Translation of "Yavru" in English

0.025 sec.

Examples of using "Yavru" in a sentence and their english translations:

Kayıp yavru.

The missing cub.

Yavru kedi kestiriyor.

The kitten is taking a nap.

Yavru hayvanlar sevimliler.

Baby animals are cute.

Yavru kedi öldü.

The kitten died.

Yavru kedileri severim.

- I love kittens.
- I love kitties.

Yavru, güven içinde beslenebilir.

The chick can feed in safety.

Yavru köpek elimi ısırdı.

The pup snapped at my hand.

Yavru kedi uyumak istiyor.

The kitten wants to sleep.

Yavru kedi topla oynuyor.

The kitten plays with the ball.

Yavru kedi ağaçtan inemedi.

The kitten couldn't get down from the tree.

Yavru kedi yağmurda oynuyor.

The kitten is playing in the rain.

Haftalardır yavru köpeğimi arıyorum.

I've been searching for my puppy for weeks.

Tom yavru köpeği kurtardı.

Tom rescued the puppy.

O yavru köpeğini sever. Onun yavru köpeği gerçekten çok güzel.

He loves his puppy. His puppy is really adorable.

- Bu yavru penguen çok sevimli.
- Bu yavru karabat çok sevimli.

This baby penguin is too cute!

Sen gidince yavru kedine bakacağım.

I'll take care of your kitten while you're gone.

Bu yavru penguen çok sevimli.

This baby penguin is too cute!

Yavru kedi yağmurdan saklanmaya çalışıyor.

The kitty is trying to hide from the rain.

Yavru kedimi görmek istiyor musun?

Do you want to see my kitten?

Sen yokken yavru kedinle ilgileneceğim.

I'll take care of your kitten while you're away.

Yavru köpekler annelerine doğru sokuldu.

The puppies nestled against their mother.

Bir yavru tavşan tuzağa yakalanmıştı.

A baby rabbit had been caught in a trap.

Bir yavru köpek ister misin?

Do you want a puppy?

Hiç yavru güvercin gördün mü?

Have you ever seen a baby pigeon?

Orada bir yavru kuş vardı.

There was a fledgling bird there.

yavru köpek sokakta havlıyor.

Hungry puppy barks on the street.

Bir yavru köpek satın alıyorum.

I'm buying a puppy.

Ben bir yavru köpek aldım.

I got a puppy.

O sadece bir yavru timsah.

It's just a baby crocodile.

Doğum gününde yavru kedi alınmış.

He got a kitten for his birthday.

Doğum gününde yavru köpek alınmış.

She got a puppy for her birthday.

Yavru kedi bacaklarımın arasında uyuyor.

The kitten is sleeping between my legs.

Bir yavru dil başka bir dilden iner - örneğin Hintçe Sanskritçe'nin bir yavru dilidir.

A daughter language descends from another language - for example, Hindi is a daughter language of Sanskrit.

Ufak bir yavru ideal bir kurbandır.

A young pup is an ideal victim.

Yavru, nihayet tanıdık bir çağrı duyuyor.

At last, the pup hears a familiar call.

Altı yeni doğmuş yavru. Birkaç saatlikler.

Six newborn pups, just a few hours old.

Benim kızım bir yavru kedi istiyor.

My daughter wants a kitten.

Ben çocukken yavru bir köpeğim vardı.

I had a puppy when I was a boy.

- Kedi yavruları meraklıdır.
- Yavru kediler meraklıdır.

Kittens are curious.

Parkta dolaşırken, bir yavru kuş buldum.

Walking in the park, I found a baby bird.

Yavru kediler sevimli ve arkadaş canlısıdır.

Kittens are cute and friendly.

Annem bize bir yavru köpek alacak.

Mom will buy us a puppy.

Yavru horoza dikkat edin. O ısırır.

Beware of the cockerel. It bites.

Onlar bize bir yavru köpek sattılar.

They sold us a pup.

Ah! İki yavru kuş, soğuktan ölmüş.

Oh! two birdlings, died of the cold.

Tom yavru köpeğine Cookie adını verdi.

Tom named his puppy Cookie.

Tom'un kedisinin dokuz yavru kedisi vardı.

Tom's cat had nine kittens.

Motor bir yavru kedi gibi mırıldıyor.

The engine purrs like a kitten.

Sami'nin köpeği bir sürü yavru doğurdu.

Sami's dog gave birth to a litter of pups.

Sami bu yavru köpeği yanına alamaz.

