Translation of "çıkmış" in English

0.054 sec.

Examples of using "çıkmış" in a sentence and their english translations:

Tansiyonun çıkmış.

Your blood pressure's high.

- O, aklımdan çıkmış olmalı.
- Aklımdan çıkmış olmalı.

- It must have slipped my mind.
- It must've slipped my mind.

Dünyanın çivisi çıkmış.

It's a mad world.

Sudan çıkmış balık.

A fish out of water.

Tom çıkmış olmalı.

- Tom must've gone out.
- Tom must have gone out.

Yemeğin çıkmış olacak.

Your food will be right out.

Aklımdan çıkmış olmalı.

It must've slipped my mind.

Zifiri karanlıkta ava çıkmış.

operating in the pitch black.

Adı kötüye çıkmış 'CORRALITO'.

The infamous ‘CORRALITO’.

- Boyası çıkmış.
- Boya kalkmış.

The paint is off.

Onun adı aklımdan çıkmış.

His name has slipped my mind.

Tom kontrolden çıkmış, biliyorsun.

Tom is out of control, you know.

Sorun tamamen aklımdan çıkmış.

The matter slipped my mind completely.

Trenimiz çoktan yola çıkmış.

Our train already left.

O, aklımdan çıkmış olmalı.

- It must have slipped my mind.
- It must've slipped my mind.

Tom haklı çıkmış olacak.

Tom is going to be proven right.

Yuvasından çıkmış, ormanın kenarında dolaşıyordu.

She was out of the den, moving around near the edge of the forest.

Onun ismi tamamen aklımdan çıkmış.

His name has completely gone out of my mind.

O, ebeveynlerine karşı çıkmış olamaz.

He cannot have gone against his parents.

O, zaten yola çıkmış olabilir.

He may have already departed.

O adı çıkmış bir yalancı.

He's a notorious liar.

Bu öğrenci tamamen kontrolden çıkmış.

This student is totally out-of-control.

Tom'un çileden çıkmış olduğunu biliyorum.

- I know that Tom is outraged.
- I know Tom is outraged.

Bu kurabiyeler fırından yeni çıkmış.

These cookies are fresh from the oven.

- Güneş çıkmış olmasına rağmen hava soğuktu.
- Güneş çıkmış olsa bile hava soğuktu.

Although the sun was out, it was cold.

- Bu yeni model satışa çıkmış mı?
- Bu yeni model piyasaya çıkmış mı?

Is this new model available on the market?

Virüs nereden ortaya çıkmış bir bakalım

Let's see where the virus came from

1 milyar doların üzerine çıkmış üstelik.

It has exceeded 1 billion dollars.

Tabiri caizse, sudan çıkmış balık gibisin.

You are, so to speak, a fish out of water.

Şimdiye kadar tren yola çıkmış olmalıydı.

By now, the train must have left.

Tom geçen hafta izne çıkmış olmalı.

- Tom must've had time off last week.
- Tom must have had time off last week.

Tom şimdiye kadar hapisten çıkmış olmalı.

Tom should be out of jail by now.

Kitabı getirmeyi unuttum. Aklımdan çıkmış işte.

I forgot to bring the book. It just slipped my mind.

Tom sudan çıkmış balık gibi hissetti.

Tom felt like a fish out of water.

O, adeta, sudan çıkmış balık gibi.

He is, so to speak, a fish out of water.

Tom zaten Boston'a yola çıkmış olabilir.

- Tom may have left for Boston already.
- Tom may already have left for Boston.

Bir erkek puma. O da ava çıkmış.

A male puma, also on the hunt.

Kendimi sudan çıkmış bir balık gibi hissettim.

I felt like a fish out of water.

Kendimi sudan çıkmış bir balık gibi hissediyorum.

I feel like a fish out of water.

Yeni ayakkabı alması gerekiyor. Eskisinin haşatı çıkmış.

He must buy a pair of shoes. His old ones are all worn out.

