Translation of "Vurmak" in English

0.005 sec.

Examples of using "Vurmak" in a sentence and their english translations:

Vurmak istemiyorum.

I don't want to shoot.

Ona vurmak istemedim.

I didn't mean to hit him.

Seni vurmak istemiyorum.

I don't want to shoot you.

Sana vurmak istemedim.

I didn't mean to hit you.

Tom'u vurmak istemedim.

I didn't want to shoot Tom.

Tom'a vurmak istemedim.

- I didn't mean to hit Tom.
- I didn't want to hit Tom.

Köpeğimi vurmak istemedim.

I didn't want to shoot my dog.

Sana vurmak istemiyorum, Tom.

I don't want to hit you, Tom.

Atımı vurmak zorunda kaldım.

I had to shoot my horse.

Ben Tom'a vurmak istemedim.

I didn't mean to hit Tom.

Fadıl birini vurmak istemedi.

Fadil didn't mean to shoot someone.

Tom kimseyi vurmak istemedi.

Tom didn't mean to shoot anybody.

Bir taşla iki kuş vurmak.

To kill two birds with one stone.

Onu kanadından vurmak zorunda kalacağım.

I'll have to wing it.

O ona vurmak için kışkırtıldı.

He was provoked into hitting her.

Birbirlerini vurmak için silahlarını kullandılar.

They used their guns to hit each other.

Tom'a vurmak üzereydin gibi görünüyordu.

It looked like you were about to hit Tom.

Sami fantezilerini dışa vurmak istedi.

Sami wanted to act out his fantasies.

Peki, amacı başkasının beynine vurmak olan

So, should we promote a sport

Işin kötü yanlarını, gerçeği dışa vurmak?

to rake the muck, to speak truth to power?

Havada uçan bir kuşu vurmak zordur.

It is difficult to shoot a bird flying in the air.

Seni tekrar vurmak zorunda bırakma beni.

Don't make me shoot you again.

Tom'a bu kadar sert vurmak istemedim.

I didn't mean to hit Tom so hard.

Ona vurmak istedim ama benden kaçtı.

I wanted to hit him, but he ran away from me.

Tom amacının bana vurmak olmadığını söyledi.

- Tom said he didn't mean to hit me.
- Tom said that he didn't mean to hit me.

Napolyon belirleyici darbeyi vurmak için gelene kadar.

until Napoleon arrived to  deliver the decisive blow.

Tom saldırganın kafasını vurmak niyetiyle kazayağı kaldırdı.

Tom raised the crowbar intending to smash his attacker's head.

Ona vurmak istedim ama o benden kaçtı.

I wanted to hit him, but he ran away from me.

Seni vurmak istemiyorum, fakat zorunda kalırsam, vururum.

I don't want to shoot you, but I will if I have to.

- Biz vurmak üzereydik.
- Biz kapı çalmak üzereydik.

We were just about to knock.

O beni aldatmaya çalıştığında canım ona vurmak istedi.

I felt like hitting him when he tried to cheat me.

Tom Mary'ye vurmak istedi ama kendini kontrol etti.

Tom wanted to hit Mary, but he controlled himself.

Tom zorunda olduğunun daha fazlasını açığa vurmak istemedi.

Tom didn't want to reveal more than he had to.

Çok acı çektiği için atımı vurmak zorunda kaldım.

I had to shoot my horse because he was in a lot of pain.

Tom Mary'ye vurmak istedi fakat John onu durdurdu.

Tom wanted to hit Mary, but John stopped him.

Yaşlı erkekler sadece boğayı vurmak için sokak köşesinde buluşmayı severler.

The old men like to meet on the street corner just to shoot the bull.

Bana vurmak istiyor musunuz? Devam edin ve en iyi vuruşunuzu yapın.

Do you want to hit me? Go ahead and take your best shot.

Ve ona ulaşmak için, tee köşesinde bir dizi atış vurmak zorunda.

And to reach it, you have to hit a series of shots around the corner from the tee.

Hakim mahkemeye düzeni sağlamak için birkaç sefer tokmağı aşağı vurmak zorunda kaldı.

The judge was forced to slam her gavel down multiple times in order to restore order to the court.

Bir taşla iki kuş vurmak istiyorum, Amerika'ya yolculuğum sırasında karıma bir yıldönümü hediyesi alacağım.

I'll try to kill two birds with one stone and get my wife an anniversary present during my business trip to the States.

Bu yüzden planı Kartaca'nın filosuna sersemletici bir darbe vurmak veyahut en azından harekat kabiliyetini kısıtlamak.

Therefore his plan is to deal a knock out blow or at least cripple the Carthaginian fleet.

Topa çok fazla vurmak, golfçülerin oyunu zorlaştırmak için tasarlanmış engellerin üzerinden topu uçurabileceği anlamına gelir.

Hitting the ball too far means golfers can fly the ball over obstacles designed to make the game difficult.