Translation of "çoğunlukla" in English

0.007 sec.

Examples of using "çoğunlukla" in a sentence and their english translations:

Çoğunlukla,

So far too often,

Çoğunlukla haklıydım.

I was mostly right.

Bizler, kuralların çoğunlukla

We live in a country where the rules

Bilgi çoğunlukla yanlıştır.

The data is often inaccurate.

Onlar çoğunlukla kadındı.

They were mostly women.

Çoğunlukla kütüphaneye giderdi.

He would often go to the library.

O, çoğunlukla vahşidir.

He is often wild.

O çoğunlukla doğru.

That's mostly right.

Çoğunlukla başım belada.

I'm often in trouble.

Bebekler çoğunlukla düşerler.

Babies often fall down.

Tom çoğunlukla haklıydı.

Tom was mostly right.

Doraemon çoğunlukla gülümser.

- Doraemon often smiles.
- Doraemon smiles often.

Cevap çoğunlukla evet.

The answer is mostly yes.

Çoğunlukla tek başınaydı.

He was alone most of the time.

çoğunlukla, kendi farklı yollarıyla

mostly, I heard from people who, in their own different way,

Gemideki yolcular çoğunlukla Japondu.

The passengers on board were mostly Japanese.

Çoğunlukla oldukça yorgun hissederim.

I often feel extremely exhausted.

Anneler çoğunlukla takdir edilmezler.

Mothers are often not appreciated.

Dikkatsizlik çoğunlukla kazalarla sonuçlanır.

Carelessness often results in accidents.

Dinleyiciler çoğunlukla öğrencilerden oluşuyordu.

The audience consisted mainly of students.

Tom çoğunlukla derse gelmez.

- Tom often cuts class.
- Tom often cuts classes.
- Tom often skips class.
- Tom often skips classes.
- Tom often skips school.

Ben çoğunlukla yarı uykudayım.

I'm often half-asleep.

Seyirci çoğunlukla iş adamlarıydı.

The audience was mostly businessmen.

Kazalar çoğunlukla dikkatsizlikten kaynaklanır.

Accidents often result from carelessness.

Tuğlalar çoğunlukla kilden oluşur.

Bricks consist mostly of clay.

Fakat çoğunlukla yalnız başınaydınız.

but for the most part, you were on your own.

Çoğunlukla onun dediğine katılıyorum.

For the most part, I agree with what he said.

O çoğunlukla geç gelir.

- He often comes late.
- She often comes late.

Çoğunlukla hava hakkında konuşuruz.

We often talk about the weather.

Çoğunlukla dışarıda yemek yemem.

I don't often eat out.

Çoğunlukla Japon siyasetinden bahsettik

We often talked about Japanese politics.

Kanalizasyon çoğunlukla okyanusu kirletir.

Sewage often pollutes the ocean.

Bu çoğunlukla tatilde olur.

It happens frequently on vacation.

Onlar çoğunlukla kolej öğrencileriydi.

They were, for the most part, college students.

Kömür çoğunlukla karbondan oluşur.

Coal consists mostly of carbon.

Paella çoğunlukla salyangoz içerir.

Paella often includes snails.

Çoğunlukla ne zaman yatarsın?

What time do you often lay down?

Çoğunlukla ben kardeşimle karıştırılırım.

- I am often confused with my brother.
- I'm often mistaken for my brother.
- I'm often confused with my brother.

Çoğunlukla birkaç kişi sarhoştu.

A few were drunk most of the time.

Başarı çoğunlukla çabaya bağlıdır.

Success depends mostly on effort.

Anneler çoğunlukla çocuklarını şımartırlar.

Mothers often pamper their children.

Pazartesinin protestoları çoğunlukla barışçıldı.

Monday's protests were mostly peaceful.

çoğunlukla aşağı ve içeri bakarız.

mostly we look down and in.

Buradaki yaşam çoğunlukla geceleri hareketleniyor.

Much of the life here is active at night.

Sonra, çoğunlukla uzaktaki İzlanda'da yazılmışlar .

later, mostly in far-off Iceland.

Senin söylediğin çoğunlukla doğru oluyor.

What you say is usually true.

En iyiler çoğunlukla iyilerin düşmanıdır.

- The best is often the enemy of the good.
- Let well enough alone.
- It's better as it is.

Termometreler çoğunlukla sıfırın altına iner.

Thermometers often go below zero.

Tom çoğunlukla öğretmenle şakalar yapardı.

Tom would often play jokes on the teacher.

Filmde çoğunlukla Amerikalılar rol aldı.

The movie was cast mostly with Americans.

Hastalık çoğunlukla çok yemekten kaynaklanır.

