Translation of "Korkuttu" in English

Gürültü onu korkuttu.

The noise startled him.

Patlama köylüleri korkuttu.

The explosion frightened the villagers.

Kedi beni korkuttu.

The cat scared me.

Seni ne korkuttu?

What scared you?

O bizi korkuttu.

- He scared us.
- She scared us.

Mary bizi korkuttu.

Mary scared us.

Tom bizi korkuttu.

Tom scared us.

Onlar bizi korkuttu.

They scared us.

O, çocukları korkuttu.

She scared the children.

Bu beni korkuttu.

- You've frightened me.
- It scared me.

Sizi ne korkuttu?

What scared you?

Tom, Mary'yi korkuttu.

Tom frightened Mary.

Tom beni korkuttu.

Tom frightened me.

O beni korkuttu.

He scared me.

Mary beni korkuttu.

Mary scared me.

Onlar beni korkuttu.

They scared me.

Köpekler bizi korkuttu.

The dogs scared us.

Tom çocukları korkuttu.

Tom scared the children.

Kesinlikle beni korkuttu.

It definitely freaked me out.

Köpek kediyi korkuttu.

The dog scared the cat.

Tom'u ne korkuttu?

What made Tom afraid?

Tom koyunları korkuttu.

Tom scared the sheep.

Fırtına Tom'u korkuttu.

Tom was frightened by the storm.

Sami beni korkuttu.

Sami scared me.

Sami herkesi korkuttu.

Sami has scared everybody.

Onun gözünü korkuttu.

He intimidated her.

Fırtınanın hiddeti çocukları korkuttu.

The fury of the storm frightened the children.

O kesinlikle beni korkuttu.

It sure scared me.

Ani ses onu korkuttu.

The sudden noise frightened her.

Bir şey Tom'u korkuttu.

Something frightened Tom.

Gök gürültüsü çocukları korkuttu.

The thunder scared the children.

Yüksek ses Tom'u korkuttu.

The loud noise startled Tom.

Onun eylemi bizi korkuttu.

His action frightened us.

Büyük köpek bebeği korkuttu.

The big dog frightened the baby.

O beni ölesiye korkuttu.

It scared me to death.

Bu beni ölesiye korkuttu.

It scared me to death.

O neden seni korkuttu?

Why would that scare you?

Bir şey bizi korkuttu.

Something frightened us.

Bir şey onları korkuttu.

Something frightened them.

Bir şey beni korkuttu.

Something frightened me.

Bir şey onu korkuttu.

Something frightened him.

Kükreyen aslan, oğlanı korkuttu.

The roaring lion terrified the boy.

Bu "hayır" beni korkuttu.

That "no" terrified me.

O onu çok korkuttu

- She terrified her.
- She terrified him.
- He terrified her.
- He terrified him.

Gök gürültüsü öğrencileri korkuttu.

The thunder frightened the students.

Sami, Leyla'yı çok korkuttu.

Sami scared Layla so much.

Ormandan gelen sesler kaşifleri korkuttu.

The voices coming from the jungle frightened the explorers.

Adam küçük çocukları çok korkuttu.

The man terrified the little children.

Sanırım bir şey Tom'u korkuttu.

I think something scared Tom.

Tom'un kaba davranışı, çocukları korkuttu.

Tom's rough manner frightened the children.

Sanırım onu bir şey korkuttu.

I reckon something scared him.

Sanırım bir şey onları korkuttu.

I think something scared them.

Sanırım bir şey onu korkuttu.

I think something scared him.

Tom'un köpeği Mary'in kedisini korkuttu.

Tom's dog scared Mary's cat.

O da beni korkuttu, değil mi?

It scared me, too, OK?

Tom gerçekten seni korkuttu, değil mi?

Tom really scared you, didn't he?

Bir köpeğin sadece bakışı onu korkuttu.

The mere sight of a dog made her afraid.

Gece yüksek sesli bir gürültü onu korkuttu.

A loud noise in the night scared him.

Sami'nin e-postası Leyla'yı daha da korkuttu.

Sami's e-mail scared Layla even more.

- Kasaba halkı deprem tarafından korkutuldu.
- Deprem kent sakinlerini korkuttu.

The townsfolk were frightened by the earthquake.

Bütün bir gün seni çevrim içi görmemem neredeyse beni korkuttu.

It almost scared me not to see you online for a whole day.