Bakın savaştan çıkmış, bir soluklanması gerekiyor, değil mi?

Look, he just came out of war, he is supposed to rest, right?

O kontrolden çıkmış koşabildi ve çevreyi kontrol edebildi.

He could run rampant and control the environment,

Burdan çıkmış efendim sürekli batıya gitmiş dönmüş gelmiş

Out of here, sir, he went to the west all the time, he came back

Yumurtadan yeni çıkmış yavru kuşlar çok tüylü idi.

The newly hatched baby birds were way too feathery.

Tom aniden ortaya çıktı, sanki yerden çıkmış gibi.

Tom appeared suddenly, as if he just grew out of the ground.

En son çıkmış gece görüş gözlüklerini mi almak istiyor?

they want to take the latest night-vision goggles?

Bir dişi aslan, 13 aslandan oluşan sürüsüyle ava çıkmış.

A lioness and her 13-strong pride are on the hunt.

Onu görmeye gittiğim her seferde, o çoktan çıkmış oluyor.

Every time I went to see her, she went out.

Biraz daha erken çıkmış olsaydın, yoğun trafikten kurtulmuş olurdun.

- If you had left a little earlier, you would have avoided the heavy traffic.
- If you'd left a little earlier, you would've avoided the heavy traffic.
- If you'd left a little earlier, you would have avoided the heavy traffic.

Çıkmış yeni bir konsol var. Ona Nintendo 64 deniyor!

There's a new console out. It's called the Nintendo 64!

Bazı işverenler, hapishaneden yeni çıkmış insanları işe almaya isteksizdirler.

Some employers are reluctant to take on people who have recently been released from jail.

- O yırtık dondan çıkmış gibi duruyor.
- O göze batıyor.

She sticks out like a sore thumb.

Hepinizi açık zihinli, ön yargısız ve konfor alanınızdan çıkmış istiyorum.

I want from you an open mind, no judgment, and just get out of your comfort zone.

2020 yılına kadar, bu şehrin nüfusu iki katına çıkmış olacak.

By the year 2020, the population of this city will have doubled.

- Tom bu resimde havalı duruyor.
- Tom bu resimde iyi çıkmış.

Tom looks cool in this picture.

Anadoludan İstanbul'a tayini çıkmış ve maaşı İstanbul'da yaşamak için yetmiyor malesef

unfortunately, he was appointed from Istanbul to Anatolia and his salary is not enough to live in Istanbul.

- Yeni pişmiş ekmeğin kokusunu severim.
- Fırından yeni çıkmış ekmeğin kokusunu seviyorum.

I like the smell of bread just out of the oven.

- Güneşli olmasına rağmen, hava soğuktu.
- Güneş çıkmış olmasına rağmen hava soğuktu.

Although the sun was out, it was cold.

Ken'in adı çıkmış köpeğinin nerede olduğu Tom'un görüş alanının çok ötesinde bir sorun.

The whereabouts of Ken's notorious dog is an issue well beyond Ken's ken.

Firari buradan elli kilometre uzaktaki küçük bir kasabada ortaya çıkmış, ama sonra gözden kaybolmuş.

The fugitive surfaced in a small town fifty miles from here but then disappeared again.

Küçük ve köhne bir kasabada yetişen Tom, büyük şehre yerleştiğinde sudan çıkmış balığa dönmüştü.

Tom grew up in a one-horse town and was overwhelmed when he moved to the big smoke.

Okuldaki diğer tüm çocukların zengin ebeveynleri vardı, ve o sudan çıkmış bir balık gibi hissetmeye başlıyordu.

All the other children in the school had rich parents, and he was beginning to feel like a fish out of water.

- İğne ipliğe dönmüşsün.
- Bir deri bir kemik kalmışsın.
- Karnın sırtına yapışmış.
- Kemiklerin sayılıyor.
- Kaburgaların çıkmış.
- İskelet gibi olmuşsun.

You've become too skinny.