Translation of "Konusunda" in Dutch

Ne yakaladıkları konusunda titizler.

Ze houden zorgvuldig bij wat ze vangen,

Yardımcı olma konusunda heyecanlıyım.

de controle hebben over hun leven.

Diyetisyenler gıda konusunda uzmandır.

Diëtisten zijn experten van de voedingssector.

Fiyat konusunda pazarlık yaptım.

Ik onderhandelde over de prijs.

Sağlık hizmetleri konusunda endişeliyim.

Ik maak me zorgen over de gezondheidszorg.

Annen sağlığın konusunda endişeli.

Je moeder is bezorgd om je gezondheid.

İşlerin gidişatı konusunda mutlu değilizdir.

We zijn niet gelukkig met hoe de zaken ervoor staan.

Biz insanlar hız konusunda takıntılıyız.

Wij mensen zijn geobsedeerd door snelheid.

Sözünü tutması konusunda ona güvenebilirsin.

- Je kan hem vertrouwen dat hij zijn woord zal houden.
- Je kunt erop vertrouwen dat hij zijn woord zal houden.

Körfez savaşı konusunda ne düşünüyorsun?

Wat denkt ge over de Golfoorlog?

O, masumiyeti konusunda ısrar etti.

- Ze hield vol dat ze onschuldig was.
- Ze hield haar onschuld staande.

Almanlar salatalık yememeleri konusunda uyarıldı.

Duitsers zijn gewaarschuwd om geen komkommers te eten.

Tom, büyü uygulama konusunda suçlanıyordu.

Tom werd van hekserij beschuldigd.

Mary, büyü uygulama konusunda suçlanıyordu.

Mieke werd beschuldigd van hekserij.

Bu tanışma konusunda karışık hisler içindeydim.

had ik een heel tweeslachtig gevoel over mijn ervaring.

Mesela Amelia Rivera konusunda olduğu gibi,

Bijvoorbeeld bij Amelia Rivera,

Caddeyi geçerken trafik konusunda dikkatli olmalısın.

Je moet oppassen voor het verkeer als je de straat oversteekt.

Babam treni beklememiz konusunda ısrar etti.

Mijn vader drong erop aan om op de trein te wachten.

Eşcinsel evlilik konusunda bir tartışmaları vardı.

Ze hadden een debat over het homohuwelijk.

Oğlunun masum olduğu konusunda ısrar ediyor.

Ze houdt vol dat haar zoon onschuldig is.

Hepimiz erken gitmemiz gerektiği konusunda anlaştık.

We zijn het allemaal eens dat we vroeg moeten vertrekken.

Tom geleceği konusunda bana söz verdi.

Tom beloofde me dat hij zou komen.

Biz hayat konusunda farklı görüşlere sahibiz.

- We hebben verschillende opvattingen over het leven.
- We hebben een andere kijk op het leven.

Sami'nin İslam konusunda fazla bilgisi yoktu.

Sami wist niet veel over de islam.

Sami Leyla'ya İslam konusunda düşüncelerini anlattı.

Sami vertelde Layla wat hij over de islam dacht.

Kız hayvanat bahçesine götürülme konusunda ısrar etti.

Het meisje drong aan om naar de zoo gebracht te worden.

Hollandalıların dillerde iyi olma konusunda itibarı vardır.

Nederlanders staan ​​bekend voor goed zijn in talen.

Onun doğru olduğu konusunda onu ikna edemedim.

Ik kon er hem niet van overtuigen dat het waar was.

Mirasçılar, paranın paylaşımı konusunda kayga etmeye başladılar.

De erfgenamen kregen ruzie over de verdeling van het geld.

Mary sincaplar konusunda dünyanın önde gelen uzmanıdır.

Maria is wereldwijd de toonaangevende experte over eekhoorntjes.

Tom'un neden bahsettiği konusunda hiçbir fikrim yok.

Ik heb geen flauw idee waar Tom het over heeft.

Bunun ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yok.

Ik heb geen idee wat dit is.

Insanların tedaviye başlama konusunda rahat hissetmelerine ihtiyaç duyarız.

moeten mensen zich op hun gemak voelen om ze op te zoeken.

Ya da aşı konusunda bir oyuncunun görüşlerini dinliyoruz.

of luisteren we naar de ideeën van een actrice over vaccinatie.

Ama bunun nasıl azalacağı konusunda da hazırlıklı olmalıyız

maar we moeten ook bewust zijn van hoe ze kunnen worden verminderd,

Kolugolar süzülmek konusunda ustadır. 130 metre boyunca süzülebilirler.

Huidvliegers zijn meesters in zweven... ...en kunnen meer dan 130 meter overbruggen.