Sami can't take this puppy with him.

Doğum gününde yavru köpek istediğini söylüyor.

He says he wants a puppy for his birthday.

Bu bir yavru Güney Afrika antilobu.

This is a blesbok calf.

Ufak yavru kayalarda daha atik hareket ediyor.

The small pup is more agile over the rocks.

Muhabir: Ona bir yavru kedi mi almıştınız?

Reporter: Did you buy her a kitten?

Annem bize bir yavru köpek satın aldı.

Mother bought us a puppy.

Yavru köpek çok üzgün gözlerle ona baktı.

The puppy looked at her with very sad eyes.

Tom Noel için bir yavru köpek aldı.

Tom got a puppy for Christmas.

Tom Mary'ye bir yavru köpek satın aldı.

- Tom bought Mary a puppy.
- Tom bought a puppy for Mary.

Her bir dişi 100'ün üzerinde yavru doğurabilir.

Each female can have over 100 pups.

Bu yavru en fazla iki haftalık. Ve aç.

This chick is barely two weeks old... and hungry.

- Tom kedi yavrularını sever.
- Tom yavru kedileri sever.

Tom likes kittens.

Küçük bir kız yavru bir kediyle yanıma oturdu.

A little girl with a kitten sat near me.

Yumurtadan yeni çıkmış yavru kuşlar çok tüylü idi.

The newly hatched baby birds were way too feathery.

Yavru köpeğin tek iyi gözü benimseme için yalvarıyor.

The puppy's single good eye begs me for adoption.

Beş yaşındaki oğluna doğum gününde yavru köpek aldı.

She gave her five-year-old son a puppy for his birthday.

Yarım milyon kadar yavru yapıyorlar. Çok azı hayatta kalıyor.

They have up to half a million young. A handful survive.

Yeni bir yavru köpeğin var. O yaklaşık 12 haftalık.

We have a new puppy. He is about 12 weeks old.

Tom ve Mary yetim kalmış yavru bir kediyi kurtardı.

Tom and Mary rescued an orphaned kitten.

Yavru köpeğiniz için bir isim üzerinde karar verdiniz mi?

Have you decided on a name for your puppy?

Yavru hayvanlarda nikotin iyi yapılanmış, sinirlere zarar veren bir toksin.

In adolescent animals, nicotine is a very well-established neurotoxin,

Neden sık sık yavru güvercinler görmediğimizi hiç merak ettiniz mi?

Have you ever wondered why we don't often see baby pigeons?

Benim yavru köpeğim öldü ve ben berbat bir şekilde üzgünüm.

My puppy died, and I'm terribly upset.

- Sonunda diğer kedi yavrusunu seçti.
- Sonunda başka bir yavru kedi seçti.

In the end she chose another kitten.

Mary Tom'un ona verdiği yavru köpeği beğenmediğinde, Tom çok fazla şaşırmazdı.

Tom wouldn't be too surprised if Mary didn't like the puppy he gave her.

- Tom yavru kedinin fotoğrafını çekti.
- Tom kedi yavrusunun bir resmini çekti.

Tom took a picture of the kitten.

- Ali Kuzey Kıbrıs'a gitti.
- Ali KKTC'ye gitti.
- Ali yavru vatana gitti.

Ali went to the TRNC.

- Yavru her gün gittikçe daha da büyüdü.
- Köpek yavrusu her gün gittikçe büyüdü.

The puppy grew larger and larger every day.

Sadece katı kalpli biri şu zavallı yavru kediyi bu soğukta sokağa terk edebilir.

Only the blackest of hearts could leave that poor kitty out on the street in the cold.

- Yuvadan düşen küçük bir kuşu kurtardık.
- Yuvadan aşağı düşmüş bir yavru kuşu kurtardık.

We saved a little bird who had fallen out of the nest.

Sıcak havalarda sadece erkek yavru doğuran timsahın da doğuracak dişiler olmayacağı için nesli tükenebilir.

The crocodile, which produces only male young in hotter weather, might die out too because there will be no females to breed.

Gündüzleri uzun yol gitmek bu yeni doğmuş yavru için çok zor. Hava serinken olabildiğince yol almalılar.

Traveling far by day, for the newborn calf, is exhausting. They must cover as much distance as possible while it's cool.

Dedem ve ninem yavru kediye her gün bolca süt verdi ve kedi kısa sürede büyüyüp semirdi.

Every day grandfather and grandmother gave the kitten plenty of milk, and soon the kitten grew nice and plump.