Translation of "Karşılamak" in English

0.007 sec.

Examples of using "Karşılamak" in a sentence and their english translations:

Onun kaybını karşılamak zorundayım.

I have to cover his loss.

Biz talebi karşılamak zorundayız.

We have to meet the demand.

Onlar Jacques'ı karşılamak zorundaydılar.

They had to meet Jacques.

Hepinizi karşılamak bir zevk.

It's a pleasure to meet you all.

Tom'u karşılamak için buradayız.

We're here to meet Tom.

Seni karşılamak için seçildim.

I was chosen to satisfy you.

İnsanlar diğer insanları hoş karşılamak

Where, you know, people go above and beyond

Prensesi karşılamak için bayraklar salladılar.

They waved flags to welcome the princess.

Babamı karşılamak için havaalanına gittim.

I went to the airport to meet my father.

Misafirlerimizi karşılamak için kapıda durduk.

We stood at the door to welcome our guests.

Bir arkadaşı karşılamak için istasyondayım.

I've been to the station to meet a friend.

Arkadaşlarını karşılamak için kapıya gitti.

She went to the door to welcome her friends.

Onu karşılamak için havaalanına gittim.

I went to the airport to meet him.

Onu karşılamak amacıyla oraya gittim.

I went there for the purpose of meeting him.

Şimdi Tom'u karşılamak için yoldayım.

I'm on my way to meet Tom now.

Kuzenimi karşılamak için havaalanına gitmeliyim.

I have to go to the airport to meet my cousin.

Tom müdürü karşılamak için gönderildi.

Tom was sent to meet the warden.

Tom Mary'yi karşılamak için oradaydı.

Tom wasn't there to greet Mary.

Onların ihtiyaçlarını karşılamak büyük bir zorluk.

Meeting their needs will be a big challenge.

Gelip beni karşılamak için zahmet etmeyin.

Don't take the trouble to come and meet me.

Mayuko bizi karşılamak için koşarak geldi.

Mayuko came running to meet us.

Ken Yumi'yi karşılamak için parka gitti.

Ken went to the park to meet Yumi.

Paul beni karşılamak için Roma'ya geldi.

Paul came to Rome to greet me.

O beni karşılamak için sandalyesinden kalktı.

He rose from his chair to welcome me.

O, bazen beni karşılamak için gelir.

He comes to meet me sometimes.

Hükümet savaş maliyetleri karşılamak zorunda kaldı.

The government was compelled to defray the costs of the war.

Taleplerimizi karşılamak için üç saatiniz var.

You have three hours to meet our demands.

Tom Mary'nin uçağını karşılamak için oradaydı.

Tom was there to meet Mary's plane.

Tom seni karşılamak için orada olacak.

Tom will be there to meet you.

Karşılamak için bir teslim tarihim var.

I have a deadline to meet.

Tom'u karşılamak için havaalanına gitmek zorundayım.

I have to go to the airport to meet Tom.

O, masrafları karşılamak için yeterli paradır.

That's enough money to cover the expenses.

Tom birini karşılamak için Boston'a gitti.

Tom went to Boston to meet someone.

Teröristler saldırıları karşılamak için sahte mal satıyor,

Terrorists are selling fakes to fund attacks,

Genç adam onu karşılamak için koşarak geldi.

The young man came running to meet her.

Tom beni orada karşılamak için söz verdi.

Tom promised to meet me there.

Yapman gereken tek şey onu orada karşılamak.

All you have to do is to meet her there.

Beni karşılamak için istasyonda birisi olacak mı?

Will anybody be at the station to meet me?

O, Bay West'i karşılamak için havaalanına geliyordu.

He was coming to the airport to meet Mr West.

Şu anda Tom'u istasyonda karşılamak için yoldayım.

I'm on my way to meet Tom at the station right now.

Tom Mary ile karşılamak için can atıyordu.

Tom was dying to meet Mary.

O Bay West'i karşılamak için havaalanına gidiyordu.

