Translation of "Dolaştı" in English

0.004 sec.

Examples of using "Dolaştı" in a sentence and their english translations:

- Tom dünyayı dolaştı
- Tom dünyayı dolaştı.

Tom has traveled around the world.

O, ülkeyi dolaştı.

He traveled around the country.

O, Japonya'da dolaştı.

She traveled around Japan.

Yaya olarak dolaştı.

I traveled on foot.

Tom mağazayı dolaştı.

Tom walked around the store.

O, Avrupa'da dolaştı.

She travelled around Europe.

Tom, Avustralya'yı dolaştı.

- Tom visited Australia.
- Tom traveled around Australia.

Tom odayı dolaştı.

Tom walked around the room.

- Oğlunu arayarak caddeleri dolaştı.
- Oğlunu arayarak sokakları dolaştı.

He walked the streets looking for his son.

Turistler dükkanların etrafında dolaştı.

The tourists wandered around the stores.

Gemi burnun etrafını dolaştı.

The ship sailed around the cape.

O, yabancı ülkelerde dolaştı.

- She has traveled in foreign parts.
- She has traveled in foreign countries.

Kabulde masadan masaya dolaştı.

He circulated from table to table at the reception.

O şurada burada dolaştı.

He rambled hither and thither.

Tiberio sahilde çevreyi dolaştı.

Tiberio took a stroll on the beach.

Oğlunu arayarak caddeleri dolaştı.

He walked the streets looking for his son.

Onlar ormanın çevresinde dolaştı.

They roamed about the forest.

Tom Boston sokaklarında dolaştı.

Tom roamed through the streets of Boston.

Ortalarda dolaştı ve insanlara

He went around and told people what he believed.

Tom araçla kasabayı dolaştı.

Tom drove around town.

Tom tüm dünyayı dolaştı.

Tom has traveled all over the world.

Kurt tavşanın çevresini dolaştı.

The wolf circled the rabbit.

Kenti tanımak için çevrede dolaştı.

He walked around to see the town.

Geyik parkın içinde özgürce dolaştı.

The deer roam freely inside the park.

Sami kulübün park yerinde dolaştı.

Sami walked through the club's parking lot.

İki çocuk araziyi baştan başa dolaştı.

The two boys traveled throughout the land.

Tom birkaç ay boyunca Avustralya'da dolaştı.

Tom traveled around Australia for a few months.

Tom ve Mary birlikte çevreyi dolaştı.

Tom and Mary took a stroll together.

Tom Mary ile birlikte dünyayı dolaştı.

Tom traveled around the world with Mary.

Gemimiz bu sabah burnun etrafını dolaştı.

Our ship rounded the cape this morning.

- Tom dolaştı.
- Tom esas konudan ayrıldı.

Tom wandered off.

O sabah Mary bütün köyü dolaştı.

That morning Mary went round the whole village.

O, Japonya'da iken kasaba kasaba dolaştı.

He went about from town to town while he was in Japan.

Tom Mary'yi aramak için kasabayı dolaştı.

Tom drove around town, looking for Mary.

Tom yeni spor arabasıyla Park Caddesinde dolaştı.

Tom cruised down Park Street in his new sports car.

Parkta bazıları bankta oturdu ve diğerleri dolaştı.

In the park, some sat on benches, and others strolled about.

Her şeyin olduğunu görmek için daire etrafında dolaştı.

She went around the apartment to see that everything was in order.

- Haber Avrupa genelinde yayıldı.
- Haber tüm Avrupa'yı dolaştı.

The news traveled all around Europe.

- O kız arkadaşından ayrıldıktan sonra evin etrafında amaçsızca dolaştı.
- O, kız arkadaşıyla ilişkiyi bitirdikten sonra evin etrafında amaçsızca dolaştı.

After breaking up with his girlfriend he moped around the house for a whole month.

Maskesiz şekilde dolaştı. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Öldü.

He wandered without a mask. You know what happened next? He's dead.

Belediye başkanının istifasıyla ilgili haberler hızlı bir şekilde dolaştı.

The news of the mayor's resignation traveled fast.

Neredeyse yok etmek üzereler. Çin devlet başkanı ise Wuhan sokaklarında dolaştı.

They are almost about to destroy. The Chinese president wandered through the streets of Wuhan.

Güçlü bir deprem aniden çarptığında, annem şok içinde evin etrafını dolaştı.

When a strong earthquake struck suddenly, my mom just walked around the house in shock.

- Tom, Mary ile çıkıp yürüdü.
- Tom, Mary ile birlikte çıkıp dolaştı.

Tom walked out with Mary.

Tom blokun etrafını dolaştı ve park etmek için bir yer buldu.

Tom circled the block looking for a place to park.

- Tom çok ülke gördü.
- Tom birçok ülkede bulundu.
- Tom çok ülke dolaştı.
- Tom çok memleket gördü.

- Tom has been to a lot of countries.
- Tom has been to many countries.