Translation of "şansını" in English

0.004 sec.

Examples of using "şansını" in a sentence and their english translations:

- Şansını yitirdin.
- Şansını kaybettin.

You lost your chance.

Şansını kullan!

- Take a chance.
- Take a chance!

Şansını zorluyorsun.

You're pushing your luck.

Şansını dene!

- Try your luck!
- Try your luck.

Şansını zorlama.

Don't press your luck.

Şansını kaybetti.

He ran out of luck.

Şansını deneme vakti.

It's time to make his move.

Şansını denemek zorunda.

He's got to go for it.

O, şansını kaçırdı.

She missed her chance.

O, şansını yitirdi.

He missed his chance.

Şansını zorlama çocuk.

Don't press your luck, kid.

Sami şansını kaybetti.

Sami was down on his luck.

O zaman şansını denemeliydin.

You should have taken a chance then.

Tom şansını denemek istemiyor.

Tom doesn't want to take a chance.

Tom şansını elde edecek.

Tom will get his chance.

O, başarma şansını yakaladı.

He got his chance to succeed.

Leyla kaçma şansını yakaladı.

Layla seized her chance to escape.

Leyla kurtulma şansını kaçırdı.

Layla missed a chance of rescue.

Sana mutlu olma şansını öneriyorum.

I'm offering you the chance to be happy.

Gereksiz riskler almak şansını zorluyor!

Taking unnecessary risks is pushing your luck!

O, terfi şansını boşa harcadı.

He threw away his chance of promotion.

Hatası için kötü şansını suçluyor.

He blames his failure on bad luck.

Umarım Boston'a gitme şansını yakalarım.

- I hope I get a chance to go to Boston.
- I hope that I get a chance to go to Boston.

Tom, bunu yapma şansını yakalayacak.

Tom is going to get the chance to do that.

Sonunda Tom'la konuşma şansını yakaladım.

I finally got a chance to talk to Tom.

Onu yapma şansını elde ettim.

I got the chance to do that.

Tom şansını deneyip otostop çekti.

Tom tried his luck hitchhiking.

Şansını internet sitelerinde denemeye karar verdi

She decided that she was going to give online dating a try.

Peki faydalı sonuç şansını nasıl artırırsınız?

And how do you maximize the chance of a beneficial outcome?

İnternet bana popüler olma şansını verdi.

Internet gave me the chance to be popular.

Prezervatifler gebelik şansını büyük ölçüde azaltır.

Condoms greatly reduce the chances of pregnancy.

Tom başarısızlığı için kötü şansını suçladı.

Tom blamed his failure on bad luck.

Tom asla Boston'a gitme şansını kaçırmaz.

Tom never misses a chance to go to Boston.

Umarım Boston'u ziyaret etme şansını yakalarım.

- I hope I get a chance to visit Boston.
- I hope that I get a chance to visit Boston.

- Sami servetini kaybediyordu.
- Sami şansını kaybediyordu.

Sami was losing his fortune.

Umarım Tom'a o soruyu sorma şansını yakalarım.

- I hope I get the chance to ask Tom that question.
- I hope that I get the chance to ask Tom that question.

Leyla sokaklarda şansını denemek için yetimhaneden kaçtı.

Layla ran away from the orphanage to take her chances on the streets.

Ve Koalisyon ordusunu ezme şansını kaçırmasına katkıda bulundu .

the Battle of Bautzen, and a missed  chance to crush the Coalition army.

Eğer şansını yakalarsak, başka bir vesile ile bir araya gelelim.

If we have the chance, let's get together on another occasion.

Tom sadece şansını denedi ve Mary'ye çıkma teklif etmek için aradı.

Tom just took a chance and called Mary to ask her out.

- Tom, Boston'a gitme şansına balıklama atladı.
- Tom, Boston'a gitme şansını kaçırmadı.

Tom jumped at the chance to go to Boston.

. Sonrasında, Ney Fransa'dan kaçma şansını geri çevirdi ve geri yüklenen monarşi tarafından

In the aftermath, Ney spurned several chances to flee France, and was arrested for treason

Hong Kong'u görme şansını kaçırmak istemedim, bu yüzden geziye gitmeyi kabul ettim.

I didn't want to pass up the chance of seeing Hong Kong, so I agreed to go on the trip.

Eski şirketi ona kazık attı. Fakat onun kötü şansını iyiye çevirmesine ve kendi işinde daha da iyisini yapmasına hayranım.

His old company gave him the shaft. But I admire the way he turned bad luck into good and did even better with his own business.