Translation of "üstünde" in Arabic

0.007 sec.

Examples of using "üstünde" in a sentence and their arabic translations:

Teknikler üstünde çalışıyorum.

لأعرف مدى نجاحها.

Kitabın masanın üstünde.

كتابك على المكتب.

Kedi paspasın üstünde.

القطة على السجادة.

Fincan masanın üstünde.

الفنجان علي الطاولة.

Kedi masanın üstünde uyuyor.

- ينام القط على المائدة.
- ينام القط على الطاولة.

Üstünde hiç düşünmeden evet dedim

قلت نعم بلا تفكير

Bugün üstünde durmak istediğim nokta

ما أتحدث عنه اليوم

Sağ ayağım üstünde dik duracaktım.

كان يجب علي فقط أن أقف على قدمي اليمنى،

Üstünde yüzüp orada varlığını hissediyorum.

‫وأطفو فوقه فحسب وأشعر بها هناك.‬

Masanın üstünde bazı kitaplar vardır.

هناك بعض الكتب على المكتب.

Onu masanın üstünde bırakmış olabilirim.

لربما تركتها على الطاولة.

Ya da şuradaki dağın üstünde gördüğüm

‫أو أرى فوق الجبل هناك،‬

Bu karar üstünde çok zaman harcamayalım.

‫دعنا لا نضيع الكثير من الوقت ‬ ‫على هذا القرار.‬

Ama bırakmadı. Elimin üstünde yüzeye geldi.

‫لكنها لم تبتعد.‬ ‫ظلّت فوق يدي حتى طفوت إلى سطح الماء.‬

Onun tüm kedileri arabanın üstünde oturuyorlar.

كل قططها جالسة على سقف سيارتها.

O elbise senin üstünde iyi gözüküyor.

ذلك الفستان يبدو جميلاً عليك.

"Cep telefonumu gördün mü?" "Masanın üstünde."

"هل رأيت هاتفي الخليوي ؟" " إنه فوق الطاولة ."

1,5 milyon doların üstünde çalıntı para topladı.

وأعاد أكثر من 1.5 مليون دولار من الأموال المسروقة.

Orta direk şaban adı üstünde orta direk

القطب المركزي على اسم القالب

Bu taşların üstünde kabartma hayvan figürleri var

هناك أشكال الحيوانات الإغاثة على هذه الأحجار

Kedi, sandalyenin üstünde mi yoksa altında mı?

- هل القطة فوق الكرسي أم أسفله ؟
- هل القطة فوق الكرسي أم تحته؟

Biri normal taksi, diğerinin üstünde ''Bu taksinin sürücüsü

واحد عادي، وآخر يحمل لافتة كبيرة تقول،

Yine de sıcaklık donma noktasının sadece biraz üstünde.

‫لكن درجة الحرارة‬ ‫تزيد عن درجة التجمد بقليل.‬

Depremleri de üstünde durduğumuz boğa mı yapıyormuş bari

هل يفعل الزلزال الثور الذي نقف عليه؟

Uzun adımlarla yürüyüp gidiyor. İki ayak üstünde duruyor.

‫وتنطلق وتذهب بعيدًا.‬ ‫وتمشي على قدمين.‬

Masanın üstünde dans etme hakkında bir kitap var.

يوجد كتاب عن الرقص على المنضدة .

çünkü tek yaptığım küçümseyici şekilde kalemi topun üstünde sallamak

لأن كل ما أٌوم به هو تحريك القلم بشكل مبتذل

Bu yüzden suyun üstünde bir yer bulmak daha mantıklı olur.

‫نريد أن نكون في مكان عال، خارج المياه.‬

Görünüşe göre dev midyelerin mercan resifleri üstünde büyük etkisi var.

اتّضح أن للمحّارات العملاقة أثر كبير على الشعب المرجانية.

Biri çok nazik sonra saçımı alıp başımın üstünde çekin ve

ركع أحد الرجال ليقطع رأسه ، وقال "أنا قلق بعض الشيء بشأن شعري ،

üstünde. O zamanlar dünyanın en yüksek binasıydı. Ve kırk yıldan

وكانت حينها اطول بناءٍ في العالم. وبقيت كذلك لمدةٍ تجاوزت

- Masanın üstünde bir portakal var.
- Masanın üzerinde bir portakal var.

هناك برتقالة على الطاولة.

Şu anda altmış beş yaşının üstünde 31 milyon civarında Amerikalı var.

في وقتنا الحاضر، يوجد حوالي واحدٍ وثلاثين مليون أمريكي أعمارهم تتجاوز الخمسة والستين عامًا.

Ama bu yumuşakçalardan bazıları, delici tam olarak kabuğun tepesinde, abdüktör kasın üstünde olursa gevşiyor.

‫لكن بعض هذه الرخويات ستسترخي فحسب‬ ‫إن حفر ذلك المثقاب في أعلى الصدفة بالضبط،‬ ‫في العضلة القافلة المتصلة بمصراعي الصدفة.‬