Translation of "Oynamaya" in English

0.011 sec.

Examples of using "Oynamaya" in a sentence and their english translations:

Bizimle oynamaya gel.

Come play with us.

Tom oynamaya başladı.

Tom started playing.

Tom oynamaya geldi.

Tom came to play.

Biz oynamaya hazırız.

We're ready to play.

Oynamaya devam ettim.

I continued playing.

İskambil oynamaya ne dersin?

What do you say to playing cards?

Tenis oynamaya ne dersin?

How about playing tennis?

Beyzbol oynamaya ne dersin?

How about playing baseball?

Japon satrancı oynamaya düşkünüm.

I'm fond of playing shogi.

O tenis oynamaya düşkündür.

She is fond of playing tennis.

Çocuklar parkta oynamaya gittiler.

The children went to play in the park.

Karayolunda oynamaya gidin, çocuklar!

Go play on the highway, kids!

Tenis oynamaya son verelim.

Let's stop playing tennis.

O, tenis oynamaya düşkün.

He is fond of playing tennis.

Neden dışarıda oynamaya gitmiyorsun?

Why don't you go play outside?

Neden Tom'la oynamaya gitmiyorsun?

Why don't you go play with Tom?

Oynamaya devam etmek istiyorum.

- I want to keep playing.
- I still want to play.

Tom oynamaya devam etti.

Tom continued playing.

Onunla tenis oynamaya git.

Go play tennis with him.

Neden onlarla oynamaya gitmiyorsun?

Why don't you go play with them?

Neden onunla oynamaya gitmiyorsun?

Why don't you go play with him?

Neden onunla oynamaya girmiyorsun?

Why don't you go play with her?

O, tenis oynamaya niyetlidir.

She intends to play tennis.

Lisede voleybol oynamaya başladım.

I started playing volleyball in high school.

Benimle oyun oynamaya çalışmayın.

Don't try to play games with me.

Buraya basketbol oynamaya geldik.

We came here to play basketball.

Tenis oynamaya düşkün değil misin?

Aren't you fond of playing tennis?

Yıllar önce golf oynamaya başladım.

I began playing golf years ago.

Odamda oyun oynamaya gidebilir miyim?

Can I go play in my room?

Benimle tenis oynamaya ne dersin?

What do you say to playing tennis with me?

Yarın golf oynamaya ne dersin?

How about playing golf tomorrow?

Oynamaya devam etmek istiyor musun?

Do you want to keep playing?

Mohan ile top oynamaya gidiyorum.

I am going to go play ball with Mohan.

Az önce tenis oynamaya başladım.

I've just started playing tennis.

Ne zaman golf oynamaya başladın?

When did you begin playing golf?

Daha iyi oynamaya ihtiyacımız var.

We need to play better.

Golf oynamaya ne zaman başladın?

When did you start playing golf?

- Çalmaya devam et.
- Çalmaya devam edin.
- Oynamaya devam et.
- Oynamaya devam edin.

Keep playing.

Satranç oynamaya gelince, o hepsinden iyidir.

When it comes to playing chess, he is second to none.

O, çocukları sokakta oynamaya karşı uyardı.

He warned the children against playing in the street.

Gelecek Cumartesi tenis oynamaya ne dersin.

How about playing tennis next Saturday?

İnsanlar futbol oynamaya bile teşvik edildi.

People were even encouraged to play football.

- Oynamaya hazır mısınız?
- Çalmaya hazır mısınız?

Are you ready to play?

Tom'la oyun oynamaya gitmek ister misiniz?

Would you like to go play with Tom?

Bu gece satranç oynamaya ne dersin?

How about playing chess tonight?

Eğer istersen Tom'la bowling oynamaya gidebilirsin.

You could go bowling with Tom if you want.

Bana oyun oynamaya çalışmanızın faydası yok.

It is no use trying to play a trick on me.

Oyun oynamaya ne kadar zaman harcıyorsun?

How much time do you spend playing games?

Tom yüzmeyi, tenis oynamaya tercih eder.

Tom would rather swim than play tennis.

Ev işlerin bittiğinde arkadaşlarınla oynamaya gidebilirsin.

You can go play with your friends when your chores are done.

Dışarıda oynamaya git. Güzel bir gün.

Go play outside. It's a beautiful day.

Gece boyunca oynamaya devam edecek misin?

Will you keep playing all night long?

O, onunla tenis oynamaya can atıyor.

She was looking forward to playing table tennis with him.

- Oynamaya devam ettim.
- Çalmaya devam ettim.