Sickness often results from eating too much.

O, çoğunlukla o tavernaya giderdi.

He would often go to that tavern.

Onun başarısızlığı çoğunlukla dikkatsizliği yüzündendi.

His failure was mainly due to carelessness.

Tom çoğunlukla bisikletle okula gider.

Tom often goes to school by bicycle.

Yaşlı insanlar değişiklikten çoğunlukla korkuyorlar.

Older people often fear change.

Dikkatsizlik çoğunlukla kazalara neden olur.

Carelessness often causes accidents.

Ben onun söylediklerine çoğunlukla katılıyorum.

I mostly agree with what he said.

Jimmy çoğunlukla bütün gece yatmaz.

Jimmy often stays up all night.

Çoğunlukla daktilosunu kullanmama izin verir.

He often lets me use his typewriter.

Başarısızlıklarını çoğunlukla kötü şansa bağlıyor.

He often attributes his failures to bad luck.

Büyük bir çoğunlukla seçimi kazandı.

He won the election by a large majority.

Çoğunlukla kitap okuyarak saatlerce oturur.

He often sits for many hours reading books.

Tom çoğunlukla bir şapka takar.

- Tom frequently wears a hat.
- Tom often wears a hat.

İyi nasihat çoğunlukla pahalı değildir.

Good advice is often not expensive.

Köpeğim çoğunlukla uyuyor numarası yapıyor.

My dog often pretends to be asleep.

Amonyak çoğunlukla temizlik ürünlerinde bulunur.

Ammonia is often found in cleaning products.

Burada çoğunlukla Fransızcanın konuşulduğunu duyarız.

We often hear French being spoken here.

Mary çoğunlukla uzun etek giyer.

Mary often wears long skirts.

Ülkedeki otobüsler çoğunlukla zamanında gelmezler.

- Buses in the country do not usually come on time.
- Buses in the country don't usually come on time.

Pazar günleri çoğunlukla şekerleme yapardım.

I would often take naps on Sundays.

Zamanın uçtuğunun söylenildiğini çoğunlukla duyarız.

We often hear it said that time flies.

Çocuklar çoğunlukla benden para isterler.

Children often ask me for money.

Yürüyüşçülere çoğunlukla cadının tankları denilmektedir.

Walkers are commonly called witch's tanks.

Çoğunlukla, insanlar kendilerine söylediğine inanırlar.

More often than not, people believe what you tell them.

Kalabalık, çoğunlukla kadınlar ve çocuklardı.

The crowd was mostly women and children.

Tom'un söylediği şey çoğunlukla doğru.

What Tom said was mostly true.

Tom öğleden sonra çoğunlukla boştur.

Tom is frequently free in the afternoon.

Tom öğretmenlerine karşı çoğunlukla saygısız.

Tom is often disrespectful towards his teachers.

Bebeğe çoğunlukla kız kardeşim bakar.

My sister often looks after the baby.

Ben çoğunlukla partilere davet edilmem.

I don't often get invited to parties.

Kahvaltıdan önce çoğunlukla banyo yaparım.

I often take a bath before breakfast.

Hava bu yaz çoğunlukla güzeldi.

For the most part the weather has been nice this summer.

Yankesiciler çoğunlukla grup çalışması yapar.

Pickpockets often work in groups.

Tom randevulara çoğunlukla geç kalır.

Tom is often late for appointments.

Genç çocuklar çoğunlukla bilimden etkilenir.

Young children are often fascinated by science.

Gençler çoğunlukla tuhaf giysiler giyerler.

Teenagers often wear strange clothes.

Sağcılar çoğunlukla düzenleyici mevzuatı sevmezler.

Rightists often dislike regulatory legislation.

Klan çoğunlukla siyahları terörize etti.

The Klan often terrorized blacks.

O, çoğunlukla tatillerde alışverişe gidecek.

She will often go shopping on holidays.

Tom çoğunlukla oldukça geç kalır.

Tom is quite often late.

Çalışkanlık çoğunlukla başarıya yol açar.

Diligence often leads to success.

Güney Yarımküre, çoğunlukla okyanuslardan oluşur.

The Southern Hemisphere is comprised mainly of oceans.

Çoğunlukla beyniniz kelimeleri deşifre etmeye çalışır,

Usually your brains are trying to decipher the words

Ama ben çoğunlukla Amerika'nın tercihleri hakkında

But I want to talk about America's choice

Eğer bilmiyorsanız, endişelenmeyin, bu çoğunlukla olur.

But, if you don’t, don’t worry, that happens a lot.

Tom çoğunlukla nehirde balık tutmaya gider.

Tom often goes fishing in the river.