Translation of "Yaşamasını" in English

0.013 sec.

Examples of using "Yaşamasını" in a sentence and their english translations:

Tom'un yaşamasını istiyorum.

I want Tom to live.

Onların yaşamasını istiyorum.

I want them to live.

Onun yaşamasını istiyorum.

I want him to live.

Bununla yaşamasını öğren.

Learn to live with it.

Ben sadece herkesin yaşamasını istiyorum.

I just want everybody to live.

Tom oğlunun şehirde yaşamasını istedi.

Tom wanted his son to live in the city.

Tom, oğlunun Boston'da yaşamasını istedi.

Tom wanted his son to live in Boston.

Onunla birlikte Arkhangelsk'te yaşamasını istedi.

She wanted him to live with her in Arkhangelsk.

Maaşı onun konfor içinde yaşamasını sağlar.

His salary enables him to live in comfort.

Hiç kimsenin asla yaşamasını dilemediğim bir duygu.

that feeling is not something I wish anyone ever has to experience.

Onun yüksek maaşı rahat bir şekilde yaşamasını sağlıyor.

His higher salary allows him to live comfortably.

Onun yüksek maaşı onun konfor içinde yaşamasını sağladı.

His high salary enabled him to live in comfort.

Tom ve Mary çocuklarının Amerikan rüyasını yaşamasını istiyorlar.

Tom and Mary wanted their children to live the American dream.

Önceden annemin ben evlenene kadar yaşamasını umut ederdim.

I once hoped that my mother would survive until I got married.

Fadıl, Dania'dan büyükannesi ile paylaştığı evde birlikte yaşamasını istedi.

Fadil asked Dania to live with him in the house he shared with his grandmother.

Fadil, Layla'ya kendi evini bırakmasını ve kendisiyle yaşamasını söyledi.

Fadil told Layla that she should leave her house and live with him.

Babası tarafından ona bırakılan servet onun rahat bir şekilde yaşamasını sağlar.

The property left him by his father enables him to live in comfort.

- Biz Tom'un çok daha uzun yaşamasını beklemiyoruz.
- Tom'un fazla ömrü kaldığını sanmıyoruz.

We don't expect Tom to live much longer.

Bu, başka her şeyden daha fazla, insanların özgürce ve mertçe yaşamasını engelleyen mülk ile ilgili kaygıdır.

It is preoccupation with possession, more than anything else, that prevents men from living freely and nobly.