Translation of "Bulunan" in Arabic

0.004 sec.

Examples of using "Bulunan" in a sentence and their arabic translations:

Savaşçı özelliği bulunan

محارب

Soğurken, içerisinde bulunan

كما يبرد ،

bulunan bir köye götürmek.

‫إلى قرية نائية‬ ‫في قلب الغابة.‬

şu anda bulunan Ayasofya, 3. Ayasofya'dır

آيا صوفيا ، الموجودة حاليًا ، هي آيا صوفيا الثالثة.

Mozaiklerde bulunan meleklerin sırrı hala çözülemedi

سر الملائكة في الفسيفساء لا يزال دون حل

"Anlam, madde aleminde bulunan bir şey değildir;

" إن المعنى لا يوجد في العالم المادي؛

Içeride bulunan işlemeler ince bir sıva ile kapatıldı

كانت المطرزات في الداخل مغطاة بجبس ناعم

Bunun sebebi sabunun içinde bulunan iki yönlü moleküllerdir.

ذلك لأن الصابون يحوي داخله على جزيئات ذات جانبين.

Kanatlarda bulunan Veliteler, kuşatma girişimini farkedip çoğu panikleyerek kaçtılar.

ذعر الفيليتز عندما اكتشفوا الخدعة مما جعل بعضهم يفر من المعركة

Gözlerinde bulunan yansıtıcı katman çok az olan ışığı kuvvetlendirir.

‫تعزّز الطبقة العاكسة على أعينها‬ ‫الضوء الخافت الموجود.‬

Bunlar üç yıldır terörist izleme listesinde bulunan iki kardeşti.

الأخين الذين كانا على قائمة مراقبة الإرهاب لثلاث سنوات.

şu anda bulunan 3. sü, 2. sinin üzerine yapıldı

المركز الثالث حاليًا في المركز الثاني

Türkiye de bulunan siteler bu kelimeleri de içerisinde bulundurdu.

تم العثور على تركيا أيضا في مواقع تحتوي على هذه الكلمات.

Vay canına, burası dağın yan tarafında bulunan devasa bir mağara.

‫هذا كهف ضخم‬ ‫ينحدر في جانب الجبل.‬

40 günü aşkın bir seyahat dönemi bulunan Çin yeni yılında,

على مدى 40 يومًا من موسم السفر المتعلق بالسنة الصينية الجديدة،

Gözlerinde bulunan aynaya benzer hücreler var olan düşük ışığı kuvvetlendiriyor.

‫تكبّر الخلايا الشبيهة بالمرايا في عينيها‬ ‫الضوء الخافت الموجود.‬

Pediseller, uçlarında üç küçük diş bulunan uzun ve parmağa benzeyen uzantılardır.

‫الرجيلات طويلة، زوائد تشبه الإصبع‬ ‫مع 3 أسنان صغيرة جداً في نهايتها.‬

Bu arada Suriye ve Irak'ta törer eylemlerinde bulunan DAEŞ'in yenilgiye uğratırlması...

في الاثناء التي يقع فيها العراق و سوريا تحت تهديد مجموعات ارهابية

Binlerce ufak lensten oluşan gözleri ortamda bulunan en ufak ışığı bile süzer.

‫عيناه، المكونة من آلاف العدسات الصغيرة،‬ ‫تجمع أكبر قدر ممكن من الضوء المتاح.‬

Saldırı ve zaferlere daha önem veren, her zaman saldırılarda bulunan olan bir ordu olacaktı.

عوض حكم الأراضي المحتلة.

Halkbilimci Jonathan Young ona zarar verebilecek tek şeyin, insan tükürüğünde bulunan bir silah olduğunu söylüyor.

‫يقول أخصائي الفولكلور "جوناثان يونغ"‬ ‫إن الشيء الوحيد الذي كان يمكنه أن يؤذيها‬ ‫هو سلاح وضع عليه لعاب بشري.‬