Bu iki kanat güç konusunda eşit olmadığı sürece,

Zolang deze twee vleugels geen gelijke kracht hebben,

Ama ne yapayım, ırk konusunda konuşma tarzım buydu.

maar door de manier waarop ik het over rassen had,

Aktörün çok yetenekli olduğu konusunda seninle aynı fikirdeyim.

Ik ben het met je eens dat de acteur heel getalenteerd is.

Part-time bir iş başvurusu konusunda ısrar etti.

Ze stond erop te solliciteren voor een deeltijdbaan.

Tom'un bir doktor olduğu konusunda hiçbir fikrim yoktu.

- Ik had geen idee dat hij arts was.
- Ik wist niet dat hij dokter was.

Tom ve Mary sık sık para konusunda tartışırlar.

Tom en Mary hebben vaak ruzie om geld.

Odasının ne kadar küçük olduğu konusunda daima şikayetçidir.

Hij klaagt altijd over hoe klein zijn kamer is.

Sendika ve şirket yeni sözleşme konusunda anlaşmaya vardı.

De vakbond en de onderneming bereikten overeenstemming over een nieuw contract.

O, ona nerede kalması gerektiği konusunda tavsiyede bulundu.

Zij adviseerde hem waar hij zou moeten blijven.

Şimdi ne yapmam gerektiği konusunda hiçbir fikrim yok.

Ik heb geen idee wat ik nu moet doen.

Bunda ne kadar ışık kaldığı konusunda endişeliyim. Hayır, olamaz.

Ik vraag me af hoe veel licht er nog in zit. Nee, nee.

Böyle büyük bir işle başa çıkabilip çıkamayacağım konusunda endişeliyim.

Ik maak me zorgen of ik al dan niet zo’n zware taak aankan.

Bunu kimin yapacağı konusunda herhangi bir fikrin var mı?

Heb je enig idee wie dit zou doen?

Karşı karşıya olduğumuz en büyük risklerden biri olduğu konusunda uyardı.

en een van de grootste risico's waarmee wij als beschaving worden geconfronteerd.

Bu beni vahanın bir serap olabileceği konusunda biraz şüpheye düşürdü.

En dus ben ik wat wantrouwig of de oasis... ...niet in werkelijkheid een luchtspiegeling is.

Ve onları da buna ikna etme konusunda ne kadar hevesli

hun elektrische verhalen vertellen aan vrienden en buren

Profesör Tom Shippey, Viking tarihi ve ortaçağ edebiyatı konusunda uzmandır.

Professor Tom Shippey is een expert in Vikinggeschiedenis en middeleeuwse literatuur.

Neden onu yapman gerektiği konusunda sana birkaç başka neden vereyim.

Laat me je nog een aantal redenen geven waarom je dat zou moeten doen.

Bütün bu şikayetten ne kadar usandığım konusunda bir fikrin yok.

Je weet niet hoe zat ik al deze klachten ben.

Romatoid artrit belirtileri olan kişiler, ne yedikleri konusunda çok dikkatli olmalılar.

Mensen met symptomen van reumatoïde artritis moeten voorzichtig zijn met wat ze eten.

- Kelimeler konusunda ne yapacağımı bilmiyorum.
- Ne diyeceğimi bilemiyorum.
- Söyleyecek söz bulamıyorum.

- Ik heb er geen woorden voor.
- Woorden schieten me tekort.

Tom'un Mary ve John'un birbirleriyle flört ettikleri konusunda hiçbir kuşkusu yok.

Tom had nooit enig besef dat Maria en John aan het daten waren.

Museviler, Hristiyanlar ve Müslümanlar Kudüs'ün kutsal bir şehir olduğu konusunda hemfikir.

Joden, christenen en moslims zijn het erover eens dat Jeruzalem een heilige stad is.

Bakın ne diyeceğim, uzun süre yerin altında kalma konusunda pek iyi değilim.

Ik ben nooit zo'n voorstander van lange tijd onder de grond zijn.

- O vahşi hayvanlar hakkında çok şey bilir.
- Vahşi hayvanlar konusunda bilgisi çoktur.

Hij weet veel over wilde dieren.

Bunlardan çok fazla sıvı elde edilebilir. Bunlar konusunda beni huzursuz eden tek şey,

Hier kun je een hoop vloeistof uit halen. Het enige dat me zorgen baart...

Dünya'nın dört bir yanında, vahşi hayvanlar yemek çalmak konusunda daha çok hüner göstermeye başlıyor.

Wereldwijd... ...worden wilde dieren steeds bekwamer in het stelen van eten.

Ve onları bulmak için kocaman bir çölümüz var ama ne tarafa gideceğimiz konusunda karar vermeliyiz.

En we kunnen alle kanten op... ...maar we moeten besluiten welke kant we op gaan.