Translation of "Ortamda" in English

0.006 sec.

Examples of using "Ortamda" in a sentence and their english translations:

Ve o ortamda, insanların askerden kaçtığı bir ortamda,

And in that environment, an environment where people flee from army,

Sağa sola kaçtığı bir ortamda,

an environment where they escape here and there,

Onlar iyi bir ortamda yaşıyorlar.

They live in a good environment.

Leyla zehirli bir ortamda büyüdü.

Layla grew up in a toxic environment.

- Leyla çok toksik bir ortamda yetiştirildi.
- Leyla çok zehirli bir ortamda yetiştirildi.

Layla was raised in a very toxic environment.

Müvekkilimin bu ortamda şansı olmayacağını biliyordum.

I knew my client couldn't get a fair shot in that forum.

Bu sayede doğal ortamda birçok yerde

In this way, in many places in the natural environment

Tom çok dilli bir ortamda büyüdü.

Tom grew up in a multilingual environment.

Hikâye dizelpunk temalı bir ortamda geçiyor.

The story is set in a dieselpunk environment.

Ama bilim aynı zamanda adil bir ortamda

but science also shows that in a fair environment,

Tom çok dilli bir ortamda büyüdüğü için şanslıydı.

Tom was lucky to grow up in a multilingual environment.

Mustafa Kemal, böyle bir ortamda, savaş ortamında, insanlar korkuyor,

Mustafa Kemal, in such an environment, in a war environment, people are afraid,

Bir bakıyorsun orada böyle çiçekler var doğal ortamda yetişmiş

you are looking at there such flowers there are grown in natural environment

Böyle bir kentsel ortamda her an her şey olabilir.

In such an urban environment, anything could happen at any moment.

- Sami Müslüman bir ortamda yetişti.
- Sami Müslüman bir toplumda büyüdü.

Sami grew up in a Muslim community.

- Tom kitapların arasında büyüdü.
- Tom kitaplarla çevrili bir ortamda büyüdü.

Tom grew up surrounded by books.

Sıkışık bir ortamda birinin önünden geçerken kıçını mı önünü mü dönersin?

When squeezing past someone, do you give them the butt or the crotch?

Binlerce ufak lensten oluşan gözleri ortamda bulunan en ufak ışığı bile süzer.

His eyes, made of thousands of tiny lenses, collect every last bit of available light.

Kaynaklanan bir kıvılcımdı . Kumanda modülünün içindeki atmosfer saf oksijendi ve bu ortamda

The atmosphere inside the command module was pure oxygen, and in this environment, even

Dar bir ortamda birinin önünden geçerken yüzünü mü, yoksa arkanı mı dönersin?

When passing someone in a narrow space, do you face them or turn your back?

Düşmanca bir ortamda hayatta kalmak için bir insan doğaçlama yapabilmeli ve azimli olabilmeli.

To survive in a hostile environment, one must be able to improvise and be tenacious.

Caribou ultraviyole ışığı görebilir. Bu yetenek sert Arktik ortamda yaşamaları için hayati önem taşımaktadır.

Caribou can see ultraviolet light. This ability is crucial to their survival in a harsh Arctic environment.

Eğer bir konuşma sırasında yabda sosyal bir ortamda uzun bir süre sessizsen, Amerikalılar seni konuşturmaya çalışacak.

If you are silent in a conversation or social situation for a long time, Americans will try to get you to talk.

Tom daha önce Mary'yi John'la birlikte birden fazla ortamda görmüştü ve sonunda onların birbirlerini gördüklerini anladı.

Tom had seen Mary with John on more than one occasion before and finally figured out that they were seeing each other.

Konsol veya aksesuarları yüksek sıcaklık, yüksek nem ya da doğrudan güneş ışığına maruz bırakmayın. (5 °C ile 35 °C veya 41°F ile 95°F aralığında sıcaklığa sahip bir ortamda kullanın)

Do not expose the console or accessories to high temperatures, high humidity or direct sunlight (use in an environment where temperatures range from 5 °C to 35 °C or 41 °F to 95 °F).