Translation of "Kamera" in English

0.011 sec.

Examples of using "Kamera" in a sentence and their english translations:

Bu kaybettiğim kamera ile aynı tip kamera.

This is the same type of camera as the one I lost.

- Bu kamera gümrüğe tabiidir.
- Bu kamera gümrüklüdür.
- Bu kamera gümrük vergisine tabiidir.

This camera is dutiable.

Bu kamera ucuz.

This camera is cheap.

Işıklar, kamera, aksiyon!

Lights, camera, action!

Bir kamera getir.

Bring a camera.

Kamera için gülümse.

- Smile.
- Smile for the camera.

Bu kamera kimin?

- Whose is this camera?
- Whose camera is this?
- Who does this camera belong to?

Bu kamera, Tom'unki.

This camera is Tom's.

Bu kamera pahalıydı.

This camera was expensive.

- Bu sizinkiyle aynı kamera.
- Bu seninkiyle aynı kamera.

This is the same camera as yours.

Ve bu kamera çipi...

And the bare camera die ...

O, kamera kulübünün üyesidir.

He belongs to the camera club.

Yanınızda kamera getirmeyi unutmayın.

Don't forget to bring the camera with you.

Bu kamera çok pahalıdır.

This camera is very expensive.

O, bir kamera almayacak.

He isn't going to buy a camera.

Geçenlerde bir kamera aldım.

- I bought a camera the other day.
- I bought a camera not long ago.

Bir kamera satın aldım.

I bought a camera.

Bu iyi bir kamera.

This is a good camera.

Bu kamera Almanya'da yapılmıştı.

This camera was made in Germany.

Çekilişte bir kamera kazandım.

I won a camera in the lottery.

O, Japonya'dayken kamera aldı.

While in Japan, she bought the camera.

Bu kamera bana ait.

This camera belongs to me.

İyi bir kamera aldım.

I bought a good camera.

O iyi bir kamera.

- This is a good camera.
- It is a good camera.
- It's a good camera.

O kamera bana ait.

That camera over there is mine.

Ne iğrenç bir kamera!

What a lousy camera!

Bir video kamera ofiste.

A videocamera is in the office.

Kamera hiçbir şey kaydetmedi.

The camera recorded nothing.

Bu kamera nasıl çalışır?

How does this camera work?

Bir kamera getirmeyi unutma.

Don't forget to bring a camera.

Tom bir kamera getirmedi.

Tom didn't bring a camera.

Bu kamera en küçüktür.

That camera is the smallest.

Dün aldığım kamera budur.

- This is the camera which I bought yesterday.
- This is the camera I bought yesterday.

Bu kamera satılık mı?

Is this camera for sale?

Bu kamera kaç para?

How much is this camera?

O eski bir kamera.

That is an old camera.

Mary kamera için gülümsedi.

Mary smiled for the camera.

Tom kamera için gülümsedi.

- Tom smiled for the camera.
- Tom smiled at the camera.

Tom bir kamera çaldı.

Tom stole a camera.

Kamera, Tom'un yüzünü yakınlaştırdı.

The camera zoomed in on Tom's face.

- Vergisiz bir kamera satın aldım.
- Vergiden muhaf bir kamera satın aldım.

I bought a camera free of tax.

Yeni bir kamera alacağım. Bu sefer o dijital bir kamera olacaktır.

I'm going to buy a new camera. This time it will be a digital one.

kamera ya da telefonunuzu getiremeseniz?

you couldn't bring your camera or phone?

Macarcada kamera için kullanılan kelimenin

where the Hungarian word for camera,

O, bozuk bir kamera buldu.

He found a broken camera.

O, oğluna bir kamera aldı.

She bought her son a camera.

Önceki gün bir kamera kaybettim.

I lost a camera the day before that.

Babam bana bir kamera aldı.

- Dad bought me a camera.
- Father bought me a camera.

Yanında bir kamera getirmek isteyebilirsin.

You might want to bring a camera with you.

Hem de kamera kesintisi olmadan.

... all without the camera cutting.

Urumqi'de kırk bin kamera var.

There are forty thousand cameras in Urumqi.

Bu kamera Tom'unki, deği mi?

This camera is Tom's, isn't it?

Bu kamera, film yüklü değil.

- This camera is not loaded with film.
- There isn't any film in this camera.
- There's no film in this camera.
- There is no film in this camera.
- This camera isn't loaded with film.

Gülümseyin, bu bir kamera şakası!

Smile, you're on candid camera!

Bu onun fotoğraf çektiği kamera.

This is the camera he took the picture with.

Dan bir kamera bile getirmedi.

Dan didn't even bring a camera.

Bu onun kaybettiği aynı kamera

This is the same camera that he lost.

Bu, Japonya'da yapılmış bir kamera.

This is a camera made in Japan.

Bu, mağazadaki en iyi kamera.

This is the best camera in the store.

Babam bir kamera satın aldı.

Dad bought a camera.

Amcam bana bir kamera verdi.

My uncle gave me a camera.

O kamera ile ne yaptın?

What did you do with that camera?

Bu oldukça iyi bir kamera.

This is a pretty good camera.

Bu kamera ile ne yapacaksın?

What will you do with this camera?

Bana başka bir kamera göster.

Show me another camera.

Ona bir kamera satın aldı.

She bought him a camera.

Tom pahalı bir kamera istemiyordu.

Tom didn't want an expensive camera.

Tom satılık bir kamera aldı.

Tom bought a camera on sale.

Tom eBay'da bir kamera aldı.

Tom bought a camera on eBay.

İnsan gözü bir kamera gibidir.

The human eye is like a camera.

Ben yeni bir kamera aldım.

I bought a new camera.

Bir kamera satın almak istiyorum.

I'd like to buy a camera.

Tom bir kamera satın almayacak.

- Tom isn't going to buy a camera.
- Tom won't buy a camera.

Yeni bir kamera satın alacağım.

- I'm going to buy a new camera.
- I'll buy a new camera.

Kamera yukarıdayken Sami aşağıya bakıyor.

Sami is looking down here while the camera is up there.

Bu kamera tamir edilmeye değmez.

- It is not worth repairing this camera.
- It isn't worth repairing this camera.
- It's not worth repairing this camera.

Daha sonra kamera keser, yeni bir çekim başlar ve kamera bir süreklilik

Then the camera cuts, a new shot begins, and the camera dollies back out —

- O kamera Tom'un en değerli eşyası.
- O kamera Tom'un en değerli varlığı.

That camera is Tom's most prized possession.

- Tom, aşırı fiyatlı bir kamera aldı.
- Tom çok pahalı bir kamera satın aldı.

Tom bought a camera that was over-priced.

Sağlık çalışanları bir kamera yerleştirildiğini biliyorlar.

Now, the medical staff knew a camera was installed.

Bunu yapabilecek bir kamera üzerinde çalışıyordum.

I've been working on a camera that can do just this --

Sihir burada, bu kamera sisteminde oluyor.

The magic happens here in this camera system.

Sınıfta bırakılmış pahalı bir kamera vardı.

There was an expensive camera left in the classroom.

Gizlilik konusu olarak banyolara kamera kuramazsınız.

- You can't install cameras in bathrooms as a matter of privacy.
- You cannot install cameras in bathrooms as a matter of privacy.