Translation of "'yasak" in English

0.019 sec.

Examples of using "'yasak" in a sentence and their english translations:

Bu yasak!

That's not allowed!

Bu yasak.

- That's not allowed.
- That isn't allowed.
- That is not allowed.

Köpek yasak.

No dogs are allowed.

Tükürmek yasak

Spitting is prohibited.

Giremezsiniz, yasak.

You can't enter; it's forbidden.

Çime basamam. Yasak.

I cannot step on the grass. It's forbidden.

Park etmek yasak!

Parking prohibited!

Burada yüzmek yasak.

Swimming is prohibited here.

Sigara içmek yasak.

Smoking is prohibited.

Bu kesinlikle yasak.

This is strictly forbidden.

Silah taşımak yasak.

It's forbidden to carry arms.

Dans etmek yasak.

Dancing is prohibited.

Havuza giriş yasak.

- Do not enter the pool.
- Entry of pool is prohibited.

Bu yasak bir alandır.

This is a restricted area.

Bu telefonu kullanmam yasak.

I am forbidden to use this telephone.

Bu alan yasak bölge.

- This area is off-limits.
- This area's off limits.

Tom'un dışarı gitmesi yasak.

Tom is forbidden to go out.

Bunu burada yapmak yasak.

It's forbidden to do this here.

Ev hayvanları burada yasak.

Pets aren't allowed here.

Burada nefes almak yasak.

Breathing is forbidden here.

Avustralya'da otostop yasak mı?

Is hitchhiking prohibited in Australia?

Sigara içmek burada yasak.

Smoking is prohibited here.

Yasak meyve en tatlıdır.

Forbidden fruit is sweetest.

Sami'nin yasak ilişkisi patladı.

Sami's forbidden affair exploded.

Bunu yapmak yasak mı?

Is doing that prohibited?

Bunu yapmak yasak burada.

Doing that here is illegal.

Ben bunun yasak olduğunu düşündüm.

I thought it was forbidden.

Bu alan halka yasak bölge.

This area is off limits to the public.

Bu bina şimdi yasak bölgededir.

This building is off limits now.

Adem'in yasak meyveyi neden yedi?

Why did Adam eat the forbidden fruit?

Dur! Burada park etmen yasak.

Stop! You're not allowed to park here.

Bu nehirde yüzmek neden yasak?

Why is swimming not allowed in this river?

Ama bir şart var uzaklaşmak yasak

but there is a condition, it is forbidden to walk away

Bu bilgiyi ticari amaçlı kullanmak yasak.

It's forbidden to use this information commercially.

Çimlerde yürümek yasak ama ya koşmak?

It's illegal to walk on the grass, but what about running?

- Konuşamam.
- Konuşmam yasak.
- Konuşmama izin yok.

I'm not allowed to talk.

Yasak meyve en iyi tada sahiptir.

Forbidden fruit tastes best.

Yasak meyve her zaman en tatlısıdır.

Forbidden fruit is always the sweetest.

Sami yüzülmenin yasak olduğu bir bölgedeydi.

Sami was in a no-swim zone.

Katılımcıların mesleklerini söylemelerinin yasak olması kuralı mesela.

you can't reveal what you do for a living.

Flaşlı fotoğraf çekmek bu noktadan itibaren yasak.

Flash photography is not permitted beyond this point.

Saat 10'dan sonra dışarıda kalmam yasak.

I am forbidden to stay out after 10 o'clock.

Burası alkol satışının yasak olduğu bir kasabadır.

This is a dry town.

Hah, senin 'yasak büyüler'in bana karşı işlemeyecek!

Hah, your 'forbidden magics' aren't going to work with me!

Sigara içmek artık tüm iç hat uçuşlarında yasak.

Smoking is now prohibited on all domestic flights.

Sami ve Leyla yasak aşk ilişkilerine devam ettiler.

Sami and Layla continued their illicit love relationship.

Naima Salhi hakkında konuşmak da mı yasak yahu?

Is it forbidden to talk about Naima Salhi, too?

Pharamp yasak yere park ettiği için para cezası ödedi.

Pharamp paid a fine for illegal parking.

- Burada balık tutmak yasak.
- Burada balık tutmaya izin verilmez.

- Fishing is not allowed here.
- Fishing isn't allowed here.

- Öğrenciler öğretmenler odasına giremez.
- Öğrencilerin öğretmenler odasına girmesi yasak.

- Students aren't allowed in the teachers' lounge.
- Students may not enter the faculty lounge.

Ming Hanedanlığında (15. yüzyılın başlarında), Pekin'in merkezi Yasak Şehir'di.

In the Ming Dynasty (early 15th century) the centre of Beijing was the Forbidden City.

Tom, sigara içilmesi yasak yerlerde sigara içen insanlardan hoşlanmaz.

Tom doesn't like people who smoke in no smoking areas.

- O saatte dışarı çıkmam yasak.
- Eve dönme saatim geçmiş.

It's past my curfew.

Onlar bunun orada yasak olduğunu söylemezler. Aslında onun zorunlu olduğunu söylerler.

- Over there, they don't say that it's prohibited. In fact, they say that it's mandatory.
- They don't say that it's prohibited there. In fact, they say that it's mandatory.

- Bunun hakkında konuşamam.
- Bunun hakkında konuşmam yasak.
- Bunun hakkında konuşmama izin yok.

- I'm not allowed to talk about that.
- I'm not allowed to talk about it.

Orada, onlar onun yasak olduğunu söylemez. Aslında, onlar onun zorunlu olduğunu söyler.

Over there, they don't say that it's prohibited. In fact, they say that it's mandatory.

- Yaşadığım apartman binasında evcil hayvanlara izin verilmez.
- Yaşadığım apartmanda hayvan beslemek yasak.

Pets aren't allowed in the apartment building where I live.

- Bunu yapamam.
- Onu yapmama izin verilmiyor.
- Bunu yapmama izin yok.
- Bunu yapmam yasak.

I'm not allowed to do that.

- Onu yapmama izin verilmediğini düşünüyorum.
- Sanırım bunu yapmam yasak.
- Sanırım bunu yapmama izin yok.

I think I'm not allowed to do that.

Yasak demedi serbest de demedi üstü kapalı yahu yapın işte bir şeyler daha sonra bana getirmeyin dedi

He did not say it was forbidden, he did not say it was free, he said, do it!

- Yasağı artık kimse ciddiye almıyor.
- Yasağı kimse sallamıyor artık.
- Yasağı kimse iplemiyor artık.
- Yasağı kimse takmıyor artık.
- Yasak hiç kimse tarafından kale alınmıyor artık.

- The ban is no longer taken seriously by anyone.
- The ban is no longer taken seriously by anybody.