Translation of "Bırakılmış" in English

0.004 sec.

Examples of using "Bırakılmış" in a sentence and their english translations:

Dışarıda bırakılmış hissediyorum.

I feel left out.

Kapı açık bırakılmış.

The gate has been left open.

Ben dışarıda bırakılmış hissettim.

I felt left out.

Bu tarla nadasa bırakılmış.

This field is fallow.

Masaya bırakılmış kitabı al.

Take the book that has been left on the table.

Tom dışarıda bırakılmış hissetti.

Tom felt left out.

Sınıfta bırakılmış pahalı bir kamera vardı.

There was an expensive camera left in the classroom.

Benim fincanımda bırakılmış kahve telveleri vardı.

There were coffee grounds left in my cup.

Bu paket onun tarafından buraya bırakılmış.

This package has been left here by him.

Güneşin altında bırakılmış süt kabı gibi kokuyordu.

It was a like a milk container left out in the sun.

Burada benim için bırakılmış bir şey yok.

There's nothing left for me here.

Orada burada bir kenara bırakılmış şeyleri toplamaya başladık.

We started collecting unused things from here and there,

O, yerde bırakılmış son üç kibrit çöpünü topladı.

He gathered the last three matchsticks left on the floor.

Çin'in kırsal kesimlerinde arkada bırakılmış 60 milyon çocuk var

There are 60 million left-behind children scattered across China's rural landscape.

Sizin için açık bırakılmış birkaç üst düzey pozisyon var.

There are few high-ranking positions left open for you.

- Rehineler yarın serbest bırakılmış olacak.
- Rehineler yarın serbest bırakılacak.

The hostages will be released tomorrow.

Nereye giderseniz gidin, istasyonların yanında kaldırımlar üstünde bırakılmış çok sayıda bisiklet görürsünüz.

Wherever you go, you see a lot of bicycles left on sidewalks near stations.