Translation of "Yürüyüşü" in English

Onun yürüyüşü hızlandı.

His pace quickened.

Dağlarda yürüyüşü seviyorum.

- I like hiking in the mountains.
- I like to hike in the mountains.

Yürüyüşü sever misin?

Do you like hiking?

Yürüyüşü iptal etmeliyiz.

We should cancel the hike.

Tom yürüyüşü durdurdu.

Tom stopped pacing.

CQ: Ah, Kadın Yürüyüşü.

CQ: Oh, the Women's March.

Tom ormanda yürüyüşü seviyor.

Tom likes hiking in the woods.

Yürüyüşü iptal etsek iyi olur.

We'd better cancel the hike.

Buna bazen utanç yürüyüşü denilir.

This is sometimes called the walk of shame.

Amerika Birleşik Devletleri'nde Kadın Yürüyüşü yaptık.

We had the Women's March in the United States.

Niğbolu yürüyüşü sırasında büyük önem taşıyordu.

during the Nicopolis campaign.

Onun her sabah bir yürüyüşü vardır.

He has a walk every morning.

Özgürlük için bir protesto yürüyüşü düzenlediler.

They held a protest march for freedom.

İlk uzay yürüyüşü 10 dakika uzunluğundaydı.

The first spacewalk was 10 minutes long.

Sami az önce uzun bir yürüyüşü bitirdi.

Sami has just finished a long hike.

Bayezid'in ani yürüyüşü Hıristiyanları şaşırttı, ancak aynı zamanda

Bayezid’s rapid campaign stunned the Christians but, sensing that this would provoke a response

Atların üç yürüyüşü vardır: yürüyüş, tırıs ve dörtnal.

Horses have three gaits: Walking, trotting and galloping.

Ama bir banyo yürüyüşü olmaması benim için üzücüydü.

but it involved no marching, and I was just so devastated.

Dağ başında sekiz günlük doğa yürüyüşü ve kanodan sonra

after eight days of hiking and canoeing in the wilderness,

Bay Smith, her sabah yürüyüşü bir kural haline getirdi.

Mr Smith made it a rule to take a walk every morning.

- O her sabah yürümeyi kural olarak benimsemiştir.
- O, her sabah bir yürüyüşü kural olarak benimsemiştir.

He makes it a rule to take a walk every morning.