He was on the way to the airport to meet Mr West.

Seni karşılamak için istasyonda biri var mı?

- Will anyone be at the station to meet you?
- Will anybody be at the station to meet you?

Ben seni havaalanında karşılamak için bir araba ayarladım.

I arranged for a car to meet you at the airport.

Roy'un ebeveynlerini karşılamak için havaalanına acele gitmesi gerekmezdi.

Roy needn't have hurried to the airport to meet his parents.

O, ailesinin ihtiyaçlarını karşılamak için gece gündüz çalışır.

He works day and night to provide for his family.

Biz beyzbol takımı üyelerini karşılamak için bayrakları salladık.

We waved flags to welcome members of our baseball team.

Mary'yi karşılamak için Tom'un otobüs durağına gitmesini istedim.

I've asked Tom to go to the bus stop to meet Mary.

O dün gece onu karşılamak için söz verdi.

She promised to meet him last night.

Ne olursa olsun, seni karşılamak için istasyona geleceğim.

Rain or shine, I will come to meet you at the station.

Tom daha sonra Mary'yi karşılamak için tren istasyonuna gitti.

Tom later went to the train station to meet Mary.

Ben isteğinizi karşılamak için mümkün olan her türlü çabayı yapacağım.

I'll make every possible effort to meet your request.

Tom'un sağlık giderlerini karşılamak için arabasını satmak zorunda kaldığından şüpheliyim.

- I doubt that Tom had to sell his car in order to raise money for medical expenses.
- I doubt Tom had to sell his car in order to raise money for medical expenses.

- O beni selamlamak için geldi.
- O beni karşılamak için geldi.

He came to greet me.

Yoksul adam diğer insanlardan bağımsızdır ve yalnızca kendi ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır. Zengin adam ise kendi ihtiyaçlarında bağımsızdır ama diğer insanların ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır.

- A man who is poor, but independent of other people, is only dominated by his needs. A man who is rich, but dependent, is subordinate to another person, or to several.
- The poor man is independent of other people, and only has to answer to his needs. The rich man is independent of his needs, but has to answer to other people.

Dünyanın pek çok yerinde, herkesin ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli yiyecek yoktur.

- In many parts of the world, there is not enough food to meet everyone's needs.
- In many parts of the world, there's not enough food to meet everyone's needs.
- In many parts of the world, there isn't enough food to meet everyone's needs.

O ihtiyaçlarını karşılamak için bir karıya ve iki küçük çocuğa sahiptir.

He has a wife and two young children to provide for.

Bazıları arkadaşlarını karşılamak için geldiler ve diğerleri onlarınkini yolcu etmek için.

Some have come to meet their friends and others to see theirs off.

Her ne zaman o çayevine gitsem, patron beni karşılamak için dışarıya gelir.

Whenever I walk by that teahouse, the boss always comes out to welcome me.

- Beni karşılamak için geldiğiniz için teşekkür ederim.
- Beni karşılamaya geldiğin için teşekkürler.

Thank you for coming to meet me.

Senin ve kız kardeşinin ihtiyaçlarını karşılamak için elimden gelenin en iyisini yapıyorum.

I'm trying my best to provide for you and your sister.

Senin ve erkek kardeşinin ihtiyaçlarını karşılamak için elimden gelenin en iyisini yapıyorum.

I'm trying my best to provide for you and your brother.

Maharbal, Hannibal'ın ikinci komutanı onları karşılamak üzere hareket edip, sürpriz bir saldırı düzenliyor.

Maharbal, Hannibal's second-in-command, rode out to meet them, launching a surprise attack.

Tom seni kendi karşılamak için buraya gelemedi, bu yüzden onun yerine gelmemi istedi.

Tom wasn't able to be here to meet you himself, so he asked me to come in his place.

Onun erkek kardeşleri, kız kardeşleri ya da kendisi babalarını karşılamak için istasyona gitmeli.

His brothers, sisters or he himself is to go to the station to meet their father.