I kept playing.

Tom dün bowling oynamaya gitmiş olmalı.

- Tom must've gone bowling yesterday.
- Tom must have gone bowling yesterday.

Tom futbol oynamaya çok zaman harcıyor.

Tom spends a lot of time playing football.

Üç yıl önce basketbol oynamaya başladı.

He started playing basketball three years ago.

Dört yıl sonra, Çirkin Betty'yi oynamaya başlayınca,

Four years later, when I got to play Ugly Betty,

özel dersi. Çocuğun oyun oynamaya vakti yok

private lesson. The child does not have time to play

Hava açıldığında çocuklar tekrar beyzbol oynamaya başladı.

When the weather had cleared, the children began to play baseball again.

Bu öğleden sonra golf oynamaya ne dersin?

How about playing golf this afternoon?

Bu öğleden sonra tenis oynamaya ne dersin?

How about playing tennis this afternoon?

Video oyunu oynamaya son ver. Bağımlı oldun.

Stop playing video games. You're addicted.

Genç erkek çocuklar video oyunları oynamaya bayılıyorlar.

Teenage boys love playing video games.

Çok gürültü yapmadığımız sürece oynamaya devam edebiliriz.

We can continue playing, as long as we don't make too much noise.

Şu anda kendimi tenis oynamaya hazır hissetmiyorum.

I don't feel up to playing tennis right now.

Tom ve Mary satranç oynamaya karar verdiler.

Tom and Mary decided to play chess.

- Arkadaşlarımla oynamaya gitmek istiyorum.
- Arkadaşlarımla oynamak istiyorum.

I want to go play with my friends.

O, çocukları caddede oyun oynamaya karşı uyardı.

She warned the children against playing in the street.

Arkadaşım bana sokakta oynamaya gitmemi teklif etti.

My friend has proposed to me that I go play in the street.

Tom üç yıl önce ragbi oynamaya başladı.

Tom started playing rugby three years ago.

Tom video oyunları oynamaya çok zaman harcıyor.

Tom spends a lot of time playing video games.

Selam, Fred. Perşembe günü badminton oynamaya ne dersin?

Hi, Fred, how about badminton on Thursday?

Oyun oynamaya başlamadan önce ev ödevini bitirmeni istiyorum.

I want you to finish your homework before you start playing games.

Tom video oyunları oynamaya çok fazla zaman harcıyor.

Tom spends too much time playing video games.

O, babasıyla bu öğleden sonra tenis oynamaya niyetlidir.

She intends to play tennis this afternoon with her father.

O yarın öğleden sonra tenis oynamaya niyet ediyor.

She intends to play tennis tomorrow afternoon.

Ateşle oynamaya devam edersen bir yerini yakınca şaşırma.

If you keep playing with fire you must expect to get burnt.

Bilim insanları haksız olmayı sevmezler ama yapboz oynamaya bayılırlar

Scientists don't love being wrong but we love puzzles,

O eve gelir gelmez bir bilgisayar oyunu oynamaya başladı.

As soon as he got home, he began to play a computer game.

Aynı anda iki rolü oynamaya çalıştı ve başarısız oldu.

He tried to play two roles at the same time and failed.

Onlardan hiçbir farkı yok. İyi polisi oynamaya çalışıyor sadece.

She's no different from them. She's just trying to play the good cop.

Mary, Oliver'in video oyunları oynamaya çok fazla zaman harcadığını düşünüyor.

Mary thinks that Oliver is spending too much time playing videogames.

Tom yaz tatili boyunca her gün tenis oynamaya niyet ediyor.

Tom intends to play tennis every day during his summer vacation.

Mary ve ben evliyken Tom ve Alice ile bowling oynamaya giderdik.

When Mary and I were married, we used to go bowling with Tom and Alice.

- Masumu oynamaya çalışma.
- Masummuş gibi davranmaya çalışma.
- Masummuş gibi görünmeye çalışma.

Don't try to play innocent.

- Tüm gün beraber oynamaya bayılırlardı.
- Tüm gün birlikte oynayarak zaman geçirmeyi severlerdi.

They loved to spend all day playing together.

Sorun şu ki daha az oksijen almaya başladığıızda, zihniniz sizinle oyunlar oynamaya başlar.

Problem is, once you start to get a little less oxygen, your mind starts playing tricks on you.

Annesi ona akşam yemeği için hazırlanmasını söylemesine rağmen Tom oyununu oynamaya devam etti.

Even though his mother told him to get ready for dinner, Tom continued playing his game.