Translation of "Kol" in English

0.006 sec.

Examples of using "Kol" in a sentence and their english translations:

Kol kırık.

The handle is broken.

Kol saatim bozuk.

My watch is off.

Bu kol dönmüyor.

This handle will not turn.

Dirsek; üst kol ve alt kol arasındaki eklemdir.

The elbow is the joint between the upper arm and the lower arm.

- Dirsek kol ve önkol arasında eklemdir.
- Dirsek ön kol ile üst kol arasındaki eklemdir.

The elbow is the joint between the arm and forearm.

- Kol saatimin tamir edilmesi gerekiyor.
- Kol saatimin onarılması gerekiyor.

- My watch needs mending.
- My watch needs to be repaired.
- My watch needs repairing.

...katiller sokakta kol geziyor.

killers are on the loose.

Çift kol kola yürüyordu.

The couple was walking arm in arm.

Dün kol saatim çalındı.

I had my watch stolen yesterday.

Tom kol düğmelerini taktı.

Tom put on his cufflinks.

Sevenler kol kola yürüyordu.

The lovers were walking arm in arm.

Kolum bir kol askısında.

My arm is in a sling.

Aşıklar kol kola yürüdüler.

The lovers walked arm-in-arm.

- Amcam bana bu kol saatini verdi.
- Dayım bana bu kol saatini verdi.
- Eniştem bana bu kol saatini verdi.

My uncle gave me this watch.

Nehir kıyılarında jaguarlar kol gezer.

Jaguars patrol the river bank,

Her köşede... ...tehlike kol geziyor.

There's danger... at every turn.

Sıranın üstündeki kol saati benimkidir.

The watch on the desk is mine.

Onlar birbirleriyle kol kola yürür.

They walk arm in arm with each other.

Ona bir kol saati aldım.

I got her a wrist watch.

Kapıya yeni bir kol taktım.

I put a new handle to the door.

- Kol saatimi kaybettim.
- Saatimi kaybettim.

- I have lost my watch.
- I've lost my watch.

Tom kol saatindeki alarmı kurdu.

Tom set the alarm on his watch.

Kol saatim geri kalmış olmalı.

My watch must be slow.

Omuz kol ve gövdeyi birleştirir.

The shoulder joins the arm to the torso.

Annemize bir kol saati verdik.

We gave our mother a watch.

Bu bir kol saati değil.

- It is not a watch.
- It's not a watch.
- It isn't a watch.

Babası ile kol kola yürüdü.

She walked arm in arm with her father.

Hırsızlar gece yarısı kol gezer.

Robbers prowl around at midnight.

Bu kol saati çok değerlidir.

This wristwatch is very valuable.

Kullandıkları kol saatindeki özellikler daha yüksek

The features in the wristwatch they use are higher

Ben onların kol kola yürüdüğünü gördüm.

I saw them walking arm in arm.

Molly'nin büyük bir kol saati var.

Molly has a big watch.

Dayım bana bu kol saatini verdi.

My uncle gave me this watch.

Tom'un sol kolu bir kol askısında.

Tom's left arm is in a sling.

Bu kol saati yeni bir model.

This watch is a new type.

Kol saatin zamanı doğru gösteriyor mu?

Does your watch keep good time?

Tom altından yapılmış bir kol saati takıyor.

Tom wears a gold wristwatch.

O çok değerli bir kol saatine sahip.

He owns a very valuable wristwatch.

Kızlar ona bir kol saati satın aldılar.

The girls bought him a watch.

Bir boya hastanın kol damarına enjekte edilebilir.

A dye was injected into a vein of the patient's arm.

Düşük ışığa duyarlı kameralar Mumbai sokaklarında kol gezen...

Low-light cameras reveal the powerful predators...

- Kolkola yolda yürüyorlardı.
- Cadde boyunca kol kola yürüyorlardı.

They were walking along the street arm in arm.

Onlar onu onun kol saati ile kimliğini saptayabildiler.

They were able to identify him by his wrist watch.

Herhangi bir kol saati çok pahalı değilse iyidir.

Any wristwatch is fine if it's not too expensive.

İster kelimelerle ister el kol hareketi veya çizimlerle söylesinler

And whether they told it through words or gestures or drawings,

Tehlike karanlıkta kol gezerken onları yalnız bırakma riskine giremez.

With danger roaming in the darkness, she cannot risk leaving them alone.

Nihayetinde, yaklaşık 100 gün sonra, kol tamamen yeniden büyümüştü.

Eventually, about 100 days later, that arm had fully regrown.

Chris, Beth'in değerli kol saatini bulamadığını duyduğunda üzüntüsünü gizleyemedi.

Chris could not conceal his sadness when he heard that Beth had been unable to find his valuable watch.

Tom en iyi kol düğmelerini bulmaya çalışırken sorun yaşıyordu.

Tom was having trouble trying to find his best pair of cuff links.

Steve ve Jane her zaman, kol kola okula yürürler.

Steve and Jane always walk to school arm in arm.

- Annemize bir kol saati verdik.
- Annemize bir saat hediye ettik.

We gave our mother a watch.

- Tom bana kol kanat gerdi.
- Tom beni kanadının altına aldı.

Tom took me under his wing.

O, uzun kol ve bacaklarıyla, çok uzun boylu ve inceydi.

He was very tall and thin, with long arms and legs.

Tom Mary ile onu kol güreşinde yenebileceğine dair iddiaya girdi.

Tom bet Mary that he could beat her at arm wrestling.

Ben saat kullanmıyorum ama saat kullananlar hemen bir kol saatine baksınlar

I do not use a watch, but watchers should look at a wristwatch immediately.

O bana kol kanat gerdi ve bildiği her şeyi bana öğretti.

She took me under her wing and taught me everything she knew.

- Bu benim dün aldığım kol saati.
- Dün satın aldığım saat budur.

- This is the watch I bought yesterday.
- This is the watch that I bought yesterday.

Ne zaman onların kol saatinde bir cep telefonuyla çıkacaklarını merak ediyorum.

I wonder when they'll come out with a cell phone in a wrist watch.

- Tom pahalı bir kol saati almış.
- Tom pahalı bir saat aldı.

Tom bought an expensive watch.

Son zamanlarda hareketsiz kaldığınızda kol ve bacaklarınızda nedensiz şişlikler oluyor mu?

Have you recently had unexplained swelling of your arms or legs during periods of inactivity?

Üç kol geçmeye başlıyor, göğüslerine kadar buz gibi nehir suyuna batmış halde.

The three columns begin crossing, chest deep in the freezing water.

Ağır piyadeler 3 kol halinde formasyon aldı, her biri 3.5 km uzunluğunda idi.

Heavy infantry forms into three columns - each some 3.5km long.

- Korkarım ki saatin 2 dakika geri.
- Korkarım ki kol saatiniz iki dakika geri.

- I am afraid your watch is two minutes slow.
- I'm afraid your watch is two minutes slow.

- Saatimi düşürdüğümü eve gidene kadar fark etmedim.
- Saatimin olmadığını eve dönünce fark ettim.
- Kol saatimi kaybettiğimi eve geldiğimde fark ettim.

I didn't miss my watch till I got home.

Kol saatleri, duvar saatleri, dijital saatler, altın saatler, guguklu saatler, kuvars saatler, kronometreler, zamanlayıcı ve kule saatleri de dahil olmak üzere saatlerin birçok farklı türleri vardır.

There are many different kinds of clocks, including wristwatches, wall clocks, digital watches, gold watches, cuckoo clocks, quartz watches, stopwatches, timer and tower clocks.