hayatımın geri kalanında birçok faydasını gördüm.

mais elle a payé des dividendes pour le reste de ma vie.

Müziğin artık hayatımın bir parçası olmayacağı fikri

l'idée que cela ne fasse plus partie de ma vie

Bu, hayatımın en iyi anılarından biri olacaktır.

Ça sera l'un des meilleurs souvenirs de ma vie.

Hayatımın geri kalanını pişman olarak geçirmek istemiyorum.

Je ne veux pas passer le reste de ma vie à le regretter.

Hayatımın geri kalanını pişmanlık duyarak geçirmek istemiyorum.

Je ne veux pas passer le reste de ma vie à le regretter.

Hayatımın geri kalanını seninle birlikte geçirmek istiyorum.

- Je veux passer le reste de ma vie avec toi.
- Je veux passer le reste de ma vie avec vous.

O benim hayatımın en iyi zamanlarından biriydi.

Ce fut l'un des meilleurs moments de ma vie.

Bu benim hayatımın en büyük bir deneyimiydi.

Ce fut la plus grande expérience de ma vie.

Hayatımın en zor akademik sınavı geliyor. Akışkanlar mekaniği.

L'examen universitaire le plus difficile de ma vie approche : mécanique des fluides.

Hayatımın neye benzediği hakkında bir fikrin var mı?

As-tu une idée de ce à quoi ma vie ressemble ?

Merakım gelecekte çünkü hayatımın geri kalanını orada geçireceğim.

Mon intérêt se porte sur le futur parce que je vais passer le reste de ma vie là-bas.

Ben emekli olduğumda hayatımın geri kalanını kırsalda geçirmek istiyorum.

Quand je prendrai ma retraite, j'aimerais passer le reste de ma vie à la campagne.

- Hayatım tehlikede mi diyorsun?
- Hayatımın tehlikede olduğunu mu söylüyorsun?

- Es-tu en train de dire que ma vie est en danger ?
- Êtes-vous en train de dire que ma vie est en danger ?

Hayatımın en iyi yıllarını senin hatrın için harcamak istemiyorum.

Je ne veux pas gâcher les meilleures années de ma vie pour toi.

- O, hayatımdaki en iyi gündü.
- Bu hayatımın en güzel günüydü.

C'était le plus beau jour de ma vie.

On yaşındayken, ne zaman on altı yaşımda olacağımı, hayatımın harika olacağını düşünürdüm.

Quand j'avais 10 ans, je pensais que quand j'en aurais 16, ma vie serait cool.