Translation of "Tuttu" in Arabic

0.004 sec.

Examples of using "Tuttu" in a sentence and their arabic translations:

Şimdiye kadar tuttu.

‫الحبل يتحملني حتى الآن.‬

Hemşirenin elini tuttu.

وأصبح الجميع قادرون على التنفس.

Eisenhower sözünü tuttu.

أوفى الرئيس أيزنهاور بوعده.

Fadil sözünü tuttu.

أوفى فاضل بوعده.

üç ay daha tuttu.

ولَم شملها بابنها.

Yale bir koç tuttu,

ييل تعاقدت مع مدير فني للمنتخب؛

Sami ramazanda oruç tuttu.

صام سامي شهر رمضان.

O, bütün pencereleri açık tuttu.

أبقى جميع النّوافذ مفتوحة.

Leyla bir köpek eğitmeni tuttu.

استأجرت ليلى مدرّبا للكلاب.

Ama akıllı seçimleriniz beni hayatta tuttu

‫ولكن خياراتك الحكيمة حافظت على حياتي‬

Tom, Mary'nin elini masanın altında tuttu.

أمسك "توم" بيد "ماري" تحت الطاولة.

Sami'nin avukatı adli bir patolog tuttu.

استأجر محامي سامي طبيبا شرعيّا.

Saatler sonra Avusturyalı güçler Belgrad'ı bombardımana tuttu.

خلال ساعات القوات النمساوية تقصف بلغراد.

Eylau'daki acımasız kış savaşında askerleri hattın merkezini tuttu.

في معركة الشتاء الوحشية في إيلاو ، احتلت قواته مركز الخط.

Kalkanıyla yaklaştı ve saldırırsa diye kalkanını havada tuttu.

‫تقترب منها حاملة درع.‬ ‫ترفع الدرع في حال تعرّضها لهجوم.‬

Sami onu savunması için en iyi avukatları tuttu.

استأجر سامي أفضل المحامين كي يدافعوا عليه.

İran, bundan Suudi Arabistan'ı sorumlu tuttu, savaşı kızıştırdığı için.

ايران ادعت ان السعودية هي المسؤول عن تصاعد الخلاف

Parlak bir bağımsız kampanyada, Avusturyalıları Nice yakınlarında tuttu, sonra onları

في حملة مستقلة رائعة ، احتجز النمساويين بالقرب من نيس ، ثم طاردهم

Dair haberler gelene kadar Fransa'nın düşmanlarını görev bilinciyle uzak tuttu .

أبقى سوشيت بأمانة أعداء فرنسا في مأزق ... حتى وصلت أخبار

Ney yenilgiye uğramıştı, ancak Napolyon onu kuzey kanadının komutasında tuttu.

دمر ناي بهزيمته ، لكن نابليون أبقاه في قيادة جناحه الشمالي.

Sonraki savaşta, Lannes Beşinci Kolordusu, Bagration'ın saldırılarına karşı sol kanadı tuttu…

في المعركة التي تلت ذلك ، أمسك الفيلق الخامس في لانز بالجناح الأيسر ضد هجمات باغراتيون ...

Etti ve son gün Fransa'ya dönmek zorunda kalana kadar çizgiyi tuttu.

على الخط حتى أجبرته إصابة في الكتف في اليوم الأخير على العودة إلى فرنسا.

- O, hastaneye giden bir taksiye bindi.
- O, hastaneye gitmek için bir taksiye bindi.
- O, hastaneye gitmek için bir taksi tuttu.

ركبت سيارة أجرة متجهة إلى المستشفى.