Translation of "Sevmiyordu" in English

O, kocasını sevmiyordu.

- She was down on her husband.
- She hated her husband.
- She didn't like her husband.
- She disliked her husband.

O onu sevmiyordu.

- She felt an aversion to him.
- She hated him.
- She disliked him.
- She didn't like him.

O, okulu sevmiyordu.

- He disliked school.
- He didn't like school.

Ailesinden ayrılmayı sevmiyordu.

He didn't like being separated from his family.

Tom onu sevmiyordu.

- Tom didn't like it.
- Tom didn't dislike it.

Tom adını sevmiyordu.

Tom didn't like his name.

Tom annesini sevmiyordu.

Tom didn't like his mother.

Tom, Mary'yi sevmiyordu.

- Tom doesn't like Mary.
- Tom disliked Mary.

O kahve sevmiyordu.

She didn't like coffee.

Tom okulu sevmiyordu.

Tom disliked school.

Tom beni sevmiyordu.

Tom didn't like me.

Sami köpekleri sevmiyordu.

Sami didn't like dogs.

- Tom, çocukken köpekleri sevmiyordu.
- Tom, bir çocukken köpekleri sevmiyordu.

- Tom didn't like dogs when he was a kid.
- Tom didn't like dogs when he was a child.

Kız bulaşıkları yıkamayı sevmiyordu.

The girl didn't like to wash dishes.

Tom şehirde yaşamayı sevmiyordu.

Tom didn't like living in the city.

Tom yardım istemeyi sevmiyordu.

Tom didn't like to ask for help.

Hiç kimse Tom'u sevmiyordu.

Nobody liked Tom.

Tom beni çok sevmiyordu.

Tom didn't like me very much.

Tom köyde yaşamayı sevmiyordu.

Tom didn't like living in the country.

Tom Boston'da yaşamayı sevmiyordu.

Tom didn't like living in Boston.

Tom o yeri sevmiyordu.

Tom didn't like that place.

Tom bunu yapmayı sevmiyordu.

Tom didn't like doing that.

Tom beni gerçekten sevmiyordu.

Tom didn't really love me.

Ve kimse o bekçiyi sevmiyordu

and nobody liked that guard

Tom Mary'nin pişirme tarzını sevmiyordu.

Tom didn't like the way Mary cooked.

Bir takım senatör Wilson'u sevmiyordu.

A number of senators disliked Wilson.

Politikadaki çoğu insan Adams'ı sevmiyordu.

Most men in politics just did not like Adams.

Tom daha gençken okulu sevmiyordu.

Tom disliked school when he was younger.

Tom gerçekten Fransızca çalışmayı sevmiyordu.

Tom didn't really enjoy studying French.

Tom Mary'nin yaptığı tarzı sevmiyordu.

Tom didn't like the way Mary did that.

Erkek kardeşim başından beri onu sevmiyordu.

My brother didn't like her from the start.

Tom asla beni gerçekten çok sevmiyordu.

Tom never really liked me much.

Tom'un sınıf arkadaşlarından hiçbiri onu sevmiyordu.

None of Tom's classmates liked him.

Tom Mary'nin sebze pişirme tarzını sevmiyordu.

Tom didn't like the way Mary cooked vegetables.

Tom Mary'nin yaptığını gördüğü şeyi sevmiyordu.

Tom didn't like what he saw Mary doing.

Sami, parasını aldığı yerden bahsetmeyi sevmiyordu.

Sami didn't like talking about where he got his money.

Tom hem Mary'yi hem de John'u sevmiyordu.

Tom disliked both Mary and John.

Ona aşıktı ama o kendisini hiç sevmiyordu.

He loved her, who didn't love him at all.

Tom Mary'yi seviyordu, ki o onu hiç sevmiyordu.

Tom loved Mary, who didn't love him at all.

Tom o zaman çocukları sevmiyordu ve hâlâ sevmiyor.

Tom didn't like children then and he still doesn't.

Mary'nin onu sevdiği kadar çok Tom Mary'yi sevmiyordu.

Tom didn't love Mary as much as she loved him.

Tom şehirde yaşamayı sevmiyordu ve büyüdüğü çiftliğe geri taşındı.

Tom didn't like living in the city and moved back to the farm where he grew up.

O, işini gerçekten sevmiyordu ama onun yeni evine borcu vardı.

He didn't really like his job, but he owed money on his new house.

- Sami yeni üvey babasını sevmiyordu.
- Sami yeni üvey babasından hoşlanmıyordu.

Sami did not like his new stepfather.

- Sami'nin üvey kızları onu sevmiyordu.
- Sami'nin üvey kızları ondan hoşlanmıyordu.

Sami's stepdaughters didn't like him.

- Tom Mary'yi çok sevmedi.
- Tom Mary'yi çok fazla sevmiyordu.
- Tom, Mary'yi pek sevmedi.
- Tom Mary'den pek hoşlanmadı.
- Tom, Mary'yi pek beğenmedi.

- Tom didn't like Mary very much.
- Tom didn't like Mary much.